Etiket arşivi: Kızlar Bağırmaz!

Kızlar Bağırmaz

Şşş! Kızlar Bağırmaz!

O bağırtmadığınız kızlar elbet en büyük mahkeme karşısına vardıklarında sizleri iyi bağırtacaklar.

Ben mahvoldum. Dayanabileceksiniz izleyin diyeceğim filmlerden biri.

Aylar önce güzel Instgramdaşım tarafından tavsiye edilen bu filmi izlemeye cesaret edememistim, bugün okuduğum bir yazı sonrası filmi izlerken buldum kendimi ama sonrasında filmin içinde kayboldum.

Ufacık hayatların rengarenk dünyalarını birkaç dakikada kapkara bir hale -yaptıkları şeyin nesinden zevk aldıklarını anlamadığım it soyları tarafından- nasıl dönüştürüldüğünü gösteren bir film.

Ama asıl suçun o şerefsizlerden çok bu çocukların “aman duyulmasın, aman itibarimiz zedelenmesin” diyen bencil ailelerinde olduğunu çok güzel bir şekildede anlatmış.

Kızlar Bağırmaz Filminin Konusu:

Şirin Düğün günü fotoğraf çekimleri sırasında birkaç dakikalığına kaybolur ve geri döndüğünde heryeri kanlar içindededir. Bulundukları apartmanın kapıcısını öldüren Şirin cinayeti neden işlediğini anlatmamakta direnmektedir, ta ki Avukatı kendisinin kalbine dokunmayı başarana kadar.

Cinayet anlık birşey gibi görünse de aslında sebebi Şirin’in 8 yaşında başına gelen çok kötü olaylarla bağlantılıdır.

Yürek yakan bir hikaye ilk dakikada başlıyor diyebiliriz.

Konunun anlatım şekli, gelişmesi, karakterlerin doğallığı o kadar güzeldi ki ama bu gayet normal. Sonuçta İran sineması film çekmeyi çok çok iyi biliyor. Filmleri insanları sadece eğlendirmek olmayan, bir aktör veya aktrisin yüz güzelliğine bile önem vermiyen, sinemaya sinema gibi davranan en başarılı sektörlerden biri. Çok seviyorum İran filmlerini.

Eğer şimdiye kadar bulaşmadıysanız bence bir an önce ucundan kıyısından iran sinemasına uğrayın, çok iyi gelecektir.

Bu biraz depresyon yaptı ama böyle filmler gözlerimizin açılması için şart.

Kızlarımızı da susturmayalım, bağırsınlar, konuşsunlar, kimseden korkmasınlar, elalem ne der baskısı içinde büyümesinler ama en başta aileler onları dinleyebilsinler.

Gününüzü zehir etmek gibi olmasın ama bu film izlenmeyi kesinlikle hak ediyor.

Kızlar Bağırmaz!

Ülkemizin ve tüm dünyanın en büyük facialarından birisi olarak nitelendirebileceğimiz çocuk tacizi, bu filmde çok kaliteli bir biçimde bizlere sunuluyor. İran filmleri arasında beni en çok filmlerden birisi diyebileceğim Şşş! Kızlar Çığlık Atmaz 2013 yapımı. Her ne kadar yayınladığı zamanlarda ses getirmese de, son zamanlarda gerektiği ilgiyi görmeye devam ediyor. Acıyı, çaresizliği ve korkuyu bize hissettiren bu film, çocuk tacizi meselesine etkileyici bir biçimde değiniyor. Düğün hazırlığı yapan iki gencin mutlu hayatını göstererek başlayan bu film, gelinin damadın yanına kanlar içerisinde gelmesi ile devam eder. Bu kanlı tabloyu bize korku unsurları ile veren filmde gerilim ve dram da ön plandadır.

