Tabular Yıkılıyor Hazır Olun

Göbeği haram yemekten şişmiş, kalbi zina işlemekten, iftira atmaktan, fitne yaymaktan katran gibi kararmış, fırıldaklık yapmada hayâ perdeleri yırtılmış, BOP’çu ve Siyonist kalemşorlar…

Zamanın Firavun, Nemrut ve Yezitlerinin gözüne girmek, iltifatlarına mazhar olmak, sunduğu avantajlardan yararlanmak, çok çeşitli ve aldatıcı sofrasından istifade etmek için; Allah, peygamber, din, iman, ahlak, erdem ve onurlu yaşamı elinin tersiyle iten BOP’çu ve Siyonist yığınları…

Hiç ölmeyecek, ebedi yaşayacak, dünyaya kazık çakacak, hesap gününde hesap vermeyecek gibi, geçici bir hayatın ardına son sürat hızla koşuşturmaktalar.

Din adına yapılan zulümleri, hakaretleri, çirkinlikleri, adaletsizlikleri, haksızlıkları, yağmalamaları, hırsızlıkları, adam kayırmaları, tecavüzleri, haksız şekildeki ölümleri, talanları, ilahlık davasında bulunanları, ahlaksızlıkları, Lut kavminin helak oluşuna sebep olan fiiliyatları, iftiraları, yıkımları, yangınları, görmezden geldikleri yetmiyormuş gibi; bu yapılan gayri ahlaki ve gayri İslamî tavırlara

İslâm kılıfını giydirmeye çalışıyor olmaları da ayrı bir rezalet…

Lüks bir yaşam, araç, villa, sofra, giyim kuşam ve ay sonu hesaplarına yatacak olan bol sıfırlı yeşil dolarlardan olmama adına; tüm insanî ve İslami değerlerden, insanlıktan, ahlaktan, kişilikten, onurdan, şereften, haysiyetten, erdemli bir kişilik ve yaşamdan olmaya razı olmuşlardır.

Cehennemi cennet, cenneti cehennem…

Yezid’i Hüseyin, Hüseyin’i Yezid…

Doğruyu yalan, yalanı doğru…

Hakkı batıl, batılı hak…

Rahmeti şiddet, şiddeti rahmet…

Selamı lanet, laneti selam…

Hayâyı arsızlık, arsızlığı hayâ…

Zalimi mazlum, mazlumu zalim…

Helali haram, haramı helal…

İlahi emirleri şeytani, şeytani emirleri ilahi…

Temiz ve pak olanı kirli ve necis, kirli ve necis olanı temiz ve pak…

Harun’u Karun, Karun’u Harun… olarak göstermeye, boyamaya ve topluma kabul ettirmeye çalışıyorlar…

Kutsal olmayan değerleri kutsal, kutsal olan değerleri de ayaklar altına alıp; İslami ve insani olmayan tüm değerleri İslami bir emirmiş gibi topluma empoze etmeye tam hız devam ediyorlar…

Süslü yalanlarla algı operasyonları ile, halkın İslâm ve İslam tarihiyle tanışmasını, öğrenmesini önlemeye çalışıyorlar…

Allah tarafından insanlığa kurtuluş rehberi olarak gönderilen elçinin mesajını gölgede bırakmak, unutturmak ve kaybettirmek için kendilerinin üretimi olan sahte elçi mesajını yaymaya çalışıp duruyorlar…

Geçim kaynakları olmuş peygamberin gerçek mesajının, yaşamının, isteklerinin anlaşılmasını kesinlikle istemiyorlar…

Uğruna kendilerini feda edebilecekleri peygamberi değil, kendilerine feda olabilecek bir peygamber anlayışını ellerinden kaybetmek istemiyorlar; tıpkı bu gün kendilerine feda olabilecek halkı yaratmak istemeleri gibi…

Bundan dolayıdır ki son birkaç gündür, gösterime giren “Allah’ın elçisi Hz Muhammed” adlı İran yapımı filmin izlenilmesini istemiyorlar.

İzlenilmemesi için kuduz köpekler gibi oraya buraya saldırıyorlar…

Kimi bu filmi cinayet olarak görürken, kimileri de bu film yerine ‘po..o film’ izlemeyi tavsiye eder durumlara düşüyorlar…

Oysa Peygamberin hayatını anlatan filmi ‘po..o filmle’ kıyaslamanın kişiyi, Allah’ın ayetlerini şeytan ayetleriyle kıyaslayan Selman Rüşdi’nin durumuna düşüreceğini bile bilmeden sözde Peygamberi sevdiğini izah etmeye çalışabilecek kadar da cahildirler…

Oysa yıllardır bırak filmlerde normal hayatta gözlerimizin gördüğü, kulaklarımızın işittiği onca rezalet varken; küçük çocuklar toplu tecavüze uğrarken, küçük kız çocukları para karşılığında pazarlanırken, toplu kıyım ve cinayetler işlenirken, yaşam alanları yerle bir edilirken, farklı ses ve inançlar susturulurken, insanlar zalime itaate zorlanırken, Allah, peygamber, din ve insanlık düşmanı devlet ve oluşumlar dost kardeş ve müttefik ilan edilirken, Allah’ın sıfatlarını Allah’tan alıp kula verdirilirken, ırklar yok sayılırken, mezhebi taassuplar tavan yaparken, tefecilik başını alıp giderken, rahatsız olmayan yeşil dolar maaşlı Siyonist İslamcılar…

Ya da her gün televizyon ekranlarında şahit olduğumuz çarpık ilişkiler, yeğenin amca karısı ile, kaynın ağabey hanımıyla, üvey babanın kız çocuğu ile olan yasak aşk çirkinliği, çırılçıplaklık, ihanet, zina, evlilik programları, ‘Dallas’ dizileri, dedikodu, flört, anadan doğma çıplak mankenlerin dini tebliği, ayetleri okuması, Amerika filmleri, Brezilya dansları, aileyi yıkan filmler, ahlakı alt üst eden Türk dizileri, İslâm’a ve peygambere hakaret ve iftira içerikli filmler, müstehcen ve hatta po..o filmleri özendirici reklamlardan rahatsız olmayan ahlak düşmanı Siyonistler… ‘Hz Muhammed: Allah’ın elçisi‘ filminden rahatsız olmuşlar.

