Yeni yılda izlediğim bir film hakkında yazarak devam etmek istiyorum. Filmin adı “Cennetin Rengi” orijinal adı ile “Rang a Khoda (Reng-i Hüdâ)” yani “Tanrının Rengi”. Film endüstrisi ve reklam sisteminin gücü bir arada düşünülürse batı kültürünün üretmiş olduğu filmlerin kalitesi yadsınamaz bir gerçektir. Gene de profesyonellik ve kapitalizm kendi antitezini doğurarak bağımsız sinemanın kapılarının aralanmasını sağlamıştır. Güney Kore, Hindistan ve İran gibi ülkelerden yönetmenlerin ortaya koyduğu olağanüstü filmler bağımsız sinemanın oldukça güçlü örneklerini sergiliyor.
1999 yılında İranlı ünlü Yönetmen Mecid Mecidi’nin senaryosunu yazıp yönettiği Cennetin Rengi izlemeye başladığınız andan itibaren izleyiciyi sessiz bir bilgelikle kendisine çekiyor. Film Muhammed Ramazani isminde görme engelli bir çocuğun eğitim gördüğü Tahran Görme Engelliler Okulunun yaz tatiline girmesi ile başlıyor. Yönetmen filmin ilk beşinci dakikasında görme engelli Muhammed’e yuvasından düşen yavru kuşu el yordamı ile buldurur ve ağaca tırmandırarak çığlıklar atan anne kuşun yanına bıraktırır. İzleyenler dünyanın en masum ve savunmasız kahramanını işte bu ilk beş dakikada baş tacı eder. Filmin geri kalanı artık kıyamet kopmadıkça izlenecek ve akılda kalan bütün soru işaretleri tek bir el hareketi ile ötelenecektir. Bu küçük kahramanlığın öncesinde Muhammed; okul bahçesinde saatlerce babasının gelmesini beklemiştir. Diğer öğrencilerin aileleri gelmiş ve yaz tatilini geçirmek üzere İran’ın çeşitli şehirlerine gitmişlerdir. Baba geçte olsa gelir ve evlerine gitmek üzere okuldan ayrılırlar.
Küçük Muhammedin ailesi İran’ın yemyeşil bir dağ köyünde yaşamaktadır. Annesi bir kaç yıl önce ölen Muhammedin Babası, iki kızı ve yaşlı annesiyle birlikte sade bir hayat sürmektedir. Baba komşu köyden genç bir kadınla evlenmek ister ve görme engelli oğlunun yeni evliliğinde uğursuzluk getireceğine inanmaktadır. Bir yandan evini yenilerken bir yandan da oğlundan kurtulmanın yollarını aramaktadır. İran dağlarının eşsiz tabii güzelliği içerisinde zaman geçip giderken olaylar hiç kimsenin istediği gibi gelişmeyecek ve dramatik bir hal alacaktır.
Gerçek hayatta da görme engelli olan Muhsin Ramazani oynamış yada yaşamış olduğu rol ile izleyenin düşünce dünyasını doyuracak kadar başarılıdır. Gözleriyle görememesi tabiata ve Tanrı ya olan merakını artırır ve herşeye dokunarak hissetmeye, anlamaya çalışır. Küçük Muhammed, kendi gibi küçük ellerini hissetmek için her uzattığında, dokunduğu sadece bir nesne değil sizin de kalbinizdir. Gönlünüzün derinliğinde kullanılmamaktan toz tutmuş olan karşıdakini anlama ve hissetme duyularınız harekete geçer ve kendinizi mutlu hissettirir. Acıma duygusu değildir hissettikleriniz, endişe etmeyin. Sadece uzun zamandır kimseye karşı kullanmadığınız karşıdakini anlama ve hissetme duyularınızın contaları gevşemiş su sızdırmaya başlamıştır.
Sinema izleyicinin nabzını tutan uluslararası Imdb sitesindeki oy oranı 10 üzerinden 8,2 yıldız alan film, kült filmler arasında olduğunu göstermiştir. Film Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada’da gişe rekorları kırarak Oscar Ödülüne aday gösterilen ilk İran filmi olmuştur. Kanada Montreal Film Festivalinde Filmin Yönetmeni Mecid Mecidi Büyük Ödüle layık görülmüştür. Mecid Mecidi İran Sinemasını küresel film endüstrisinin gündeminde tutmaya devam edeceğe benziyor. İzlemiş olduğum bu ikinci film ile İran Sinemasını daha yakından takip etmem gerektiğini inanıyorum. Cennetin Rengini izledikten sonra yaptığım küçük bir araştırma sonucu Çok sevdiğim İranlı Müzisyen Muhsin Namcu’nun bu filme bir şarkı bestelediğini de öğrendim. Ben şarkıyı keyifle dinlerken filmi izleyecek olanlara da iyi seyirler diliyorum.
Serdar ÖZCAN, Okur ve Gezer