Yasin Filmi; Bir Öze Dönüş Çabası
Zaman zaman insanlar yollarını kaybedebilirler. Bu kaybediş bazen ruhani bazense ahlakidir. Yolumuzu tekrar bulabilmek için bazı zamanlar başımızdan olayların geçmesi gerekir. Eğer bu olayları doğru yorumlayıp anlamlandırabiliyorsak şanslıyız demektir. Ancak anlamlandırma konusunda sorunumuz varsa ve başımızdan geçen olayın ya da olayların arkasındakini göremiyorsak kaybettiğimiz yoldan çıkabilmemiz ya bir yol göstermeyle olur ya da anlayana kadar devam ederek olur.
Filmimizde Mahmut’un (Baba diye bahsedeceğim) başına gelenler de tam da böyledir. Baba, gençliğinde dinine bağlı, çalışkan ve tuttuğunu koparan birisiyken zamanla dini yönden zayıflamaya başlamış. Buna sebep olarak dünyevi işlerin peşinde koşmayı tercih etmesi olmuştur. Hatta dünyevi olaylara öyle odaklanmış ki çocuğunun (Yasin) Kur’an-ı Kerim okuyuşunu kullanmaya bile başlamıştır. Bu durumdan rahatsız olan Yasin, durumu babasına bildirememenin verdiği acı içerisinde kıvranmaktadır.
Baba, yolunu kaybetmiş bir yolcudur ve doğru yolu ona gösterecek olan da oğlu Yasin’dir. Oğlunun son olaydan sonra evden dedesinin yanına gitmesi (Ya da kaçması) ve babasının hiç bilmediği yollardan onu aramaya gitmesi, bu arayışın babanın içsel yolculuğuna davetiye olduğunu filmin başında hiç anlayamıyoruz. Her engel babanın neden bu yolda ve bu durumda olduğunun bize bir işaretidir. Yolunu kaybettiysen tekrar yoluna dönmek için zorlu süreçlerden geçmen gerekir.
Oğlunu ararken ilk engel olarak bir kadın karşısına çıkıyor. Arabasına aldığı bu kadın baba için sınavların başlangıcıdır aslında. Kadın, babanın açgözlü/yoldan çıkmış halinin bir tasviridir. Kadının kafasındaki peruğu çıkartması ve kendi kişiliğine dönmesi babayı afallatıyor. Peruğu çıkartan kadının kendi öz kişiliği, İran’ın toplumsal normlarına aykırı düşecek hareketleri yapınca baba buna alışkın olmamasına verdiği tepki şaşkınlık oluyor.
Babanın aradığı yer olan “Nezarabad” şehrini ise bir türlü bulamaması ve oraya giden tek kolay ve güzel yolun kapalı olması babayı zorlu bir sürecin beklediğinin işaretidir. Artık o, kendi yolunu arama çabasının içerisine girmiştir. Babanın gözünü hırs, kibir öylesine kaplamıştır ki artık göremez olmuştur. Ancak gözlerinin tekrar açılacağı yola çoktan girmiştir. Yolda öyle bir noktaya gelecek ki vücudunun ağırlığı aslında yüreğinin ağırlığı olarak karşımıza çıkacak.
Yasin’in yanına gittiği dedesi her şeyi ona öğreten ve bilgece örneklerle hayata dair önemli bilgileri paylaşan birisidir. “Yaşayarak öğrenme” dedi yaşlı bilge olan dedesi… Babasının da öğrenmek için yaşamaya ihtiyacı olduğunu söyler küçük Yasin’e. Küçük çocuğun neden babasına başkaldırıp dedesinin yanına gittiğini anlaması için bu tecrübeleri yaşamaya ihtiyacı vardır. Bu yol oldukça dikenli ve zorlu bir yoldu. Ama geçmiş tecrübeleri ile babanın bu yolu aşabileceğine hiç şüphe yoktu. “Babanın gittiği yollar çukurlarla dolu, babanın yolunu değiştirmesine ihtiyacı var” yaşlı bilge böyle söyleyerek bize babanın hırslarından ve kibirinden arınması gerektiğini onların hayatın çukuru olduğunu dile getiriyor.
Baba, dağları aştıkça kendisiyle hesaplaşıyor, her bir bilgeden bir şeyler öğreniyordu. İşte bu bilgelerden birisi Molla Ağababa idi. Molla Ağababa, babayı mezarlıkta görmüş ve ölünün gömülmesine yardım etmesini istemişti. Ancak daha sonra onunla tekrar görüşmek istememişti. Daha sonra yola koyulan baba, bir çukura düştüğünde film bize tasvir yapmayı bırakıp gerçeği bir tokat gibi suratımıza çarpıyor.
İran sinemasının her zaman kendisine has bir üslubu var. Yasin filmi, aslında çocuk için trajik olsa dahi işin o yönünü maneviyatı gösterme anlamında güzel geliştirmişler. Bir babanın kaçan çocuğunun peşinden giderken hiç beklemediği bir takım olaylarla karşılaşması ve aslında gerçek benliğinin bu olmadığının farkına varması, kendi özüne dönüş sürecinin başlangıcı olması.
Özkan Köprülü, Yeni Kaynak
Filmin konusunu çok güzel anlatmışsınız, izleyenlerine bir şeyler katabilecek bir yapım olmuş.