Hz. Muhammed: Allah’ın Elçisi (2015) Filmi Üzerine

Daha küçük bir çocukken Ramazan aylarının vazgeçilmezi ile tanıştırmıştı babam beni. Her sahurda kalkar televizyonu açar filmi birlikte izlemek için bizi yönlendirirdi. Yaşıma oranla bazı siyasi gelişmeleri anlayamazdım ancak ben de babamla birlikte bu filme hayran kalmıştım. Önceleri 7 uyuyanlar daha sonra Ashab-ı Kehf diye ismini öğrendiğim olağanüstü harika bir filmdi.

İran sineması ile tanışmam bu şekilde olmuştu. Eminim birçoğunuz da benim gibi İran sinemasından birçok film izlemişsinizdir. Hatta birçoğunuz bu filmlerin İran sinemasına ait olduğunu bilmeden seyretmiş olabilirsiniz. Vicdanını hakikate kapatmayanlar bilirler ki bu filmler insanların aklına, fıtratına, kalbine ve vicdanına tam olarak hitap etmektedir. Hz. Yusuf’u izlerken; ihaneti, teslimiyeti, sabrı, şefkati, acıyı, hüznü ve onlarca duyguya en kapsamlı şekilde şahit olduk. Hz. Eyyub’u izlerken evlat ve mal ile imtihanı, şeytanın hilelerini, sabrın zirvesini ve sabırla birlikte gelen müjdeye şahit olduk. Ashabı Kehf’i izlerken; zalim hükümdara karşı canından geçen bir grup gencin eşsiz kahramanlıklarına, bu uğurda Allah tarafından korunmalarına, hakiki imanı elde eden insanların tek başına kalsalar dahi gerekirse dünyaya bile meydan okuyabileceklerine şahit olduk. Hz. Meryem’i izlerken iffetin zirvesine şahit olduk. İzlerken Cennetin Rengi’ni gözü görmeyenlerin görenlerden daha fazla hakikati gördüklerine şahit olduk. İzlerken Heşt Beheşt’i (8 Cennet) iyilik eken insanların eşkıyaları bile evliya konumuna getirmelerine şahit olduk.

İran sinemasını takip edenler bileceklerdir ki buraya aldığımız filmler yüzlercesinden birkaç tanesi. Hepsinin ayrı bir güzelliğinin olduğuna bütün vicdan ehli şahittir. Hz. Meryem ve Ashabı Kehf gibi filmler ile birlikte vicdanı körelmemiş yüzbinlerce ehli kitap Müslüman olmuştur. Bu ve diğer filmler ile birlikte milyonlarca Müslüman kendine çeki düzen verme zorunluluğu hissetmiştir.

Bilenen en açık gerçeklerdendir ki insanın görsellik duyusu ile işitsellik duyusu aynı değildir. Herkeste aynı olmamakla birlikte genel olarak görsellik daha etkilidir. Bir kitabı okumak ile o kitabın filmini izlemek arasında kıyaslanamayacak kadar muhteşem bir oran mevcuttur. Bunun çok iyi farkında olan Siyonist güçler çok etkileyici bir tarzda görselliği kullanmakta; sapık, amaçsız, faydasız, bütün ahlaki ve dini değerlerden uzak bir nesil yetiştirmek için milyonlarca doları bu yatırıma harcamaktadırlar. Ve yaptıkları bu harcamalarla başarılı olduklarına üzülerek şahit olmaktayız.
Düşmanın silahıyla silahlanıp en güzel ve en faydalı şekilde kullanmayı kendine şiar edinen İran İslam Cumhuriyeti medyayı da en güzel şekilde kullanmayı başarmış, kararmış- karartılmış, gönüllere medya aracılığı ile ulaşmayı hedef edinmiştir. Bu amaç uğruna dini, ahlaki, kültürel filmlere İran; devlet olarak destek olmuş, yönetmenlere insanların öze dönmesi hakkında filmler yapmayı teşvik etmiştir.

Bu amaç çerçevesinde yapılan son film Hz. Muhammed filmi olmuştur. İslamifobia’nın zirveye çıktığı bu zamanda yapılan bu film, Peygamberimizin rahmet peygamberi olduğu gerçeğini tüm dünyaya özellikle Hristiyan alemine göstermek istemiştir. 30 milyon dolar harcanmış 7 yıl araştırma ve çekim sürmüştür.

Filmi izleyen Hristiyan alemi emeği geçenleri ayakta alkışlarken Ehli sünnet adı altında ortaya çıkanlar ise Ehli Nifak olduklarını bir kez daha kanıtlamışlardır. Suudi Arabistan ve Mısır daha film gösterime girmeden izlenmesinin caiz olmadığını belirtip sözü dinlemeden sözün yanlış olduğuna kanaat getirip Zümer süresi 18. Ayete açıkça cephe almış ve tabanda bulunan halkın, sözü değerlendirmesine engel olmuşlardır. Bunun yanında Türkiye, Pakistan, Hindistan gibi ülkelerin sözde Ehli Sünnet reelde ise Ehli Nifak alimleri bu filme olağanüstü bir şekilde cephe almayı kendilerine vacip bilmişlerdir.

