Vahid Musaiyan’ın yönetmenliğini ve senaryosunu üstlendiği film; Gülçehre, Sovyetlerin işgalinden kurtulup akabinde Taliban’ın boyunduruğu altına giren Afgan halkının yaşamla olan mücadelesini, tüm acılarına rağmen ümitlerinin tükenmeyişini konu edinmekle birlikte; Mesut Reygani’nin oyunculuğunu üstlendiği Eşref Han karakterinin Afgan halkının yüzünü güldürmek ve savaşın izlerini biraz da olsa unutturmak için dedesinden kalan Gülçehre isimli sinema salonunu inşa edip Afgan halkına film izletmek için verdiği mücadeleyi konu ediniyor…
Eşref Han; Afgan halkının yeteri kadar acı çektiğini, açlık kadar; hayata tutunmanın, umudun da önemli olduğunu düşünmektedir, bu yüzden kadın erkek demeden insanları eğitmek ve bir şeyler öğretmek amacıyla sinema salonunu faaliyete geçirmek için uğraşmış, devletten izin almış ama karşısına Molla Kadir (Taliban) engeli çıkmıştır. Katı İslami kurallarla halka baskı yapan Molla Kadir; sinemanın yapılmasını istememiş; radyo, tv ve sinemanın haram olduğunu ileri sürerek ve özellikle kadınları kapsayan; çok ağır cezalarla insanları tehdit etmiş, halkı sindirmeye çalışmıştır.
Filmde göze çarpan başka bir karakter ise güzeller güzeli Ruhsare (Laden Mustofi) dir; Ruhsare vatanını, halkını seven fedakâr bir doktor ve Eşref Han’a yardım eden insanlardan biridir. Kadınların değerli olmadığı o toplumda insanları iyileştirmek, yaralarını sarmak, umut ışığı olmak için çaba harcayan Ruhsare; Eşref Han’a sinema salonunu açması konusunda çok destek vermiş, en büyük yardımcılarından biri olmuştur. Büyük uğraşlar ve emekler sonucunda sinema salonu açılmış ve yine aynı gün saldırıya uğramıştır, bu olayı takip eden bi kaç gün içerisinde de Eşref Han yakalanmış ve halkına yardım etmenin bedelini canıyla ödemiş, Molla Kashar tarafından idam edilmiştir…
İyi bir senaryo, yönetmen ve oyunculara sahip olan bu filmin efektleri ve görselliği muazzam bir biçimde ayarlanmış; müzik unsuru da unutulmayarak filme farklı bir sıcaklık katılmış, hiçbir detay atlanmadan tasarlanmıştır.
Hafızamda uzun yıllar yer edeceği aşikâr olan bu film gerçekten beni derinden etkilemiş ve bende o dönemi, o dönemin insanlarını araştırma, öğrenme isteği uyandırmıştır ama dönemin şartlarını seyirciye aktarmada yeterlilik seviyesi oldukça yüksek olmasına rağmen, hissiyat beklentilerimin altında oldu. Konu edinilen dönemin şartları seyirciyi filmi izlerken ağlatabilme potansiyeline sahip fakat duygunun yeterli olmayışı yadsınamaz bir gerçek.
Elif Sena