Kategori arşivi: Zeynep Ece

Yasin

YASİN FİLMİ (2015)

Evli ve 2 çocuk babası olan Mahmut, son zamanlarda işine çok fazla vakit ayırmaya başlayıp ailesine yeterince zaman ayıramamaya başlar. Ne karısının ne de çocuklarının düşüncelerini ve isteklerini göremez hale gelir. Onunla konuşmaya çalışan karısını anlamaz ve sonucunda her iş toplantısına yanında götürüp Kur’an okuttuğu oğlu Yasin evden kaçar. Yasin’i aramaya çıkan Mahmut, çıktığı bu yolda kendi yolunu da tekrar bulabilecek midir?

Küçük yaşına rağmen çok güzel Kur’an okuyan Yasin, bu meziyetiyle herkesi kendine hayran bırakmaktadır. Bir inşaat şirketinde mühendis olarak çalışan Mahmut ise oğlunun bu meziyetini kendi işleri için kullanmaya başlamıştır. Gittiği iş toplantılarına Yasin’i de götüren Mahmut, oğluna sürekli Kur’an okutmaktadır. Yasin’in bu durumdan çok rahatsız olduğunu ise bir türlü göremez. Çalıştığı iş yerinde gerçekleşen işçi ölümlerini de görmezden gelen Mahmut, giderek kendisine ve ailesine yabancılaşmaktadır.

Bir gün, iş toplantısını evde yapmaya karar veren Mahmut, yine Yasin’i yanlarına çağırır ve Kur’an okumasını ister. Yasin okumaya başlar, birkaç saniye içinde okumayı bitirir ve odasına çekilir. İş arkadaşlarına mahcup olan Mahmut, Yasin’e bağırır ve onu azarlar. İpler de bu olaydan sonra kopar. Yasin, babasının yolunu kaybettiğini düşündüğü için ve ona bir türlü derdini anlatamadığı için evi terk etmeye karar verir. Onu kırmadan ve üzmeden bunu anlatmayı ne yazık ki başaramamıştır. Dedesinin yanına ve oradan da Ali Muhammed olarak bilinen bir adamın yanına gider. Bunu öğrenen babası, Yasin’in peşine düşer.

Yaptıklarını düşünmek için yeterince vakti olan Mahmut’un, oğlunu arayışı sırasında kendi yolunu bulurken bir günlüğüne karakolda kalması, bir cenazeye katılması ve en sonunda bir kuyuya düşmesi gerekecektir. Tüm bu yaşananlar sonucunda ne büyük bir hata yaptığını bir bir anlar. Oğlunun ona bıraktığı CD’de tüm sitemleri vardır. Karısının ona söylediklerini de hatırlamaya başlar. Allah’tan başkasına el açmayan Mahmut, kendini neden rüşvetin ve haram paranın içinde bulmuştur? Üstelik oğlunun meziyetini de kendi işlerinde kullanmıştır. Ali Muhammed’in kulübesi olarak bilinen yere geldiğinde, Mahmut her şeyi artık anlamıştır. Yoldan çıktığını ve doğru yola girmesi gerektiğini idrak eder.

Filmde, Allah’ın parada pulda ve lüks bir hayatta değil, doğayla birlikte gelen inançta bulunabileceği anlatılıyor. Bir baba oğul çatışmasının ardında yatan başka gerçekler, bir adamın yoldan sapması ve oğlunu aradığı yolda yeniden bulduğu iman izleyiciye aktarılıyor.

Zeynep Ece, Yeni Kaynak

Kız

Kız filmi (2016)

Üniversiteden yeni mezun olan Sitare, arkadaşının veda partisine katılmak için babasından izin ister. Babası oldukça sert bir tepkiyle gitmesine izin vermeyince, günübirlik evden kaçmaya karar verir. Birtakım aksaklıklar sonucunda eve dönmeyi başaramayan Sitare mecburen babasına gerçekleri anlatmak zorunda kalır. Babası Ahmet kızını almaya gider ve hikâyenin akışı tersine döner. Tüm bu olup bitenlerden herkesin çıkarması gereken dersler vardır.

İran’ın Abadan şehrinde ailesiyle birlikte yaşayan Sitare, üniversiteden yeni mezun olmuş genç bir kızdır. En yakın arkadaşlarından birisi Kanada’da burs kazanıp oraya gideceğini söyleyince, tüm kızlar Tahran’da bir veda yemeğinde buluşma kararı alırlar. Buluşmayı 1 ay öncesinden annesine haber veren Sitare’nin planları, babasının o gün için yalnız başına Tahran’a gitmesine izin vermemesiyle bozulur. Arkadaşlarına mahcup olmamak için babasından gizli olarak günübirlik Tahran’a gidip dönmeyi kafasına koyar ve yola çıkar. Tahran’a varır ve kız arkadaşlarıyla keyifli vakit geçirir. Eve dönme vakti gelmiştir. Uçağa son anda yetişir fakat kötü hava koşulları sebebiyle uçuş iptal olunca Sitare’nin tüm planları da altüst olur.

İzin vermediği halde Sitare’nin Tahran’a yalnız başına gittiğini öğrenen Ahmet çok sinirlenir. Arabasına atladığı gibi Tahran’a doğru yola çıkar. Sitare ise geceyi arkadaşının evinde misafir olarak geçirir. Arkadaşıyla dertleşirken, yaptığının hata olduğunu fakat kendi kararlarını kendi almak istediği için bunu yaptığını ağlayarak anlatır. Sitare, bu olaydan çıkarması gereken dersi çoktan çıkarmıştır. Fakat Ahmet’in de bu yaşananlardan öğrenmesi gereken şeyler vardır.

Sitare’yi arkadaşının evinden aldıktan sonra yola çıkan baba kızın arasında istenmeyen bir gerginlik yaşanır. Ahmet, Sitare’ye tokat atar. Bunu kaldıramayan Sitare arabadan kaçar ve halasının evine gider. Yıllar önce, istemediği biriyle evlendiği için kız kardeşine yüz çevirmiş ve yıllardır onunla görüşmeyen Ahmet’i, burada yüzleşmesi gereken gerçekler bekliyordur. Kız kardeşi, abisinin desteğine ihtiyaç duyduğunda onun yanında olmadığını ve Sitare’nin de baba desteğine ihtiyacı olduğunu söyler. Yüksek lisansı kazandığı halde babasından çekindiği için söyleyemediğini, evlenmek istemediğini ve bu yüzden bütün taliplerini reddettiğini sesini yükselterek anlatır. Ahmet, yaşananlardan ve yıllar sonra geldiği kardeşinin evinde yaşanan yüzleşmeden alması gereken dersleri almıştır. Sitare’nin bir günlük evden kaçış macerası, herkesin içinde birbirine söylemek için beklettiği cümleleri açığa çıkarmıştır. Herkese öğrettiği ortak şey ise, ailenin her şeyden önemli olduğudur.

Zeynep Ece, Yeni Kaynak

Nigar

Nigar – 2017 – İran Filmi

Babasının şüpheli intiharı sonrasında Nigar, bir gün rüyasında babasını görür ve uyandığında elinde bulduğu çekle birlikte bu işin peşine düşer. Her gün gördüğü rüyalar sonucunda Nigar rüya ile gerçeği ayırt edemez hale gelir. Tüm bu yaşananlar, yıllardır gizli kalmış her şeyi açığa çıkaracaktır. Babası, kızını korumak için can vermiştir ve öldükten sonra da kızını korumaya devam etmektedir…

İran’ın zengin ailelerinden olan Feramerz ailesinin yaşadığı mutlu hayat, aile babası Veliyan’ın bir gün, hiç beklenmedik şekilde intihar etmesiyle birlikte bozulur. Kızı Nigar, darmadağın olan annesini toplamaya çalışırken bir yandan babasının intihar ettiğine bir türlü inanmaz. Babasının çalışma odasında uyuyakalan Nigar, rüyasında babasını görür ve uyandığında elinde Vahit Behtaş tarafından yazılmış bir çek bulur. Evlerinin ellerinden gitmemesi için bu çekteki paraya ihtiyacı olan Nigar, çekin sahibinin peşine düşer. Bu esnada, yıllardır babasıyla birlikte çalışan ve aile dostları olan Peyman’dan da yardım ister ve birlikte hareket ederler. Rüyalar günlerce devam eder. Nigar gerçek ile rüyayı birbirinden ayırt edemez hale gelir. Bir anda rüyadayken, ertesi gün aynı olayı yaşarken bulur kendini ve bunları da Peyman ile paylaşır.

Vahit Behtaş kötü bir adamdır ve parayı ödemeye yanaşmaz. Eli silahlı ve tehlikeli bu adamların ortasına tek başına giren Nigar, babasının öldürüldüğüne artık emindir. Gördüğü rüyalardan biliyordur ki eniştesi ve Peyman da bu işin içindedir. Ancak onların olayla olan bağlantısını çözmesi biraz zaman alır. Babasının son anında izlediği videoyu, babasının gözünden izleyene kadar Peyman’ın bu olaydaki rolünü anlayamaz.

Filmdeki kaçma kovalama ve dövüşme sahneleri oldukça gerçekçi olarak izleyiciye yansıtılmış. Senaryo kurgusu ise son anda şok etkisi yaratacak şekilde işlenmiş. İzleyicinin başta hiç şüphe etmediği Peyman karakterinin, tüm olanların sorumlusu olduğunun ortaya çıktığı sahnede Nigar’ın aldığı karar ve babasının intikamını doğru kişilerden almasıyla film son buluyor. Aksiyon, suç ve dram türlerini içinde barındıran Nigar filmi, saplantılı bir şekilde seven bir adamın, aşık olduğu kızın kendisinden başka sevdiği her şeyden nefret etmesi ve hepsini yok etmek istemesini alt metin olarak izleyiciye sunuyor.

Özgür Yol

Özgür Yol – 2012 – İran Filmi

Genç bir din adamı olan Salman, kısa bir süre sonra en yakın arkadaşı Murtaza’nın kız kardeşi Perisa ile dünya evine girecektir. Havza’da eğitim gören Salman, gelecekteki mesleğinin sorumluluğunun da bilincindedir. Ancak bir gün, hiç beklemediği bir olaya karışır. Murtaza’nın işlediği bir suçu bilen tek kişi olan Salman, bu yükün altında ezilir. Aklını mı dinlemelidir yoksa imanını mı? Aşkını kaybetmek uğruna doğruyu mu söylemelidir yoksa inkar mı etmelidir? Salman’ın bu konuyu uzun süre düşünmek istemesi işleri içinden çıkılmaz bir hale sokacaktır.

Havza’da eğitim gören Salman ile Murtaza’nın çok eskiye dayanan bir dostluğu vardır. Murtaza’nın kız kardeşi Perisa ile Salman’ın düğün hazırlıkları neredeyse tamamlanmıştır ve çok kısa bir süre sonra dünyaevine gireceklerdir. Her şey, Salman’ın Perisa’yı okuluna ziyarete gittiği bir gün değişir. Yollarını motorla kesen Said, Perisa’yla evlenmek istediğini söyler ve tehditler savurur. Bununla da sınırlı kalmaz ve yanında getirdiği kezzabı Perisa’ya doğru atar. Perisa’yı korumaya çalışan Salman’ın kolu hafif şekilde yanar. Perisa, bu olayı abisi Murtaza’dan saklamaları gerektiğini yoksa Murtaza’nın başını belaya sokacağını söyleyerek Salman’ı ikna eder. Ancak Murtaza olayı öğrenmiştir ve onu durdurmak mümkün değildir. Salman, arkadaşını yalnız bırakmamak için Said’le konuşacağı gün onunla birlikte gider. Murtaza, Said’in iş yerine gider. Oradan Salman’ı da alarak apar topar çıkan Murtaza, ertesi gün ortadan kaybolur. Salman, Said’in evinin önünden geçerken taziye çadırını görür ve orada her şeyi anlar. Bu andan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.

Murtaza ve Salman, bu olaydan sonra garip davranmaya başlarlar. Çevrelerindeki herkes onlardan şüphelenir. Salman, bu olayı polise ve Said’in ailesine bildirmeyi bir sorumluluk olarak görmekte ancak hem arkadaşını hem Perisa’yı hem de ailesini zor duruma sokmak da istememektedir. Ne yaparsa yapsın sonucunda üzülen ve sevinen insanlar olacaktır. Bu konuyu Havza’da eğitim gördüğü yerdeki arkadaşlarına ve oradaki hocasına da üstü kapalı şekilde açar ancak tatmin edici bir cevap alamaz. Çünkü cevap Salman’ın içindedir. Aklı ve imanı aynı şeyi mi söylüyor yoksa ayrı şeyleri yapmasını mı söylüyor bir türlü bunun yanıtını bulamaz. Kafasını dağıtmak için bir işe girer ancak bu da işe yaramaz. Fırsat buldukça Said’in ailesinin yanına gitmeye de başlar. Tekerlekli sandalyeye mahkum erkek kardeşine yardımcı olur, kız kardeşine ve annesine de elinden geldiğince yardım etmeye çalışır. Bu sırada Murtaza’nın tarafında da işler iyi gitmemektedir. Bu olayı Salman ve Perisa için yaptığını savunan Murtaza’nın vicdanı da hiç rahat değildir. En sonunda Murtaza bileklerini kesip intihara kalkışınca Perisa olan biteni anlar. Salman da Murtaza’nın intihara kalkışma olayından sonra yapması gereken doğru hareketi görür. Önce Said’in ailesine, ardından polise olan biteni anlatır. Vicdanı hâlâ rahat değildir, Said’in annesinden de af diler. Ardından hastaneye gider. Perisa’yla evlenemeyeceğini söyler.

Salman, vicdanının sesini dinlemiş ve bir cinayeti aydınlatmıştır. Bu karar, onun gelecekteki hayatını da etkileyecek bir karar olmuştur. Hayatı bir anda altüst olmuş gibi görünse de belki de Salman, yaşamak istemediği bir hayattan kurtulmuş ve özgür seçimleriyle yaşayabileceği bir hayata doğru yol almaya başlamıştır…

 

Ahududu

Çocuk sahibi olamayan evli bir çiftin hikayesi olarak başlayan Ahududu filmi, bir kadının başkalarının çocuğunu kendi evladı gibi sahiplenmesiyle sonlanıyor. Gözyaşlarınıza hakim olamayacağınız bu film, gerçek insan ve çocuk sevgisinin ne denli büyük olabileceğini gözler önüne seriyor.

Çocuk sahibi olmak isteyen fakat uzun uğraşlar sonucu başarılı olamayan Hamit ve Hüma, son çare olarak tüp bebek yöntemiyle şanslarını denemeye karar verirler. Birkaç taşıyıcı anne adayıyla görüştükten sonra yolları Rızvan ile kesişir. Rızvan, kendi halinde ve hasta kocasına bakan bir kadındır. Paraya ihtiyacı olduğu ve sevap işleme düşüncesiyle Hamit ve Hüma’nın taşıyıcı annelik teklifini kabul eder. Olaylar bundan sonra gelişmeye başlar…

İlk aylarda her şey yolundadır. Hüma’nın isteği üzerine, taşıyıcı annelik konusu anne babaları dahil en yakınlarına bile söylenmeyecektir. Hüma, çocuğu kendisi doğurmuş gibi davranmak istemektedir. Bu nedenle herkesten gizli geçen 3-4 ayın sonunda, Hamit ve Hüma çifti, düzenli olarak Rızvan’ı ziyaretlere devam etmektedir. Bu ziyaretlerden birine giderken talihsiz bir kaza geçirirler ve Hüma hayatını kaybederken, Hamit hafızasını yitirir. Hüma’nın hayatını kaybetmesiyle her şey değişecektir.

Kazanın ardından aileden bir türlü haber alamayan Rızvan endişelenir. Tüp bebek tedavisini uygulayan doktorun yanına gider fakat o da şehir dışındadır. En sonunda ailenin adresine ulaşır ve oraya gitmeye karar verir. Ancak bu sırada hasta eşi Kemal hayatını kaybeder ve eşinin erkek kardeşi akıl hastanesinden çıkarak bir süreliğine Rızvan’ın yanına yerleşir. Tüm bu gelişmeler, Rızvan’ın hayatının hangi yöne gideceğini şekillendirmektedir.

Rızvan, kayınbiraderinin onu takip ettiğinden habersiz, hafızasını kaybetmiş olan Hamit’in evine gider ve onunla çocuk meselesini konuşur. Aradan bir süre geçtikten sonra Hamit’in hafızası yerine gelir ve Hüma’yı, tüp bebekle sahip olacakları çocuklarını hatırlamaya başlar. Ancak bu sefer başka bir sorun vardır; Hamit, çocuğu istemiyordur. Ancak Rızvan, hamilelik 4 ayı geçtiği için bir cana kıymayı kabul etmez ve ne olursa olsun çocuğu doğurmaya karar verir. Çocuğu doğurduktan sonra babasına verecek veya o istemediği durumda kendisi bakacaktır. Bu sırada beklenmedik bir şey olur ve rahmetli kocasının erkek kardeşi, Hamit’i bıçaklayarak öldürür. Haberi karakolda alan Rızvan yıkılır. Her şey daha kötüye gidemez derken bebeğin de karnında öldüğü düşüncesiyle doktor ile buluşan Rızvan, bebeğin yaşadığını öğrenir. Rızvan ile minik bebeğin kaderi bir çizilmiştir ve bundan sonraki hayatları beraber geçecektir.

Son sahneye kadar izleyicide merak uyandıran Ahududu filmi, hayatın bizim için çizdiği yolları asla bilemeyeceğimizi anlatıyor. Bebek sahibi olmak isteyen bir çiftin mutlu hikayesi olarak başlayan film, gelişme bölümünde birçok dramatik olayla biçimleniyor ve sonunda yine buruk bir mutlulukla sonlanıyor. Ailecek, biraz duygulanarak biraz merak ederek izleyeceğiniz harika bir film.

Sevginin Aşamayacağı Engel Yoktur

Engel, zihinde ya da bedende değildir, kalplerdedir… Sevgi Zamanı, engelleri aşabilmenin yalnızca sevgiyle mümkün olabileceğini anlatıyor. Başlangıçta ailesi tarafından istenmeyen ve yük olarak görülen Babek’in, tüm dışlanmalara rağmen ailesini sevmekten hiç vazgeçmeyerek neler başarabileceğini gösteren, harika bir film.

Babek 8 yaşında ve engelli bir çocuktur. Yaşları yakın olan erkek kardeşi Afşin, Babek’i dışlamakta ve ondan utanmaktadır. Her fırsatta kardeşine şiddet uygulayan Afşin, kendisiyle dalga geçilmemesi için Babek’i kendi arkadaş ve okul ortamından uzak tutmaktadır. Babek’in annesi Peri, onu en karşılıksız ve saf sevgiyle seven kişidir. Babası, Babek nedeniyle sürekli izin aldığı için işten atılmıştır. Bir gün, iki kardeş arasındaki kavgalara daha fazla dayanamaz ve çareyi Babek’i özel bir bakım evine yatırmakta bulur. Peri buna müsaade etmez ancak Muhsin kafasına koymuştur. Peri’ye söylemeden Babek’i bakım evinin bahçesine bırakır ve eve döner. Peri bu durumu öğrendiğinde evlilikleri yıkılma noktasına gelir. Peri, her şeye rağmen oğlunu orada bırakmaz ve onu alır. O günden sonra her şey yavaş yavaş değişecektir…

Bakım evine bırakıldıktan sonra Babek, aile bireyleri dışında kimseye görünmeme konusunda çok daha hassastır. Herhangi birinin onu görmesi durumunda evden kovulacağını düşündüğü için eve birileri geldiğinde daima odasında kalmaktadır. Afşin’in doğum günü sebebiyle tüm arkadaşları evde toplandığı bir günde Babek ve Mecit’in şefkat dolu arkadaşlığı başlar. Çocukların saklambaç oynadığı sırada Afşin’in sınıf arkadaşı Mecit’in yanlışlıkla Babek’in odasına girmesiyle Babek ile Mecit karşılaşırlar ve aralarında önce arkadaşlık sonra sevgi bağı oluşur. Mecit, Babek’in neden bir odada tutulduğuna anlam verememektedir. Onu da diğer çocuklardan ayırmayan Mecit, Babek’e yazı yazmayı, okumayı, matematiği ve sayıları gizli gizli öğretmeye başlar. Bu gizli dostluk, Babek için dış dünyanın kapılarını aralamak üzeredir.

Mecit, Babek’i okul görmesi için gizlice okula getirir. Afşin’in sınıfına giren Babek’le tüm sınıf dalga geçer. Ancak öğretmen bu durumdan çok etkilenir ve Babek için bir şeyler yapması gerektiğini anlar. Ailenin evlerine gider ve onlarla konuşur. Her iki kardeşle de birebir ilgileneceğini fakat Babek’i bir odaya hapsetmemeleri gerektiğini söyler. Baba Muhsin başta bu işe karşı çıkar fakat sonra kabul eder. Öğretmen her iki kardeşle de eşit şekilde ilgilenmekte ve derslerine yardım etmektedir. Ancak Babek hâlâ okula gitmiyordur. Kardeşiyle olan çatışmaları da henüz son bulmamıştır. Kardeşi her fırsatta Babek’i aşağılamaya, itip kakmaya devam ediyordur.

Zaman geçer ve Babek derslerinde çok büyük ilerleme kaydeder. Onun bu başarısı en çok annesini gururlandırmaktadır. Bir gün Babek matematik dersinde Afşin’e yardım etmeyi teklif eder. Bu günden sonra Muhsin ve Peri, Babek’i de okula yazdırmaya karar verirler. Babek, okuldaki sınavları başarıyla verir ve kayıt olma hakkı kazanır. Afşin henüz buna hazır değildir, evde problemler devam etmektedir. Bir gün sokaktaki çocuklar Afşin’i döverken onu kurtarmaya Babek gelir. Afşin, o gün kardeşinin onu ne kadar karşılıksız sevdiğini anlar. Mevsimler geçer ve gerçek sevginin gücüyle iki kardeş birlikte okula gidip gelmeye başlarlar.

Sevgi Zamanı, engelleri aşmanın ancak sevgiyle mümkün olabileceğini gösterirken, aynı zamanda engelli bireyleri dışlamanın eğer aileden başlarsa çok daha kötü sonuçlar doğurabileceğini gözler önüne seriyor. Toplum baskısıyla, kendi kanından utanan anne babalar ve hatta kardeşler, engelleri aşılmaz hale getirebiliyor. Eğer ailede kabullenme ve engelli bireye saygı oluşursa, toplumun o bireyi kabullenmesi de o kadar kolay oluyor. Fırsat verildiğinde engel diye bir şeyin olmayacağını gözler önüne seren bu duygu dolu filmi severek izleyeceksiniz.

Zeynep Ece

 

Her Şeb Tenhayi

Hayatın içinde yalnız mıyız? Ailemiz, eşimiz, sevdiklerimiz aslında yanımızda değiller mi?.. Her Gece Yalnızlık, yalnızlık kavramın farklı bir pencereden bakıyor.

Hamit ve Atiye yaklaşık 2 yıllık evli bir çifttir. Atiye, bir radyo programında evli çiftlere tavsiyeler vermektedir. Kendi evliliğinde de birtakım sorunlar ortaya çıkar. Atiye, bunları nasıl çözeceğini de düşünmeye ve yazmaya başlar…

Tedavisi zor olan bir hastalığa yakalanan Atiye, babasını aynı hastalıktan yıllar önce kaybettiği için ameliyat olmayı reddetmektedir. Ameliyat olmazsa yalnızca birkaç aylık ömrü kalmıştır. Ancak Hamit ameliyat seçeneğinden vazgeçmemiş ve karısını tatil amaçlı olduğuna ikna ederek Meşhed’e getirmiştir. Karısına burada bir türbeyi ziyaret etmesi için getirdiğini söylemiştir fakat ameliyat için de ikna etmeye çalışmaktadır. Atiye’nin aklında ise bambaşka fikirler vardır…

Hamit karısına çok iyi davranıyor ve hiçbir yaptığına, söylediğine kızmıyor, sinirlenmiyordur. Atiye ise bu durumdan oldukça rahatsız olmuş ve hastalığının ilişkilerini böyle etkilemesini istememektedir. İkilinin arasında bu durum sorunlara neden olmaya başlar. Atiye, Hamit’in kendisine sırf hasta olduğu için böyle davranmasını istememekte ve içinden geldiği gibi davranmasını istemektedir.

Atiye Meşhed’de iki kere türbeye gider. İkisinde de farklı kayıp olayları yaşar. Birinde yaşlı bir kadın kaybolmuştur, onu kayıp bölümüne bırakır. İkinci gün ise küçük Azeri bir kız çocuğu bulur. Kızla tüm gün vakit geçirir. Küçük kız kaybolmuştur ve ona sığınmıştır. Kendisi de farklı düşünceler içinde kayıptır aslında. Fakat o kime sığınacaktır? Kendini bu küçük kızla özdeşleştirir ve o gün kafasında farklı kararlar oluşmaya başlar.

O günü hiç unutmamak için küçük kızla fotoğraf da çektirir. Günün sonunda annesi küçük kızı bulur ve giderler. Atiye’nin ise Tahran’a dönüş günü gelmiştir. Trende giderken izleyiciye küçük kızla geçirdiği günün hatırası olan fotoğrafı gösterir. Bunun anlamı, ameliyat olmaya karar vermiş olduğudur. Atiye, yaşamdan ve sevdiklerinden vazgeçmeyecek ve onlara sığınacaktır. Hamit ile Atiye’nin birbirlerine olan aşkını, hiçbir hastalık gölgeleyemecektir…

Evlilikteki anlayışın, uyumun ve özverinin ne kadar önemli olduğunu anlatan Her Gece Yalnızlık filmi, dramatik sahnelerinin yanı sıra romantik sahneleriyle de dikkat çekiyor.

Zeynep Ece

Serçelerin Şarkısı

Serçelerin Şarkısı, paranın her şey olmadığını ve mutlu bir yuvaya sahip olmanın her şeyden önemli olduğunu anlatan harika bir aile filmi.

Kerim ve eşi Nergis, köyde yaşayan 3 çocuklu mutlu bir ailedir. En büyük kızlarının işitme cihazı bozulunca Kerim kendini Tahran’da daha çok para kazanmak için çalışırken bulur. Kızının sınav dönemi yaklaştığı için Kerim bir an önce yeni bir cihaz almak ister. Daha çok para kazanırsa kızına en iyi işitme cihazını alabilecektir…

Devekuşu bakıcılığı yapan Kerim, kızının işitme cihazı için patronundan avans istemeyi düşünürken devekuşlarından bir tanesi kaçar ve Kerim işten kovulur. Ertesi gün işitme cihazını tamir ettirmek için Tahran’a gider. Fakat tesadüfler birbirini kovalar. Motoruyla onu gören birisi onu motorlu taksi zanneder ve motora biner. Böylece Kerim, motorlu taksi işini yaparak günde çok fazla para kazanabileceğini fark eder. Günler birbirini kovalar, Kerim her gün farklı insanları bir yerden bir yere taşıyor ve çok para kazanıyordur. Kızı için bu işe başlayan Kerim gittikçe amacından uzaklaştığını fark etmez…

Kerim Tahran’da motorlu taksi işini yaparken küçük oğlu da evin yakınlarındaki içi çamur dolu su deposunu balıklarla dolu bir akvaryuma dönüştürme hayalini gerçekleştirmeye çalışıyordur. Balık almak için parası yoktur fakat çalışıp kazanacağına inancı tamdır. Arkadaşlarıyla birlikte dev bir akvaryum yapmak ve balık sayısını çoğaltıp satarak milyoner olmanın hayallerini kuruyorlardır. Ancak Kerim, çocukların bu hayallerini hiç önemsemez. O su deposunun çamurdan arınması ona imkansız gelmektedir. Çocuğunu bu fikirden vazgeçirmek için elinden geleni yapar ancak oğlu Hüseyin bu fikirden vazgeçmez. Kerim bir gün su deposuna gittiğinde orayı tertemiz suyla dolu, serçelerin yuva yaptığı bambaşka bir dünya olarak bulur…

Kerim, motorlu taksicilik işini yaparken birçok kez parayla sınanır. Ancak bu sınamalardan başarıyla geçer ve asla hak yemez. Kazandığı parayı ve eve getirdiği eşyaları komşularından, akrabalarından sakınmaya başlayan Kerim, hatasını çok geçmeden anlayacaktır.

Bir gün evde bir kaza sonucu Kerim düşer ve bacağını kırar. Günlerce yataktan kalkamaz ve çalışamaz hale gelir. Babasının durumuna üzülen büyük kızı, işitme cihazı çalışmadığı halde çalıştığını söyler. Oğlu Hüseyin ise babası çalışamadığı için günlük az bir yevmiyeye çalışmaya başlamıştır ve elleri yara bere içindedir. Ancak asla bu durumdan şikayet etmez. Kerim anlar ki, bu dünyada en önemli şey, iyi ve hayırlı evlatlar yetiştirmiş olmaktır. Paranın aile mutluluğuna hiç etkisi olmadığını da anlar.

Ailenin değerini anlatan Serçelerin Şarkısı, evinizde serçelerin şarkı söylemesi için neler yapmanız gerektiğini anlatıyor diyebilirim. Aile içindeki mutluluğu ve huzuru nerede aramanız gerektiğini fark edeceksiniz.

Zeynep Ece

Davul Bile Dengi Dengine Çalar

Keyifli bir aile filmi izlemek isteyenleri böyle alalım… “Davul Dengi Dengine” filminde, bazen kendi hayatımızda, bazen ise çevremizde şahit olduğumuz bir soruna ışık tutulmuş. Denklik, maddi zenginlikle mi ölçülür, manevi zenginlikle mi?

Kasım, babasıyla birlikte yaşayan ve esnaflık yapan bir adamdır. 35 yaşına gelmesi sebebiyle sık sık evlilikle ilgili sorulara ve baskıya maruz kalmaktadır. Abisinin eşi yani yengesi, Kasım’a uygun bir talip bulmak için çabalamaktadır. Fakat yengesinin bulduğu talipler Kasım’ın gönlüne hitap etmez, bazısı da onu beğenmez. Kasım daha fazla görücüye gitmemeye karar verir. Kader, Kasım’ın dengini onun ayaklarına getirecektir…

Kasım’ın bir dükkanı vardır. Burada fotokopi de çekmektedir. Bir gün dükkanına öğretmen Reyhane hanım gelir ve dava dilekçesi yazmak için kağıt almak istediğini söyler. Abisinin onun çeyizini kendi karısına götürdüğünü ve ona dava açacağını anlatır. Kasım, ona abisini affetmesini ve dava açmamasını söyler. Reyhane de bu sözleri dikkate alır ve abisini affeder.

Bu sırada Reyhane’nin abisi Said’in hayatı da tüm detaylarıyla filmde yer alıyor. Mahbube ile evli olan Said, doğduğundan beri fakirdir ve fakirdik canına tak etmiştir. Mahbube’nin çeyizi yoktur, bu sebeple ona kardeşinin çeyizini götürür. Mahbube oldukça alçakgönüllü ve azla yetinmeyi bilen bir kızdır, bu çeyizi kabul etmek istemez. Said ise karısına pahalı hediyeler almak ve zengin bir hayat sürmek istiyordur. Bütün bunları isterken göz ardı ettiği bir şey vardır; maneviyatın en büyük zenginlik olduğu…

Said ve Reyhane’nin annesi, varlıklı sayılabilecek bir kadının yanında yardımcı olarak çalışmaktadır. Bir gün annesi Said’e kitapların tozunu almasında kendisine yardım etmesini ister. Fakat Said o evde içindeki kötülüğe yenik düşer ve kadının kolyesini alarak karısına hediye olarak götürür. Bunu öğrenen ev sahibi Said’e hayatının dersini verir. Ona fakir olmadığını, çevresindeki insanların onu sevmesinden daha büyük zenginlik olamayacağını söyler ve Said’in gönül gözünü açar.

Bu sırada Kasım, Reyhane’yi istemeye karar verir. Fakat gözü maddiyattan başka bir şeyi görmeyen yengesi, Reyhane’yi ve annesini küçümseyerek bu işi bozar. Bir süre Reyhane ile görüşmeyen Kasım, sonunda yanlış yaptığını fark ederek Reyhane’nin okul çıkışına gider. Reyhane ile Kasım birbirlerine denktirler, hem de birçok çiftin olamayacağı kadar gönülden denktirler…

Mutlu sonla biten Davul Dengi Dengine filminde, her karakterden mutlaka alacağınız bir hayat dersi çıkacaktır. Kasım’ın babasıyla olan ikili diyalogları da oldukça keyifli ve öğretici.

Denklik gözde değil kalptedir, görebilene…

Zeynep Ece

Elma ve Selma

“Allah kuluna kâfi değil midir?” ayeti üzerine temellendirilen harika bir film; Elma ve Selma. Filmde, genç bir din öğrencisi olan Sadık’ın, ağaçtan düşen bir elmayı yemesi ve sonrasında yaşadıkları anlatılıyor.

Elma ve Selma” filmi, Sadık’ın medreseden ailesinin yanına gelmesiyle başlıyor. Sadık, annesi ve babasıyla bir süre vakit geçirdikten sonra, halasının kızıyla evlenmek için yola çıkar. Fakat yolda tesadüf eseri, halasının kızıyla evlenmek isteyen eski bir arkadaşıyla karşılaşır. Sadık, ikisinin birlikte daha çok mutlu olacağını düşünerek aralarından çekilir ve medreseye dönmek üzere yoluna devam eder.

Ne var ki, işler Sadık’ın beklediği gibi gitmeyecektir. Medreseye doğru yürüyerek giden Sadık, ağaçlar arasında bir bahçeden geçerken ezan sesini duyar ve elma ağacının altında namazını kılar. Namazı bittiği sırada yoğun rüzgar sebebiyle ağaçtan bir elma, hemen yanındaki derenin içine düşer. Sadık, elmadan bir ısırık alır. Bu ısırık, Sadık’ın hayatında bir dönüm noktası olacaktır. Burada Sadık’ın hatırlaması gereken tek şey, babasının ona anlattığı iki meleğin hikâyesidir. Bu hikâyede ana konu, kötü olayların özünde iyi olabileceği ve her şeyin bir imtihan olmasıdır.

Elmadan bir ısırık aldıktan sonra hemen ileride yaşlı bir adam görür. Bahçenin sahibi olduğunu düşünerek yanına gider. Elmadan bir ısırık aldığını ve hakkını helal etmesini ister. Fakat yaşlı adam yalnızca bahçıvandır. Ona bahçenin gerçek sahibinin, Seyyid Celal’in adresini verir. Sadık, bir elma ısırığının helalliğini almak için tekrar yollara düşer.

Seyyid Celal’i bulur fakat bahçe ona da ait değildir. Bahçenin sahibi, Seyyid Celal’in yeğeni Selma’dır. Selma, Sadık’ın bir elmanın helalliği için bu kadar acı çekmesine oldukça şaşırmıştır. Fakat Sadık, bir elma ile bin elma arasında bir fark olmadığını düşünmektedir. Selma elmayı helal etmek için bir şartı olduğunu söyler ve ölen babası adına Kur’an okumasını ister. Helallik almak için birkaç gün boyunca Seyyid Celal’in ve yeğeni Selma’nın misafiri olan Sadık bir gece rüyasında Selma ile evlendiğini görür. Bilmediği bir şey vardır; aynı rüyaları Selma da görmektedir…

Elma için helallik alan Sadık, medresesine dönmek için tekrar yola çıkar. Fakat kaderine yazılmış olan gerçekleşecektir. Yolda Seyyid Celal ile karşılaşır ve Selma’nın kayıp olduğunu öğrenir. Selma’yı her yerde aradıktan sonra bir kayalığın üzerinde uykuya dalar. Burada tekrar bir rüya görür ve uyanır. Ardından Selma’nın bulunduğu haberini alır.

“Elma ve Selma” filminin in kader üzerine yazıldığını söyleyebiliriz. Filmde birçok olay tesadüfler üzerine gerçekleşiyor. Sadık’ın bir elma ile başlayan hikâyesi, Selma ile bitiyor…

Zeynep Ece