Baş karakterimiz yani gelin olan Şirin’in damadın yanına geldiği zaman üzerine bulaşan kan, öldürdüğü kapıcının kanıdır. Ağır bir aletle tanımadığını söylediği kapıcıyı öldürmüştür. Olaylar bundan sonra büyük bir muammaya döner. Bu durum karşısında Şirin’in ailesi ve damat büyük şok geçirir. Onlar da ne olduğunu anlayamaz ve Şirin de bu konu hakkında bir daha hiç konuşmaz.

İşte bu noktada film, toplumun en büyük kanayan yarasına parmak basmış olur. Çocuk tacizi dünyada oldukça fazladır ve çoğu insan yaşadıkları konusunda asla konuşmayarak ölene kadar bu sırrı ve yaşadıkları travma ve acıyı kendileriyle beraber saklar. Hatta mezara kadar götürür. Çünkü çocuk tacizi, tacize uğrayan kişi için bir utançtır. Çünkü bu duygu toplumda kalıplaşmış ve yıkılması mümkün olmayan bir meseledir. Kısacası çocuk istismarı konusundaki üç maymunu anlatır bize bu film…

FİLMİN TEMPOSU

Film oldukça tempolu geçmektedir. Sırlar, muamma, acı bütün duyguları iliklerimize kadar hissettirir. İran filmleri arasında en etkileyicilerden birisi olan Şşş! Kızlar Çığlık Atmaz, toplumun ve ailenin sorumlulukları ve suçlarını da yüzümüze vurur. Göz yaşlarınızı tutamayacağınızı garanti edebileceğim bu filmi izledikten sonra bir süre kendinize gelemeyecek ve hayattaki tüm olumsuzlukları sorgulayacaksınız. 1 saat 45 dakika süren film, cinsel istismar konusunda yapılan en etkileyici filmlerden birisidir. Hatta mihenk taşı olarak adlandırmamız bile mümkün.

Oyuncular da büründükleri karakteri o kadar iyi yansıtıyorlar ki sanki gördüklerimiz gerçekmiş gibi düşünüyoruz. Aslında tabi ki gerçek olaylardan yola çıkılarak yapılan bu film, empati kurmanızı sağlayacak. İranlı yönetmen Puran Derexşande’yi bu filmden sonra takdir edeceksiniz…

Hişş! Kızlar bağırmaz!

İranlı yönetmen Puran Derexşande 2013 yılında “Kızlar Bağırmaz” filmini yaptı. Film yayınlandığında yeterince ses getirmedi. Aslında izleyen her kesi çok derinden etkilemişti. Ama ince bir eleştiri ve gerçekleri incitecek şekilde gösterdiğinden üç maymunlar cehennemine terk edilmek istendi.

Filmin hikâyesi kısaca şöyle;

Şirin üzerinde gelinliği, nişanlısıyla beraber düğün fotoğrafı çektirirken birden ortadan kaybolur. Biraz sonra ortaya çıktığında üstü başı kan içindedir. Film bu kanlı tabloyla başlar, ekran kararır ve yazılar akmaya başlar. Uzadıkça uzar. Merak ve korku tavan yapar.

Filmin ilerleyen dakikalarında bu muammanın çözüleceği ve rahatlayacağımızı umut ediyoruz. Ama öyle olmuyor. Hakikat perdeleri aralandıkça merakımız, öfkemiz, yer yer varlığını unuttuğumuz vicdanımızın sesi canımızı acıtmaya başlıyor. Acı sürekli artıyor. Merak film bittiği zaman bile bitmiyor. Keder de filmden sonra bir kene gibi vicdanımıza yapışıyor. Abarttığımı düşünebilirsiniz. Yüreğiniz yetiyorsa filmi izleyin, açık açık söyleyelim uzun bir süre canınız acıyacaktır…

Neyse filmin konusuna dönelim. Şirin’in üstündeki kan, öldürdüğü binanın kapıcısına ait. Bir tesisat aletiyle kafasını parçalayarak öldürmüş ve garip olan ise onu hiç tanımıyor olması.

Filmi izledikçe Şirinin titrediği bütün sahnelerde titreyecek, ağladığı sahnelerde ağlayacak, korktuğunda korkuyu iliklerinize kadar hissedeceksiniz.

