Ghesse-ha (2014)

Ghesse-ha (Tales – Masallar) adlı 2014 yapımı İran filmi; Rahşan Beni-İtimad’ın sekiz yıl aradan sonra çektiği ilk uzun metrajlı film olmasının yanı sıra, önceki filmlerindeki karakterleri de tekrar ziyaret ettiği bir film.

İran’da toplumun durumu ve sorunlarını yedi kısa hikâyeyle farklı insanlar üzerinden işleyen yönetmen; karakterlerini, öğrencilerden, memurlardan, işçilerden seçmiş, bu insanların sorunlarını ve ilişkileri de en ortak dil olan sevgi üzerinden anlatmayı tercih etmiş. Masallar, bu insanların hikâyelerini olabildiğince dürüst ve cesurca anlatan bir film.

Masallar; haklarını almak için mücadele etmek zorunda olan kadınların ve erkeklerin hikayesini anlatır: Kadınlar, yönetmenler, işçiler, entelektüeller, devlet memurları, sosyal hizmet görevlileri… Hepsinin tek bir ortak noktası var: Tutkulu ve aşıklar.

Masallar, daha iyi bir yaşam için mücadele etmeye devam edecek gücü ve karşılaştıkları zorlukları aşma umudunu aşkta ve tutkuda bulan kadın ve erkeklere dair bir aşk hikayesi…

Filmmor, Ankara Film Fest

Şşşt! Kızlar Bağırmaz!

01

Bugün film izleme aşkıyla yanıp tutuşurken bir arkadaşımın önerisi üzerine bu filmi izlemeye başladım. Kardeşime filmin adını söylediğimde “Tam tersi olmasın o?” lafıyla karşılaşsamda bu filmde farklı bir şeyler olduğunu sezmiştim. Ayrıca İran yapımı olan bu film de İslami kuralları görüyorsunuz. Sosyal yaşantı ile ilgili de bilgi sahibi oluyorsunuz. 105 dakika kadar sürüyor. Göz yaşlarınızı sayamayacağınız bir dolu sahne var. Ön yargılarınızı kenara atın ve okumaya devam edin.

Düğüne birkaç saat kala cinayet!

02

Düğüne bir kaç saat kala gelin hanım hiç tanımadığı birini öldürmüştür. Yargılandıktan sonra konuşmayı, kendisini savunmayı bile reddediyor. Büyük bir psikolojik yükün altında olduğunu daha sonraları öğreniyoruz. Ailesinin yalvararak ikna ettiği bir avukat sayesinde – ilk başlarda onla da konuşmasa da- olayları kadıya anlatıyor.

İşlerine, statülerine takmış ailelerinin ihmalkarlığı yüzünden 8 yaşında iken annesinin çalışanı tarafından taciz ve tecavüze uğruyor. Bu tacizci ise sürekli olarak onun fotoğraflarını çekiyor. Her konuşmak istediğinde, kaçtığında “Şşşt, kızlar bağırmaz. Seni ve aileni rezil ederim.” gibi cümleler ile kızı sindirmeye çalışıyor. Buna rağmen anlatmayı ve bu yükten kurtulmayı isteyerek annesine, öğretmenine gitse de onların yeterince dinleyecek vakti olmuyor. Daha doğrusu ilgileri olmuyor. Sürekli geçiştiriyorlar.

Ancak bu başına gelenler, cinayet için sorgulanırken öğreniliyor. Kirli, hüzünlü, ihmalkarlıklarla dolu geçmişin bir kızın nasıl hayatını kararttığını ve devamında başına gelenleri anlatıyor.

Saygısını kaybedecek olan mağdurlar değildir

03

Bu filmde de olduğu gibi çocuğu tacize uğrayan ancak bunu sırf saygınlıkları etkilenmesin diye gizleyen aileler var. Ana karakterin ailesi öyle görmese de filmdeki diğer kurbanların aileleri sırf bu yüzden gizliyor durumu.

Bu filmde ve gerçek yaşantıda işi için evladıyla vakit geçirmeyip sadece maddi ihtiyaçlarını karşılamayı aile olmak için yeterli sananlar var. Bu kız, ailesinin hatası yüzünden ruhuna derin bir darbe almış ve kısacık ömrünü onu çok seven(?) ailesinin yanlışlığı yüzünden kaybetmiştir.

Aklınız soru dolu

Tecavüzcüsü yakalandı mı? Tacizci öldü mü? O adamı niye öldürdü? Nişanlısı onu affetti mi? Evlenebildiler mi? Sıradaki kurban kim? Niye susuyor kurbanlar? Tüm bu soruların cevaplarını izlediğinizde bir bir bulacaksınız. İzlemek için burayı tıklayın.

Yaren Birsen / kızlar soruyor

Gülçehre

GÜLÇEHRE (2011) گلچهره

Bir ‘burkanın’ içinden hayat nasıl görünür?

Film; bakmak ile görmek arasındaki farkı yansıtarak başlar. Bu farkı, filmin ortalarına hatta sonuna doğru anladığınızda başlangıçla bağlantıyı kurmuş olacaksınız. Yönetmen bir soru/n bırakarak zihninize, filmin akışına bırakıyor sizi.

Tarihi olmayan hiçbir şeyin varlık dünyasında yer almadığını biliriz ya, bu film de işte tarihî bir geçmişin, toplumsal bir düzenin getirdiği yaşanmışlığı, patolojik sorunları, savaşı, dramı tüm aleniliği ile sunuyor size.

01

Taliban’ın savaş estirdiği Afganistan’da Eşref Han (karakteri), çocukluğunun geçtiği “Gülçehre Sineması”nı yeniden inşa etmek isteyince; sanat için mücadele azmi karşısında, sanatla dini kullanarak savaşanların zihniyetiyle karşılaşırsınız. “Aç olan insanların sükûnete bir nebze daha ihtiyaç duyduklarını” düşünen, savaş ve avarelikten usanıp birer birer ölen gençlerin haline dayanamayıp kalbi ağlayan, sinemaya aşkla bağlanmış ve bu uğurda ölmeyi bile göze alacak olan bir adamdır Eşref Han.

02

Düşünün! Kendi ülkenizde/şehrinizde devamlı olarak bombardıman altındasınız. Ölümün sesi kulaklarınızda çınlıyor ama yaşamak zorundasınız. Yaşamak zorundasınız ölenler için! Aşkla bağlandığınız davanız/derdiniz için adım atmaktan geri durabilir misiniz? Ya da bu zulüm ve dayatma sizi durdurabilir mi?

Kültürü devletten ziyade asıl kendilerinin koruduğunu iddia edenler: kendi kültürel üretim ve gelişimlerini yok ederek nasıl sağlayabilirler?

Sinema kültürüyle yeni bir çağ başlatmak için hayat mücadelesi ortaya koyan Eşref Han, sınır bölgesinden geçerken askerin “savaşın içindeki bu Afganlılara dikkat edin” dediğinde, “Allah’a tevekkül ettim” diyerek yardımlarını esirgemeyen İranlı Guderz Bey, hep acı imtihanlar karşısında sağlam durmaya çalışan yüreği naif Doktor Ruhsare Hanım, bir milletin tarihini yok etmenin o milletin öz benliğini yok etmek demek olduğunu idrak eden ve milletinin tarihi köklerine sahip çıkmak isteyen Salar Bey, ne için uğraştılar peki?

03

Ne için derseniz deyin. Filmi izlediğinizde vicdanınızın şahlandığını, kalbinizin ağladığını hissedeceksiniz ve kalakalacaksınız yaşanan gerçekler karşısında.

Efruze