Kategori arşivi: Murat Yıldırım

Altın ve Bakır

Keşfedilmemiş bir maden gibi öylece duran İran Sinemasından bir örnek: Altın ve Bakır.
Bir İran filmi olan Altın ve Bakır’ın yönetmenliğini Humayun Esadiyan yapmıştır. Orjinal adı “Tala ve Mes” olan filmin yapım yılı ise 2011’dir. IMDB puanı gayet iyi olan filmin puanı 7.6 dır.
Filmin oyuncu kadrosunda çok kaliteli isimler bulunmakta Behruz Şuibi , Cevat İzzeti, Mihran Recebi, Nigar Cevahiriyan, Rıza Radmeniş, Seher Devletşahi gibi önemli isimler bulunmakta. Filmin senaryosu ise Hamit Muhammedi’ye ait.
İslami bir aşk altyapısıyla bize sunulmuş çok güzel bir film. Altın ve Bakır öyle bir film ki diğerlerinden ayrılan en büyük özelliği anlamsızca seks hikayelerinin olmayışı, ne bir reklam var ne de kusursuz insan tasvirleri sırf bu özelliğinden dolayı izleyenin içine işleyebiliyor. Altın ve Bakır’da asıl anlatılmak istenen iyi bir insan olursanız iyi bir anne ve baba da olursunuz ve İslamı evliliğinizin başucuna koyarsanız Allah’ın yardımının sizden hiç eksilmeyeceği izleyiciye aksettirilmeye çalışılmıştır.

Ayrıca filmde down sendromlu bir kız çocuğunun elindeki radyo ile Hakan Peker’in vakti geldi ayrılığın şarkısını çalması Türk izleyicisinin ilgisini bir hayli çekiyor.

Filmin adının Altın ve Bakır olması bana çok mantıklı güzel geldi. Yorumlamamız gerekirse; Değerli olan hangisi? Bakır emek ister altına dönüşmek için, aşk ister, çaba ister. Nasıl ki yüreğe düşen aşk değiştirir insanın kimyasını, bakırın da değiştirir yapısını.
Fedakarlığın ne demek olduğunu anlatan muhteşem bir film ne kadar da boş şeyleri kafamıza taktığımızı en sade şekliyle aktaran ender bulunabilecek filmler arasında.

Bu kadar ayrıntılı ön bilgilendirme yaptıktan sonra sizlere filmin öne çıkan, akılda kalan kısımlarını aktarmaya çalışacağız.
Film iki ana karakter etrafında şekillenmektedir. İlme ve bilgiye aç olan Seyyid Rıza ve tüm benliğini ailesine sunan Zehra bu filmin en önemli karakterleridir.

Başarılı bir eğitim hayatı geçiren Seyyid Rıza kendisini eksik gördüğünden dolayı ailesini alıp Tahran’a taşınmaya karar verir ve eğitim hayatını medresede tamamlamak ister.

Tahran’a eğitim hayatı için taşınmalarına rağmen hayat Seyyid Rıza ve ailesi için bir anda değişir. Seyyid Rızanın çok sevdiği eşi ve en büyük yardımcısı olan Zehra hastalığa yakalanır .Bu noktadan sonra Seyyid Rıza aslında farkında olmadan ilmin kendisini öğrenmeye ve yaşamaya başlar. Bu sayede kendisindeki eksiklikleri görür ve Allah’a tevekkül etmenin ne kadar önemli olduğunun farkına bir kez daha varır.
Zehra kendisinden çok ailesini düşünür .Ne olacaktı kocasına, kim bakacaktı çocuklarına? Yüzünü gizleyecek, utanacak kadar ayıp mıydı hasta olmak?

Seyyid Rıza, Zehra hastalanınca ev işlerini ve çocuk bakımını üstlenmek zorunda kalır. Halı dokumacılığından geçimini sağlamaya çalışır fakat gözleri bu yüzden iyi görmemeye başlar. Artık Kuran okuyamaz, ders veremez hale gelir. Onları üzmemek için eşine ve akrabalarına bu konuyu açamaz..

Seyyid Rıza için artık okul hayatı bitmiştir çünkü ne karısı normal işlerini görebiliyordu ne de kendisinin gözleri artık net görebiliyordu.

Hastanede hemşire olan Sepide için Zehra’nın hastanede kalması hayatının dönüm noktasıdır çünkü Zehra mutluluğun en ufak şeyler de olduğunu hemşire Sepide’ye çok güzel göstermiştir Ve Zehra’nın sayesinde Sepide boşanmak üzere olduğu kocasına bir şans daha verir ve boşanmaktan vazgeçer.

Birbirlerine duydukları saygıyı bakışlarla yansıtabilmeleri ve güzel sözler karşısındaki utanmaları ile sergiledikleri performans gerçekten de inanılmaz..

Filmden bir alıntı yaparak yazımızı noktalamak istiyorum..
“Herkes bir ömür cennetin anahtarını aradı. Bir hazine ya da bir kimya, iksir… Bu hazineyi hayal edenler bu hayal ile hazineyi kaçırıyorlar: “Benim için sev.. benim için buğz et.” İşte bundan ötürü, tüm amellerin kabulünün remz’i “velayet”tir. Allah için sevmek. Allah kimleri seviyorsa, sen de onları seversin. Allah’tan ötürü sevmek, Allah için sevmek. kaş ve göz; dış görünüş için değil. Hatta kendi gönlünüz için değil. Sadece Allah için. Eğer sevginin mîzânı (kriteri) Allah olursa, kimse sizi takdir etmese de, yine seversiniz. Vefasızlık görseniz de, doğru olanı yapmaya devam edersiniz. Bu menzile varamayıp, yarı yolda kalanlar, Allah için çalışmıyorlar. Bu yolda Allah için ne kadar zorluk çekerseniz, daha çok Allah’a yakınlaşırsınız. “O’nun aşkının kimyasından, bu kara yüzüm altın oluverdi. Evet; senin lütfunun mutluluğuyla, toprak altın olur.” İnsanların arayıp durduğu bu kimya, aşktır. gerisi çer-çöptür. Şşimdi, azizlerim, neden bu sözü söylediler anlayacağız: “Eğer, okuduklarınız bizimkiyle aynıysa, yırtıp atın kitaplarınızı. çünkü, aşk ilmi, hiçbir kitapta yazmaz.”
Hayatı paylaşırken, kaçırılan küçük anların, duyguların ne kadar değerli olduğunu anlatmış bu film bize..
İzlemenizi tavsiye ederiz…

Murat Yıldırım