Yönetmenliğini İranlı Humayun Esediyan’ın yaptığı “Altın ve Bakır” filminde, bilim, aşk ve sorumluluğu bir arada bulmanız mümkün. Seyyid Rıza ismindeki bir adamın; ailesiyle birlikte bilim adına bir şeyler öğrenmek için geldiği kentteki yaşam mücadelesini anlatan filmde, etkileyici sahneler filmi izleyen kişinin içine işliyor.
İnsanların tutkuları ve sorumlulukları arasındaki bağı ve çatışmayı ince ince işleyen filmde, her kesimden insan kendinden bir şeyler buluyor. Bizleri alışılagelmiş Batı sinemasının cinsellik odaklı hikayelerinden uzaklaştırıp hayatın ta kendisinin içine sokan bu masum filmle birlikte, aşkı ve sorumluluğu öğreniyoruz. Baş karakter Seyyid Rıza’nın yavaş yavaş olgunlaşmasını, hayatın zorluklarına karşı verdiği mücadeleyi izlediğimiz filmin her sahnesinde kendimizi görüyor, yaşamın zorluklarını kabulleniyoruz.
Bilime ve kitaplara aç bir adamın kendisini eğitimini tamamlamak için öğrenmeye adamasının ardından, ona ve çocuklarına büyük bir aşkla bağlı olan karısının zamansız rahatsızlığının ortaya çıkmasıyla birlikte dengeler değiştiğini anlatır Altın ve Bakır bize… Kişinin asıl karakterinin zorlu zamanlarda ortaya çıktığını öğreten filmde yönetmen Esediyan, duyguları bize abartıya kaçmadan vermiş. Duygusal olalım diye düşünerek; ajitasyon yapmayıp, sade bir dille aşkı ve romantizmi anlatan filmde oyunculuklar da çok başarılı. Naif sahneleriyle; büyük bir bütçe harcanıp yayınlanan filmlerden çok daha başarılı olan Altın ve Bakır; büyük bir minnettarlık hikayesini anlatıyor bizlere… Emeğin ve aşkın mutlaka bir arada olması gerektiğini aklımıza ince ince işleyen film, bizi sıkmayan hikaye örgüsü ve duyguları net bir şekilde aktarabilen oyuncuları ile İran sinemasının kült filmleri arasına girmiş bulunmakta. Hepimizin içerisinde birçok ders bulabileceği hikaye, tıpkı filmin kahramanlarından hemşire Sepide’yi etkileyerek ona yol göstermesi gibi bizlere de rehberlik edebilecek nitelikte…
Verilen son sahnede Rıza’nın dinlediği derste geçen cümleler de hayatın gerçekliğini özetliyor…
“Herkes bir ömür boyunca cennetin anahtarını aradı. Bir hazine, bir kimya, yahut bir iksir… Mutluluğun sırrını yanlış şeyde arıyorlar. Onun oralarda bir yerlerde olmadığı malumdur. Bu hazineyi hayal edenler, bunu arayanlar, bu hayal ile hazineyi kaçırıyorlar.”
“İnsanların arayıp durduğu bu kimya aşktır, gerisi çer çöptür… Eğer okuduklarınız bizimkiyle aynıysa, yırtıp atın kitaplarınızı. Çünkü aşk ilmi hiçbir kitapta yazmaz!”