Şirinin annesi, babası ve nişanlısı şok geçiriyorlar. Ne olduğuna dair onların da en ufak bir fikri yoktur. Aslında kısastan kurtarmak için ona deli raporu almaya kalkmasalar Şirin hiç konuşmayacak ve yaşadığı acıyı kendisiyle beraber mezara götürecektir. Çünkü o da bu toplumda yaşamanın ne demek olduğunu biliyor. Bazı sırlar öldürücü olsa bile ifşa edilmemesinin bilincinde. Üstelik bunu bir görev bilinci ile değil bir şartlanmışlık duygusuyla yapıyor. Kim bilir belki de yapacak bir şeyin olmadığını düşünüyor. Aslında çok da haksız sayılmaz.

Neden mi?

Pedofili suçu istisnasız her toplumda var olan ve hiç yokmuş gibi davranılan bir gerçeklik. Yokmuş gibi davranılınca hiç de azalmıyor, daha çok suçlulara rahat davranabilme olanağı sağlıyor. Düşünün, kız ya da erkek bir çocuk böyle bir durumla karşılaşınca ne yapar? Gerçekten de düşünün! Ailelerine açılacak cesareti bulabilirler mi? Ailelerine anlattıklarında nasıl bir tepkiyle karşılaşacaklarını siz de kestirebilirsiniz herhalde. Hele tehditler yok mu, küçücük bedenleri nasıl da esir alıyor. Öyle bir noktaya gelirler ki artık kendileri bu yaşadıkları kirliliğe rıza gösterir ve bu kaderi(!) kabul ederler. Ortaya çıkınca da aileler bir şey yapmıyor. Bırakın suçluyu cezalandırmayı, olayı örtbas edebilmek ve şereflerine sürüldüğü düşünülen bu lekeyi silmek için her yola başvuruyorlar. (Bu yüzden çocuğunu ortadan kaldıran nice vakalar gördük basında…)

Kızlar Bağırmaz filmi böyle bir yaraya parmak basmış. Yara vicdanda, yani en derin noktada olunca acısı da çok derin ve çok keskin. Şirin yaşadığı travmanın etkisi ile bir cinayet işliyor ve suçlu olduğu ispat edilemeyen maktulün katli yüzünden idam edilecek.

İnanılmaz bir tempo var filimde. Bu tempo esnasında toplumun ve ailelerin yani anne ve babaların suçluluğunu unutuyoruz. Yönetmen keşke bunu yapmasa ve anne baba biz suçluyuz dedirtse, bunu iliklerimize kadar hissettirse; toplumun en ince kılcal damarına kadar zerk etse ve bu konuda tam bir uyanış sağlasa, demekten kendimizi alamıyoruz. Gerçeklik tüm çıplaklığıyla ortadayken ve asıl suçlunun yanında, onun suçuna neredeyse eşit derecede ortak olan toplumu bireylerinin suçu bu kadar güzel işlenmişken keşke daha çok deşse, bir yün yumağına dalan dikenli teli çeker gibi acıta acıta hikâyeyi tamamlasa; hikâye bittiğinde bindiğimiz bütün bahane dallarının çatır çatır kırıldığını görebilseydik.

Anne babalar genellikle çocuklarının maddi ihtiyaçları ile ilgileniyor, onların duygu dünyası, hayalleri, rüya ve kâbuslarını; onların beklenti ve ümitlerini; onların dünyayı keşiflerini ve öğrendiklerini; onların tecrübe ve deneyimlerini; onların saplandıkları çıkmazları ve arayışlarını; onlara yönelen gizli ve açık tehditleri hiç mi hiç görmüyorlar.

Dilim varmıyor söylemeye ama bir kâbusa uyandıklarında bunu hak etmek için ne yaptık diye suçluyu kendi nefislerinin dışında arar durular. Her türlü korunmaya ihtiyacı olan ve bunun ilk mükellefi olan anne ve baba sonra da en yakın akrabalar, eş dost, konu komşu her kesin bu kâbustaki günaha ortak olduğunu kimse kabul etmez. Baba, anneyi; anne, babayı; etraftakiler, ikisini birden; uzaktakiler, o mahalleyi; bir başka ülke, o ülkeyi suçlar durur. Kâbus herkesin hayatını zindana çevirmeye muktedirdir. Hatta bin kilometre ötede vuku bulan bu pisliğin kokusu hissedilecek, ekranlarda ya da gazete kupürlerinde görüldüğünde her vicdan sahibini yaralayacak kadar güçlüdür.

Böyle ateşler yanmaya devam ederken bizler bununla yaşamayı kabullendikçe ve bu kaderi değiştirme adına adımlar atamamaya devam ettikçe her zaman olan ama zamana zaman ortaya çıkan bu günaha ortak olmaya devam edeceğiz.

Çocuklar olmadan izleyin bu İran filmini. Bırakın dikenli tel; yün yumağından yavaş yavaş, yaralaya yaralaya, acıta acıta çıksın. Vicdanınızı rahatlatmasına da izin vermeyin. Vicdanınız hep rahatsız olsun ve etrafta gördüğünüz her çocuğu daha fazla korumaya alın. Bu sadece taciz için değil her türlü tehlike ve tehdit unsuruna karşı yapılması gereken bir refleks olmalı. Her çocuk bir nesildir. Ve her batan çocuk bir geleceğin yok olması anlamına gelir. Geleceğimizi koruma altına almak zorundayız…

Ahmet Demir, Doğru Haber

Hush! Girls Don’t Scream

Şşş! Kızlar Bağırmaz (2013)

Sadece ülkemizin değil, dünyanın kanayan bir yarasıdır çocuk tacizi olayı. Maalesef son zamanlarda bu durum gündemde olsa da, çocuklar ve aileler bilinçlendirilmeye çalışılsa da “aile itibari” düşünülerek suçlu kişi şikayet edilmiyor ve de çocuktur unutur sonra, denilerek çocuklar susturuluyor. Çocuk unutmaz hiçbir zaman. Bu iyice anlaşılsın. Aile itibarinin önüne geçsin artık çocuklarımızın acıları. Biz yetişkinler bile böyle bir şeyi atlatamazken bunu çocuktan nasıl bekleyebiliriz? Onlar bizim kadar güçlü değil. Onların bize ihtiyaçları var. Çocuklarımızı dinleyelim, onları koruyalım. Onlar da bize güvenebilsin, her şeylerini rahatlıkla anlatabilsinler. Çünkü içlerinde sakladıkça bu durumun altında ezilirler ve kaldıramayacak hale geldiklerinde ise içlerinde fırtınaların kopacağını bilin. İşte bunu anlatan bir film bu.

Maalesef göz yaşlarınızı tutamayacaksınız. Sonu da istenen gibi bitmeyecek. Her masalın sonu mutlu sonla bitmez ki… 🙁 Asıl suçlu kim???

Caniko, Kitaplar ve Kediler

Şşş! Kızlar Çığlık Atmaz!

Şşş! Kızlar Çığlık Atmaz! – İran Filmi (2013)

Neden İzleyelim?

Merhaba, bu hafta sizlere hayatımda izlediğim en çarpıcı filmi tanıtmak istiyorum. Film için ne desem nereden başlasam bilemiyorum. Kelimeler boğazımda düğümlendi. İlk defa acıyı, korkuyu ve çaresizliği iliklerime kadar hissettim.

Filmin konusu cinsel istismar… Sadece bunu duymak bile insanın içini sızlatıyorken bir de bunu izlemenin verdiği acıyı düşünün.