Rahatsızlıklarının sebebini Amerika, İsrail, İngiltere ve Suud’a hayranlıkları olarak dile getirme cesaretinde bulunamayıp, Peygamber sevgisi ve İslamî endişelerine bağlama yalanına sarılmışlardır…

Peygamber ve İslam’ı perde edip, İran’a olan kinlerini ortaya koymuşlardır.

Oysa ‘Hz Muhammed: Allah’ın Elçisi‘ filmine olan alerjileri İslamî endişeden değil, Hz Muhammed’in mesajının yayılması, anlaşılmasındandır…

Asırlardır millete yutturmaya çalıştıkları sözde peygamber mesajının aslında peygamberi mesaj olmadığının ortaya çıkma korkusudur…

Asırlardır fazilet yükledikleri şahısların faziletli olmadıkları gerçeğinin ortaya çıkma korkusudur.

Madem peygamber anlayışınızdan o kadar emin, o kadar dini tam, o kadar itikadı sağlam ve sarsılmaz bir imana sahipsiniz; bir filmden, hem de Peygamberin çocukluk dönemini anlatan bir filmden bu korku niye!?

Neden bu filmin izlenilmemesi için bu kadar uğraş veriyorsunuz!?

Bir filmle itikadınız bozulacak ise, batsın o itikat…

Bir filmle peygamber anlayışınız değişecek ise, batsın o peygamber anlayışınız…

İmanınız bu kadar mı zayıf!?

Sizler zaten Peygambere değil, menfaatiniz icabı yarattığınız sahte peygamber(ler)e inanıyorsunuz…

Siz reis ve ‘po..o film’ izlemeye devam ededurun.

Hz Muhammed: Allah’ın Elçisi‘ filminin mesajı yerini bulacaktır…

Sizin korku ve endişenizin sebebi, Peygambere sahip çıkmaktan ziyade, gerçeklerin ortaya çıkması korkusudur…

Peygamberin çocukluk dönemini işleyen bu filmden bu kadar rahatsız olmanızın sebebi; filmin devamının gelmesi, gençlik yılları, peygamberlik dönemi, Peygamberin dostları, Peygamberin düşmanları, münafıkların ve gerçek iman edenlerin ortaya çıkacağı korkusu ve endişesidir.

Tabular yıkılıyor hazır olun. Derdinizi anlıyoruz!

Ayrıca filmi izledikten sonra başkalarının izlememesi yönündeki öneriniz İslam tarihinde Peygamberi dinlemeye gelen, konuşmak isteyen insanları, Peygamberle konuşmamaları, görüşmemeleri için ikna etmeye çalışıp, ondan sonra akşamları gizli gizli Peygamberi dinlemeye ve izlemeye çalışan nasipsizlerin, müşriklerin durumunu hatırlatıyor.

Bir film izlemeyle imanı gideceklerden zaten (kâmil anlamda) iman etmiş olmalarını beklemek abes olur.

Zira (makbul) olmayan bir imanın gitmesinden nasıl söz edilebilir ki!?

İman (güvenip dayandıklarınız) ettikleriniz zor durumda beyler.

İştirakî Dergisi

“Tabular Yıkılıyor Hazır Olun” üzerine 2 düşünce

  1. Küre Medya’dan Hamza Er de, “Tutarsız Bazı Eleştirilere Bakış” yazmış. Paylaşmak istedim:

    Filmi izlemeden kulaktan dolma bilgilerle yalan yanlış metinler yazıp cep mesajları ile insanlara atanları, aydın profili çizen bazı kalburüstü gazeteci ve akademisyen tayfasının “ehli sünnet omurgası elden gidiyor” feryatlarını ciddiye almamak gerekiyor. Akidesinin izleyeceği filmle bozulacağını sananları zaten sahih bir itikadın ne anlama geldiğini oturup yeni baştan öğrenmeye davet ediyorum.

    İran, Şii paranoyası ile yaklaşarak ortalığı birbirine katanlar şunu bilmeli ki film onların mezhepçi gözlükleriyle değerlendirilemez. Ortada bir film var, acaba nasıl? Cevaplanması gereken sadece budur… Yönetmeni Şii ve İranlıdır diyerek filme tavır almak sizi gülünç duruma düşürür. Bugüne kadar Ashabı Kehf, Hz.Meryem, İmam Ali üzerine kimse olumsuz bir şey söyledi mi? Onlar da İran yapıtlarıdır ve tamamen Kur’an ve sahih rivayetler üzerine kurulmuş iz bırakan, herkesin etkilendiği filmlerdir.

    Amerikan, Hindistan, Avrupa merkezli filmleri ezbere bilip, çocuklarını onları ifsat eden batı yapımı çizgi filmlerden uzak tutamayanların bu yöndeki eleştirileri samimi görülebilir mi? Türk dizilerinin günlerini takip edip, film seviyesi Recep İvedik ayarında olanların “mezhebim elden gidiyor” feryatlarına bakıp “bunda bir iş var demek” gerekmiyor mu?

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir