Etiket arşivi: Yedinci Günün Sabahı

Yedinci Günün Sabahı

Yönetmenliğini Seyyid Mesut Etyabi ‘nin yaptığı 2008 yapımı İran filmi. İran sinemasının mizahı da ne kadar sade ve yerinde kullandığının en iyi örneklerinden. Film boyunca sıkılmıyor aksine diğer sahnede ne olacağını tebessümle merak ediyorsunuz. Dram ve mizah o kadar güzel işlenmiş ki gözlerinizin dolabileceği sahnede birden tebessüme başlıyorsunuz. Filme gelecek olursak ;

Hayatını hırsızlıkla yürütmeye çalışan Sinan’ın acı tatlı öyküsü yer almakta. Sinan bencil, kendisinden başkasını düşünmeyen, yalnızca günü kurtarmaya çalışan tabiri caizse birazda serseri bir karakter. Hayatının büyük bölümünü hapiste geçiriyor ve bir türlü akıllanmak bilmiyor. Bu durum eşi Leyla’nın da canına tak ediyor ve tüm kapılarını Sinan’a kapatıyor. Çaresiz Sinan bir otele yerleşiyor ve akabinde gelişen olaylar mizahla birleşince eğlenceli ve düşündürücü bir film ortaya çıkıyor.

Aynı odayı paylaştığı at eğitmeni Mansur Bey’le arasında geçen diolaglar gerçekten takdire şayan ve kıssadan hisse tadında. Yine otel müşterilerinden Hacı amcanın “bugünü dününe denk olan insan zarardadır” sözü filmin özeti.
Her gün aynı zararla hayatına devam eden Sinan ailesini kazanmak için bir dizi sınavdan geçiyor aslında. Küçük detayların ustaca işlendiği filmde Sinan’ın olaylara bakış açısını değiştirmesiyle aslında hayatın o kadar zor olmadığının da altı çizilmiş. Küçük bir yardım eli, biraz samimiyet, biraz anlayış birazda doğru yola girmek isteğinin insanı ve hayatını nasıl olumlu yönde etkileyebileceğini hatta hayat kurtarabileceğini filmde göreceksiniz. Filmde beni en çok etkileyen sahne o serseri Sinan’ın cami avlusundaki halidir. Sizde de aynı etkiyi yaratacağından eminim.

İran filmlerini seviyor, farklı bir şeyler izlemek istiyorsanız ‘yedinci günün sabahı’ ailenizle izleyebileceğiniz harika bir yapıt.

O zaman iyi seyirler 🙂

Suna Gülsoy

Yedinci Günün Sabahı

Farklı, bambaşka ve dolu dolu güzel bir öyküye sahip film izlemek isterseniz, “Yedinci Günün Sabahı” adlı bu İran yapımı film oldukça mükemmel bir tercih olacaktır. İlginç konuları son derece kabiliyetli oyuncularla harmanlayarak işleyen İran sinemasının, film sektöründe kendinden emin adımlarla ilerlediğinin bir kanıtı bu film olsa gerek.

Başrolünde defalarca hırsızlık yüzünden hapse girmiş, 12 ayın 11’ini hapiste geçirmeye alışmış, hatalarından ders almayan, uslanmaz genç bir adam yer alıyor. Hapishaneden çıkış mührü kurumadan tekrar hapse girmeye o kadar alışmıştır ki bu onun için artık normal bir hayat olmaya başlamıştır. Hatta o kadar alışmıştır ki suç işlemediği halde duyduğu polis sirenlerinden kaçacak kadar… Oğluna babasının eksikliğini hissettirmeden büyütmeye çalışan eşi ise bu durumdan fazlasıyla sıkılmış ve bunalmıştır. Tepkisini ise eşinin hapishaneden çıkış gününe gelmeyerek ve onu terk ederek koyar. Eşinin ondan tek beklentisi artık yasadışı olaylara girmemesi yani hırsızlık yapmadan evini geçindirmesidir. Ancak onun bunu anlaması yedinci günün sabahında olacaktır.

Peki, neydi karakterimizi doğru yola götürecek etmenler? İşte İran sinemasının orijinalliği de buradan geliyor. Çünkü başka hiçbir yerde bir benzerine rastlayamayacağınız bir konuyu ele alıyor. Evine gidemeyen Sinan bir otelde oda kiralar ve olaylar doludizgin akmaya başlar. Ona göre bu hayatta yaptığı en iyi şey hırsızlıktır ve tekrar hırsızlık yapmanın yollarını arar. Ancak hayat hiç de onun istediği yönden akmayacaktır. İkinci günün sabahına başladığında sanki dünü yaşadığını fark edecektir. Birden bire hayatı tıpkı kaseti başa sarar gibi yedi gün boyunca başa saracaktır. Her şey tam tamına yedi gün aynı şekilde aynı kişiler ile aynı olaylarla devam edecektir. Hayatı tam manasıyla aynı güne saplanır kalır.

Kalbi sıkışan hasta Hacı Amcanın ölümü, hırsızlık yaparken öldürülen bir arkadaş, nişan yüzüklerini kaybettiği için zor duruma düşecek olan bir esnaf, işçi aramadığı halde camda eski iş ilanını unutan bir kuru temizlemeci, amcasının kızının eşini düğünde öldürüp katil olacak bir oda arkadaşıyla yaşanacak olaylar, birbirini tekrar eden günlerde yaşanacaktır. Artık bu birbirinin taklidi olan günlerden o kadar sıkılmıştır ki cami avlusuna giderek yaptığı dua izleyenleri duygulandırmaya yetecektir. Bu duaya tanık olan Hacı Amcanın söylediği “bugünü dününe denk olan insan zarardadır” cümlesi ise oldukça etkileyici ve anlamlıdır. Peki, yedinci günün sonunda bizim uslanmaz karakterimiz doğru yolu bulup yaşadıklarından bir ders çıkaracak mı? sorusunun hepinizin aklında olduğuna eminim. Fakat onu seyredip göreceksiniz ve beklide beklenmedik bir sonla karşılaşacaksınız kim bilir…

Özgee

Yedinci Günün Sabahı

Hırsızlıktan defalarca kez hapse girip, çıkmış Rıza’nın gaflet uykusundan uyanamayıp, bir yaprak gibi pervasızca savruluşunu konu alan eşsiz bir yapıt; “Yedinci Günün Sabahı”…

 

Sinan uslanmayan bir hırsız, hayatını kolay yollardan kazanmaya alışmış, kanaatkâr olmayı beceremeyen bir insandır. Hapisten çıktığı ilk gün onu karşılamaya ne karısı Leyla ne de oğlu gelmiştir. Sinan Leyla’yı arayıp neden gelmediğini sorar; Leyla kararlı bir şekilde boşanmak istediğini; oğlunun bile babasından utandığını, arkadaşlarının okulda dalga geçtiğini söyler.

 

Abartılı bir beğeniden kaçınmaya çalışsam da yönetmen ve oyuncuların performansları görülmeye değer; karakterlerin üstlendiği roller gerçek yaşamın içinden kesitler sunuyor.

Şahsi fikrime göre “Yedinci Günün Sabahı”; yaşamın içinden, saf duyguların yoğun olduğu bir film…

 

Filmde ajitasyon; gerektiği kadar olmuş ve yer yer güldüren sahnelerin olmasıyla filmde denge kurulmuş; filmin akışı boyunca konu bütünlüğünün korunmuş olması, konudan konuya atlamayıp “bir bundan bir şundan bahsedeyim” dememiş olması filmi daha etkileyici kılıyor. Film, hayatın gerçeklerini, doğrularını insanın suratına tokat gibi çarpıyor. Benliğine işliyor adeta, gülerken dahi bir hüzün oluşuyor…

 

Bu filmde kahramanımız Sinan’ın umutsuzluklar ve geri dönüşü olmayan suçları yüzünden pişmanlıklarını, düzgün yaşamak için çırpınışlarını gördüm, kafamda birçok cevaplanmayı bekleyen soru oluştu, filmden, içeriğinden daha çok bahsetmek istiyorum, çünkü belki benim sayemde bu güzel filmi izleyip, eğlenmek, ders çıkarmak, hoş zaman geçirmek isteyen birileri olabilir, vesile olmak isterim..

 

Sinan bir umut evine gitmiş, karısı onu eve almayınca bir pansiyona yerleşmiş; Mansur ve Cihangir adında iki kişiyle aynı odayı paylaşmıştır. Mansur eski bir at terbiyecisidir, yaptığı bir hata sonucu mesleğini bırakmış, pansiyonda yaşayarak kendini insanlardan soyutlamıştır.

Sinan’ın hayatında garip giden olaylar cereyan eder, pansiyona geldiği gün ne yaşadıysa sonraki günlerde o günün bir tekrarı olarak karşısına çıkar; ilk günler bu durumun farkında olmasa da sonradan kafasına dank eder; bir sonraki gün bir öncekinin aynısıdır. Pansiyona geldiği günün sabahında; uyuyup uyanmış elini yüzünü yıkadıktan sonra Mansur Bey’le kahvaltı yapmıştır, kahvaltı bittikten sonra dışarı çıkmak için merdivenlere yönelmiş basamakların başında Hacı Amca’yla karşılaşmıştır; Hacı Amca merdivenlerden inmek için Sinan’dan yardım istemiş, Sinan da yardım etmeden hızlıca merdivenden inmeye başlamıştır son üç basamakta ayağı takılmış ve düşmüştü; bu olaylar ard arda gelen günlerde aynı şekilde devam edince Sinan durumdan şikâyet etmeye başladı; ama bu durumu değiştirmek için hiçbir şey yapmıyor, hırsızlığa devam etmeye çalışıyordu, her gece pansiyonun kapısına geldiğinde oda arkadaşı Cihangir’in birini öldürerek tutuklandığını görüyor, tam uyurken kapısı çalıyor ve Hacı Amca “ Kur’an’ımı sizin odada unutmuşum” sanırım diyerek kitabını istiyordu ve Sinan veriyor, Sinan kapıyı kapattıktan sonra Hacı amca kalp krizinden ölüyordu..

 

Rıza bu olaylara üzülmeye başlamıştır; bir sabah Cihangir’e rüyasında bir adamın cinayet işleyeceğini, anne babasının üzüntüye dayanamadığını gördüğünü söylemiş ve Cihangir’i bir hata işlemekten kurtarmıştır, merdivenlerden inerken Hacı Amcaya yardım etmiş onu camiye götürmüştür ve camiye gittiklerinde çaresiz bir şekilde yere oturmuş ağlayarak Allah’tan yardım istemiştir, sonra Hacı Amca’yı doktora göstermiş ve kitabını unuttuğunu söyleyerek Kur‘an’ı getirmiştir, yaşlı adam Kur’an’ı alıp Sinan’a vermiş ve onun olmasını okumasını söylemişti; yedinci günün sabahında Sinan kurtuluşu takva da bulduğunu anlamış ve hırsızlığı bırakıp tövbe etmiştir; eskiden hırsızlık yaptığı lokantada işe başlamış ve helal para kazanmış ve karısının kapısını tekrar çalmıştır; kadın Sinan’ı affetmiş Sinan da evine dönmüştür.

 

Memnuniyetimi anlatacak bir kelime olduğunu düşünmesem de “mükemmel” kelimesi bu film için duygularımı anlatacak en uygun kelimedir. Mükemmel bir senaryonun eseri olan bu film beni derinden etkilemeyi başarmıştır… Gerçekten insanın sıkıntılarla baş etme yöntemi, olaylara karşı duruşu ve sıkıntılar karşısında kaçmadan, yanlışa düşmeden meşru yollarla çare aramamız gerektiğini öğreten, insanın sürekli bir imtihana tabii tutulduğunu hatırlatan izlenilmesi gereken bir film.

 

Yine yazımı filmden bir kesitle bitirmek isterim. “Ölüm de yaşam da Allah’ın elindedir ama insan hayatta olduğu sürece kaderini değiştirebilir.”

 

Elif Sena