Bu ehli Nifak Alimleri nedense insanlığın en büyük düşmanı olan ABD sinemasına karşı bir fetva vermeyi asla aklına getirememişlerdir. Her gün 1 film çıkaran büyük şeytanın sinemasına cephe almamış aksine kanallarında teşvik reklamları yapılmıştır. İran’ın çıkardığı bu filme Şii tehlikesi diye düşmanlık beslemiş, içindekileri kusmuş ABD sinemasını ise Ehli Sünnet! olarak kabul etmişlerdir.

Kendini Ehli Sünnet’in savunucusu olarak gören Türkiye İslam dini adına hiçbir şey yapmamış aksine olacak şekilde çok yoğun bir şekilde çalışmıştır. Soruyoruz Türkiye’deki sözüm ona alimlere; ehli sünnetin hangi alimi zinayı serbest bırakmıştır, hangi alim içki- fuhuş- kumarı devlet kendi eliyle yaptırılabilir diye fetva vermiştir? Hangi alim milleti dinsizleştirecek görseller helaldir diye fetva vermiştir? Ehli sünnetin 4 imamından hangisi siyasi otoritenin nikahsız eşi olmuş ve yaptıklarına caizdir fetvası vermiştir?
Medyanın tamamında İslami ve Ahlaki hiçbir şey bulunmamakta, hoca bozuntuları dansözlerle televizyon kanallarına çıkmakta, cinsellik algısının her şey diye kabul edildiği programlar yapılmakta, fuhuş açıkça teşhir edilmekte, aile dinamikleri yıkılmakta, madde kullanımları açıkça özendirilip teşvik edilmektedir. İran’ın, peygamberi anlatan filmine cephe alan ehli fitne alimleri bu programlara sesini etmemekte Müslüman olduğunu iddia eden RTÜK ve DİYANET bunlara karşı en ufak bir ses çıkarmamaktadır.

Şu kesindir ki kendileri fuhuş üretirken İslam adına hiçbir şey yapmayanların bu filmi hiçbir yönden eleştirmeye hakkı bulunmamaktadır. Üretmeyenler eleştiremezler. Çağrı filmini yapanlar kısmen de olsa eleştiri yapma hakkına sahip olabilirler bunun dışındakilerin konuşma hakları bile yoktur aslında.
Allah biliyor ki Müslümanların hem ferdi hem de devletler bazında hayırlarda yarışmalarını (Bakara 148) çok isterdik. Devletlerin İslami ve ahlaki medya kullanma konusunda birbirine karşı yarışmalarını isterdik. Ancak görüyoruz ki 50 küsur İslam ülkesinden hiçbir tanesi İran kadar emek vermemekte hatta hepsinin toplam emeği İran’a yetişmemektedir.

Ey Ehli Fitne Alimleri; sizler bir kavmi sevmeyebilirsiniz, hatta o kavimden nefret de edebilirsiniz, ancak adaletsiz olamazsınız- olmamalısınız. Adaletsizliğiniz ile Allah’ın ayetine kafa tutar hale gelmiş durumdasınız. (Maide 8) Bir kavme olan kininiz; sizi kör etmiş, adaletsizleştirmiş, canileştirmiş, yamyamlaştırmış, şeytanlaştırmış…

Sünni camiasından olmakla birlikte size sesleniyoruz;
Ey ehli Fitne Alimleri siz bizden olamazsınız, sizin bırakın Sunnilikle İslam ile bir bağlantınız olamaz; fuhuş programlarına ses çıkarmadığınız için İmam Ahmed Bin. Hanbel’in mezhebinden olamazsınız, içki devlet eliyle serbest olduğu için İmam Şafii size lanetler yağdırıyor, din adı altında kumar oynatılırken İmam Malikin fıkhından olamazsınız, siyasi otoritenin ve büyük şeytanın gönüllü kölesi olduğunuz için İmam Ebu Hanife’nin zihniyetinden olamazsınız.

Son olarak asıl meselenin Ebu Talibin imanı olmadığı, Hz. Ebubekir ve diğer bütün sahabelerin bu fitne ekibi için gerçekte hiçbir önemlerinin olmadığını bildiğimizden konuşulan ithamlara cevap verme gereği bile duymuyoruz. Nitekim film tamamen ortak tarihi belgelere dayanmış peygamberimizin sosyal yönü harika bir şekilde işlenmiştir. Şu da bir kesinki eleştiri yapıp kendi tabanlarının bu filme gitmemesi için yırtınanların, önüne konan malzeme tek elden çıkmış hepsinin delillerini dinleyince aslında önlerinde bulunan delillerin! tek bir kişi tarafından hazırlandığını rahatlıkla gözlemleyebilirsiniz.

Eğer bu filmi ABD yapmış olsaydı Ehli Nifak Alimleri kıblelerini Washington yapıp secdelerini açıkça beyaz saray için yapacaklardı.

Bizler Ehli Sünnet mezhebinden olanlarız ve sizin gibi Ehli Fitne ekibinden uzağız. Unutmayın ki cehennemin en alt katı münafıklar için hazırlanmıştır (Nisa 145) ve unutmayın ki kininizden geberseniz de (Ali İmran 119) Allah nurunu tamamlayacaktır. (Saff 8)

Musa Güneş – Halk Haber

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir