İnsanların hepsi binaların sarıp sarmaladığı beton yığınlarının arasında şükür ki yaşamıyor. Kırsal kesimde yaşayanlar bilir. Yol kenarlarına taşan meyve ağaçlarının dallarından göz hakkı diyerek meyve koparıp yiyenler mutlaka olmuştur. Peki ya bu meyveleri yerken sahibinin helal edip etmediğini gerçekten hiç düşündünüz mü? Düşünmediyseniz eğer düşünen birinin neler yaptığına bir göz atın derim. Şahane bir konuya imza atan 2011 yılı İran yapımı film, “Elma ve Selma“, insanların göz ardı etmeye başladıkları dini duyguları tekrar canlandırmayı başaracak gibi duruyor.
Filmin ilk sahneleri içinizi açmaya yetecek kadar güzel, rengârenk bir serada geçiyor. Başrolü oynayan Sadık karakteri dini âlim olmaya çabalayan genç bir adamı usta bir oyunculukla bizlerle buluşturuyor. Ailesini ziyarete gelen Sadık onlar için iki kaybedilen evlattan sonra tek teselli kaynağı olmuştur. Eve gelen Sadık daha sonra halasını ziyarete gidecek ve onun kızını kendine eş olarak isteyecektir. Bu düşle yola koyulan karakterimizin başına ise hiç de ummadığı olaylar gelecektir. Beklenmedik olaylar ile kendini hayalini bile kuramadığı bir dizi olayın içinde bulacaktır. Olaylar o kadar birbirine bağlı gelişecektir ki izlerken bir saniyesini bile kaçırmamak için göz kırpmayacaksınız.
Halasının kızını eski bir dostunun masum aşkına bırakan Sadık geri dönüş yoluna yaya olarak devam edecektir. Buraya kadar filmi izleyenler elma bu filmin neresinde diyeceği anda filme adını veren sahneye tanık olacaksınız demektir. Yolu bir şekilde bir bahçeye düşer ve burada dinlenirken ezanın okunmasıyla namazını kılmak ister. Ufak bir derenin yanından akmasıyla bu sudan abdest alan genç adam güzelce namazını kılıp bitirdiği esnada rüzgârın etkisiyle kıpkırmızı bir elma suyun içine düşecektir. Hiç aklında yokken sudan alıp bir kere ısırdığı bu elma onu bambaşka serüvenlere doğru sürükleyecektir. Kendi eliyle koparıp almadığı halde yere düşmüş bir elmayı ısırdığı için helallik alması gerektiğini düşünen bu genç âlim bu sefer de bahçenin sahibini aramak için yollara düşer. Bahçıvandan aldığı isme zor da olsa ulaşan Sadık bu ismin gerçekte bahçenin sahibi olmadığını anladığında artık çoktan iş işten geçmiştir. Bir ısırık aldığı için helallik isteyen bu genç artık elmanın tamamını yemiştir. Bu olaya tanık olan herkes bu âlimin bu olayı bu kadar ciddiye almasına bir türlü anlam veremeyecektir. Bahçenin sahibi sandığı Seyyid Celal onu asıl bahçe sahibi olan yeğeni Selma’ya götürür. Ancak bu genç hanımdan helallik almak hiç de kolay olmayacaktır. Başta bir elmanın hiç de önemli olmadığını düşünse de Sadık’ın göstermiş olduğu hassasiyet ve ciddiyet onun da düşüncelerinin değişmesine neden olur. Helallik vermek için tek bir şart ortaya koyar.
Peki ya bu şart neydi? Sadık onu yerine getirebildi mi? Herkes için normal olarak görülen bu olay bu delikanlı için ebediyete taşınmaması gereken bir günahtır. Acaba karakterimiz bu günahtan kurtulmasını sağlayacak helalliği sonunda alabildi mi? Bu soruların cevaplarını ben size tabi ki vermeyeceğim. Dramı iliklerinize kadar hissetmeye hazırsanız bu film tam da size göre…
Özgee