Başta her şeyin normal olarak gözüktüğü bir sahneyle başlayan film, düğün hazırlığı yapan iki gencin mutluluklarıyla başlar. Ta ki gelin kanlar içinde damadın yanına gelene kadar. Ardından başlayan mahkeme süreci, genç bir kadının hayatını karartan hikayenin derinine inmeye başlar. Şirin Naimi adındaki bu kadın, saygın bir aileden gelmektedir ve ailesi onu kurtarmak için her türlü yolu denemeye hazırdır. Bunun sonucunda tutulan bir avukat, bu süreci açığa çıkarmada kilit bir role sahip olacaktır. Başta konuşmaya çekinen Şirin, insanların gözünde bir katildir. Ancak avukatının azmi onu konuşmaya cesaretlendirir. Ardından Şirin’ in küçüklüğüne doğru acı bir yolculuğa çıkarız.

Nasıl Değerlendirelim?

Bu film için değinilmesi gereken öyle çok konu var ki… Hayatın acımasızlığını tatmış bir insanı suçlamadan önce yaşadıklarına bakmak, onun ruhuna dokunmak gerektiğini böyle etkileyeci anlatan bir film bir daha kolay kolay gelmez. Bunu filmin bir repliğiyle desteklemek istiyorum:

Avukat: Sayın yargıç, saygı değer hakimler ve savcı bey… Sizler dünyada seri cinayetler olarak sınıflandırılan cinayet davalarının olduğunu biliyorsunuz. Nadir vakalar dışında tüm bu katiller polis tarafından yakalanıyor. Katiller ve suçlulara, işledikleri cürümlerin cezası verilebiliyor. Bu nasıl oluyor? Çünkü ortada bir ceset var. Olay yerinde caniye dair izler olduğu için… Ama ya bir ruh öldürülürse? Ama bir ruhu öldürmenin –müvekkilimde olduğu gibi- cezası nedir?

İnsanları yargılamadan önce içinde bulunduğu ruhani durumun önemi özellikle psikolojik danışmanlar tarafından hassasiyetle karşılanmaktadır. Ancak bu herkesin sahip olması gereken bir özelliktir. Zira peşin hükümlü olmak beraberinde pişmanlığı da getirebilir.

Aileler… Bu döngünün en önemli parçalarından biridir. Filmde işine verdiği önemi çocuğuna vermeyen bir aile profili çizilmektedir. Tanıdık geldi mi? Bu tip durumlarla günlük hayatta da sık sık karşılaşırız. Kendini işine veren kişiler bazen bir çocuğu olduğunu ve çocuğu koruyup kollamanın ailenin görevi olduğunu unutmaktadırlar. Bunun sonuçları bazen ilgisiz kalmış çocuklar olurken bazen de geri dönüşü olmayan bir hayata mahkum olan çocuklar olur.

İnanç çok güçlü bir güdüleyicidir. Burada inancın en büyük temsili avukat hanımdır. Filmi bitirdikten sonra tekrar başa sardığınızda “Ya en başta avukat hanım suçlanan kadının hikayesinin altında başka şeyler olduğuna inanmasaydı, neler olurdu?” diye düşünebilirsiniz. O zamanki durum belki sadece bir hissiyattan ibaretti. Ancak bazen sadece hislerimize dayanarak seçimler yapmak zorunda kalırız. Hislerinize güvenin ve peşinden gidin, yanılsanız da bir şey kaybetmezsiniz.

Filmin adının manidarlığı üzerine de konuşalım. “Kızlar Çığlık Atmaz”. Filmin en etkileyici repliği olduğunu söylemek yanlış olmaz herhalde. Özellikle küçük kız çocuklarına sıkça söylenen bir sözdür. Aslında bunu söylemekle çocukların terbiye edildiği düşünülür. Ancak filmde bu söz, daha sözün anlamını kavrayacak yaşa dahi gelmemiş çocuklara yapılan istismarı meşrulaştırmak için kullanılıyor. Bunu duyan çocuklar korkuyor, susuyor ve her şeyi unutmaya çalışıyor. Yalnız şunu bilmenizi isterim sevgili aileler, öğretmenler, psikolojik danışmanlar; “kızlar çığlık atar” ve siz onları duymak zorundasınız. Yoksa çocuğun kayıp giden hayatının en büyük sorumlularından biri de siz olursunuz. Yine burada bir parantez açarak filmin mahkeme sahnesinde geçen bir konuşmayı sizlere aktarmak istiyorum:

Yargıç: Son savunma için ekleyecek yeni bir şeyiniz varsa lütfen söyleyin.

Şirin: Kimi savunayım ki? Yürüyen bir cesedi mi? Ben zaten öldüm. 8 yaşındayken öldüm. Ama hiç kimse katilimi aramadı. Hiç kimse! Çünkü kimse beni görmedi. Kimse sesimi duymadı. Hiç kimse!

Lütfen aydınlık geleceğimizin en büyük mimarları olan çocuklarımızı koruyun. Onlara iyiliği, barışı ve kardeşçe yaşamayı anlatın. Onları duyun. Sevgi ve saygıyla kalın.

Psikolojik Danışman Necla AYDOĞAN, Rehberlik Servisi

Cinsel İstismar Konusunu İşleyen Etkileyici Bir Film

Şşş! Kızlar bağırmaz! 2013 yapımı dram türünde bir İran filmi. Filmin ana kahramanı Şirin, evleneceği gün bir cinayet işler, ancak ne ailesi ne de nişanlısı bu cinayete bir anlam veremez. Cinayetin asıl sebebiyse Şirin’in çocukluğunda yatmaktadır. Şirini kurtarmak isteyen ailesi bir avukattan yardım ister ve avukatın çabalarıyla cinayetin arkasındaki düğümler çözülmeye başlar.

Film boyunca çocuklukta yaşanan cinsel istismarın bireyin ruhunda nasıl yaralar açtığını, tüm yaşamını ne denli etkilediğini izliyoruz. Film aynı zamanda cinsel istismar konusunda toplumun, ebeveynlerin, hatta hukuk sisteminin yanlışları eleştiriyor.

Filmde ebeveynlerin çocuklarını emanet edecekleri kişileri dikkatli seçmeleri gerektiğine, çoğu zaman cinsel istismarın güvenilen ve yakın çevreden kişiler tarafından uygulandığına dikkat çekiliyor. Ailelerin çocuklarıyla sağlıklı iletişim kurmaları gerektiği, gün içinde yaşadıkları olayları aileleriyle paylaşmaktan çekinmemeleri için güvenilir aile ortamının öneminden bahsediliyor. İstismara uğramış çocuğun ailelerine verdikleri gizli ipuçları gösteriliyor. Ve çocuğunun cinsel istismara uğramış olduğunu öğrenen ailelerin bu olayı gizlemek yerine suçluların cezalandırılması ve çocuklarının psikolojik destek almaları için çabalamaları gerektiğine vurgu yapılıyor. Toplumun bu konudaki yanlış tutumları da irdeleniyor.

Yaklaşık 1 saat 45 dakikanızı alacak bu filmin, tüm psikolojik danışmanlara, psikolojik danışman adaylarına, bu günün ve geleceğin ebeveynlerine, cinsel istismar konusunda katacak bir şeyleri var. İyi seyirler.

Büşra SERTKAYA, Dergi PDR

Şşş! Kızlar Bağırmaz!

Sosyal medyada çokça paylaşılan bir evlenme teklifi sahnesi vardı… Kız elmayı ısırıyor ve içinden yüzük çıkıyor… Ay ne romantik.. Google amcaya bile sormuşlar “elmanın içinden yüzük çıkan film”…

Bu filmi izledim.. “Şşş! Kızlar Bağırmaz!

Evet … Böyle romantik (!) bir sahnesi var. Çok hoş da.. Ama film başka.. Film gerçekler…

Tecavüzcülerin idam edilmesinin gündemde olduğu bu günlerde, çocuk istismarını bir de iran gözüyle izleyin… Tavsiye ettiğim her İran filmi gibi yüreğe oturan cinsten..

Filmi izleyince, elmalı sahne hariç o kadar çok kare kalacak ki aklınızda…

Filmden birkaç başlık çıkarmak gerekirse;

  • Bir insan düğününe saatler kala neden hiç tanımadığı birini öldürür ki?
  • Filmde bir Şirin var… Diyor ki; ben yalnız değilim.. Benim gibi yaşayan ölü çok var.
  • Filmde bir avukat var… Diyor ki; Ruhların katilleri neden suçlu değil?
  • Her şeye rağmen aşka karşı duramayanlar..
  • Hayatın meşgalesinde unutulan çocuklar..
  • Suçu birbirlerine yükleyen anne babalar..
  • İtibar ve saygınlıktan yitirilen çocuklar…
  • Ve kısas.

Saliha Karaca, Yaşama Dair

Şşşt! Kızlar Bağırmaz!

01

Bugün film izleme aşkıyla yanıp tutuşurken bir arkadaşımın önerisi üzerine bu filmi izlemeye başladım. Kardeşime filmin adını söylediğimde “Tam tersi olmasın o?” lafıyla karşılaşsamda bu filmde farklı bir şeyler olduğunu sezmiştim. Ayrıca İran yapımı olan bu film de İslami kuralları görüyorsunuz. Sosyal yaşantı ile ilgili de bilgi sahibi oluyorsunuz. 105 dakika kadar sürüyor. Göz yaşlarınızı sayamayacağınız bir dolu sahne var. Ön yargılarınızı kenara atın ve okumaya devam edin.

Düğüne birkaç saat kala cinayet!

02

Düğüne bir kaç saat kala gelin hanım hiç tanımadığı birini öldürmüştür. Yargılandıktan sonra konuşmayı, kendisini savunmayı bile reddediyor. Büyük bir psikolojik yükün altında olduğunu daha sonraları öğreniyoruz. Ailesinin yalvararak ikna ettiği bir avukat sayesinde – ilk başlarda onla da konuşmasa da- olayları kadıya anlatıyor.

İşlerine, statülerine takmış ailelerinin ihmalkarlığı yüzünden 8 yaşında iken annesinin çalışanı tarafından taciz ve tecavüze uğruyor. Bu tacizci ise sürekli olarak onun fotoğraflarını çekiyor. Her konuşmak istediğinde, kaçtığında “Şşşt, kızlar bağırmaz. Seni ve aileni rezil ederim.” gibi cümleler ile kızı sindirmeye çalışıyor. Buna rağmen anlatmayı ve bu yükten kurtulmayı isteyerek annesine, öğretmenine gitse de onların yeterince dinleyecek vakti olmuyor. Daha doğrusu ilgileri olmuyor. Sürekli geçiştiriyorlar.

Ancak bu başına gelenler, cinayet için sorgulanırken öğreniliyor. Kirli, hüzünlü, ihmalkarlıklarla dolu geçmişin bir kızın nasıl hayatını kararttığını ve devamında başına gelenleri anlatıyor.

Saygısını kaybedecek olan mağdurlar değildir

03

Bu filmde de olduğu gibi çocuğu tacize uğrayan ancak bunu sırf saygınlıkları etkilenmesin diye gizleyen aileler var. Ana karakterin ailesi öyle görmese de filmdeki diğer kurbanların aileleri sırf bu yüzden gizliyor durumu.

Bu filmde ve gerçek yaşantıda işi için evladıyla vakit geçirmeyip sadece maddi ihtiyaçlarını karşılamayı aile olmak için yeterli sananlar var. Bu kız, ailesinin hatası yüzünden ruhuna derin bir darbe almış ve kısacık ömrünü onu çok seven(?) ailesinin yanlışlığı yüzünden kaybetmiştir.

Aklınız soru dolu

Tecavüzcüsü yakalandı mı? Tacizci öldü mü? O adamı niye öldürdü? Nişanlısı onu affetti mi? Evlenebildiler mi? Sıradaki kurban kim? Niye susuyor kurbanlar? Tüm bu soruların cevaplarını izlediğinizde bir bir bulacaksınız. İzlemek için burayı tıklayın.

