Nun va Guldoon / Ekmek ve Çiçek 1996
İran sinemasının belki de en değişik en naif en masum filmidir Ekmek ve Çiçek.
Bu yapıma film demenin yanlış olduğunu düşünerek diyorum ki, sinemalaştırılmış bir şiir izleyeceksiniz.
Diyaloglar muhteşem, özellikle genç polisin çiçek saksısını güneş ışığının yerleştiği bir yere bıirakıp döndüğünde onu bulamayınca etraftaki insanlara çiçeği gördünüz mü yerine, “güneş ışığını gördünüz mü” diye sorması ve adamın “güneş durduğu yerde durmaz” cevabını vermesiyle gözümden yaşların akması eş zamanlı oldu.
Bu sahneden ne kadar çok etkilendiğimi anlatmak benim için mümkün değil.
Konusu ne derseniz 20 yıl önce bazı dolduruşlara gelip bir polisi yaralayan adam, 20 yıl sonrasında bir yönetmen olur ve bu polisle yolları kesişince de başlarından geçen olayı filmle canlandırmak ister.
Gençlik hallerini oynayacak olan çocuklara da başlarından geçeni anlatırken seyirciye çok değişik bir flashback yaşatırlar.
Peki konu bu mu?
Hayır. Asıl konu dünyayı kurtarmak isteyen adamın tertemiz hikayesi.
Neyle kurtaracağız dünyayı?
“Ben onu bıçaklamak istemiyorum. İnsanlığı kurtarmak için başka bir yol yok mu?”
“Evet var, ekmek ve çiçekle. Adalet ve sevgiyle. Merhamet ve aşkla.”
Evet merhamet ve aşkla. Son sahnede bu iki duygunun en güzel birleşimini izliyoruz.
Tamamıyla şiirsel ilerleyen bu filmi herkesin izlemesini tavsiye edemeyeceğim ama gönlüm filmin birçok kişiye ulaşmasından yana.
Afrika’ya çiçek ekerek dünyayı kurtarabileceğini düşünen gençler.
Kitapların aralarına çiçekler bırakıp, altı çizilen cümlelerden ruh güzelligini görebilenler. Çok ince çok zarif ama bir o kadar da ağır ilerleyen bir filmdi.
Benim için yıldızlama yapmak imkansız bu yapıma, ama yazdıklarım sizi biraz etkiler gibi olduysa izlemelisiniz.