Yaren Birsen / kızlar soruyor

Kızlar Bağırmaz!

Herkese merhabalar,

Birçok insanın belki de çok önceden keşfettiği, benimde keşfetmek için müsait bir zaman dilimini kovaladığım İran sinemasından bir filmi paylaşacağım.

Türkçe çevirisi Şşş! Kızlar Bağırmaz! olan bu film, İran sinemasının en gözde dram yapımlarından bir tanesi olarak dikkat çekiyor. 2013 yılında beğeniye sunulmuş olan filmin konusu ise pedofili…

Bir insanın hayatının daha sekiz yaşındayken nasıl karartıldığını ve bunun psikolojik olarak bıraktığı etkilerin yanı sıra yetişkinlerin çocuklarına karşı ne kadar duyarlı olduğunu düşünmeye davet ediyor. Aslında film üzerine tartışmaya kalksak sanırım bunun sonu gelmez.

Kuracağınız empatinin de etkisiyle sizi gözyaşlarına boğacak bu film, Hollywood’un fantastik filmlerinden sıkılanlar için gerçek dünyanın kapılarını aralayan en iyi yapımlardan bir tanesi.

İyi seyirler…

Bahar Kılıç

Şşş! Kızlar Bağırmaz!

01

Beynim, kalbim ve ben İran filmi izleyeceğimiz vakit çok da kasmayız; nitekim İran filmidir, yani öyle “ay mutlu bitsin ya!” gibi bir beklentiye girmez, sonunun mutsuz veya ucunun açık olduğunu bilir, oturur adam gibi dümdüz izleriz. Lakin bu kez öyle olmadı. Bkz: Şşş! Kızlar Bağırmaz!

Yine yürek deşen bir İran filmi. Bu kez “Allah’ım ne olur bu sefer…” dedim durdum. Sonu mu? Bilmem şimdi size ne desem? Ne desem spoiler olacağım; en iyisi mi sonundan değil kendisinden bahsedeyim.

Bilmem filmin isminden bir şeyler çıkarabildiniz mi? Malesef bende hiç o önceden tahmin etmeli film zekası yok. Hoş, şikayetçi de değilim, nitekim böyle daha zevkli oluyor. (Son ana değin ümit var olduğumdan mıdır, gerçekleri kabul etmek istemediğimden midir bilmem.) Evet sizlerin anladığınız ya da şu an itibari ile anlayacağınız üzere, filmin konusu cinsel istismar. “Çocuklarınıza çığlık atmayı öğretin” diyorlar ya hani uzmanlar, işte tam bunun üzerine. Bu olayların her gün bir yerlerde yaşanıyor olması mı daha acı. Bu itibar, “elalem ne de der” mevzusu yüzünden yaşananların saklanması mı bilemedim ama o adamı kısas ile astılar ya içim soğudu cidden! Ne de güzel astılar.

Kanımca avukatın yaptığı son savunmada toplumun ve ailelerin dolaylı yoldan bu suça ortak olduklarını söylemesi filmin varoluş sebebini tam anlamıyla açıklıyordu. “Gerçek suçlu/suçlular kimdi?”

Oyunculuklar, senaryo muazzam. Zaten kendisi birçok ödülün sahibi olan Puran Dırahşende yapımı “Şşş! Kızlar Bağırmaz!“ı izlerken bir an sıkılmıyorsunuz. “İran filmi sevmem” demeyin, bu farklı, izleyin.

Filmi kısaca özetleyecek olursak:

Şirin birkaç saat sonra evlenecektir, düğün fotoğrafları çekilirken bir aksilik yüzünden oradan ayrılır, döndüğünde elleri ve gelinliği kanlar içindedir, o bir adamı öldürmüştür. Bu suçun sebebi, Şirin’in kâbus dolu çocukluğunda gizlidir. Sır düğümleri bir bir çözülür ve asıl soru ortaya çıkar: “Gerçek Suçlu Kimdir?”

Selamlar benden.

bir tutam anı