Kategori arşivi: Menekşe G.

Cennetin Çocukları

Cennetin Çocukları 1997 yapımı bir İran filmi olmakla beraber aynı zamanda İran’ın en ünlü yönetmeni Mecid Mecidi filmidir. Cennetin Çocukları filminde başrol oyuncular olarak ise Amir Farrokh – Ali, Bahare Sıddıki – Zehra, Rıza Naci – Baba, Fereşte Serabendi – Anne, Daryuş Muhtari – Ali’nin öğretmeni, Nefise Cafer Muhammedi – Rüya, Muhammed-Hasan Hüseyniyan – Rüya’nın babası, Muhammed-Hüseyin Şehidi – Ali Rıza, Kazım Asğarpur – Büyükbaba isimleri yer almaktadır. Aile ve  dram türünde olan bu İran filmi tüm eleştirmenler tarafından tam not almış ve İran dışında kendisine gösterim yeri bulan tek filmdir. Oscar’a aday gösterilmiş ancak ödül alamamıştır. ABD’de izlenme rekorları kırmış hala Mecid Mecidi denilince izlenmesi gereken filmler olarak gösterilmektedir. Cennetin Çocukları filmi Tarhan’da çekilen en düşük bütçeli film özelliğini de taşımaktadır. 180.000 dolar harcanmış ve bütçesinin kat kat üstünü yönetmenine geri vermiştir.

Ali kardeşinin ayakkabısını yaptırmak üzere evden çıkar. Annesinin istediği diğer malzemeleri alıp eve dönmek ister. Ancak Ali kız kardeşinin bir çift pembe eski ama güzel ayakkabılarını kaybeder. Yoksul bir aile oldukları için yeni bir ayakkabı alma şansları yoktur. Bu yüzden babalarından dayak yememek için onlara da hiç bir şey anlatmazlar.  Ali için artık serüven başlar. Her sabah ayakkabılarını kardeşi giyer öğlenleri ise Ali ayakkabıyı giymektedir. Okula geç kalmamak için koşarak gitmekte yine de her gün geç kalmaktadır. Bir gün bir koşu yarışmasında üçüncü olana bir çift spor ayakkabı verildiğini duyar. Bu yarışmaya canla başla hazırlanır ve katılır. Ali koşarken kardeşinin onun okula yetişmesi için koşmasını, koşarken başına gelenleri ve bir çift küçük ayakkabının başlarına açtığı büyük serüveni düşünür. Ali koştukça kardeşinin de paralel olarak koşan sahneleri verilir. Bu sahne Majid Majidi’nin imzasıdır. Ali’nin ve kız kardeşinin serüvenini en iyi anlattığı sahnedir. Peki, Ali yarışı kazanabilecek midir? Kardeşine babası duymadan yeni bir spor ayakkabısı alıp onun her gün koşturmadan okuldan dönmesini izleyebilecek midir? Ali ve kız kardeşinin beraber kullandığı ayakkabı onlara ne kadar süre dayanacaktır?

Cennetin Çocukları filmi ilk sahnesinde bir ayakkabı tamircisinin bir kız çocuğuna ait ayakkabıyı tamir etmeye çalışmasıyla başlar. İran filmlerinde ilk sahneler filmin ismini, konusunu ve gidişatını etkileyecek unsurları gösterir. Majid Majidi bu film için çocukları konu almış onların bir çift ayakkabısından kocaman bir serüven çıkartmıştır. Bu filmde kadınlar ikinci planda değil tam olarak merkezde yer alırlar. Ayrıca değerli varlıklar olarak gösterilirler. Diğer İran filmlerinde gördüğümüz tüm ezilen hor görülen kadın figürü bu filmde yok olur. Cennetin Çocukları filminde değer verilen kadınlar vardır. Ali kız kardeşi için kendini parçalar. Ona bir çift ayakkabı alabilmek için çok ter döker. Ali’nin babası annesine kendisini ev işleriyle yormaması konusunda uyarır. Kızını sever ve ona şefkat gösterir. Tüm bu sahneler kadına değer verildiğini öne çıkartan ironik sahnelerdir.

Cennetin Çocukları sizi siz olarak olduğunuz yerden alıp çok eski zamanlarda Tahran’a götürecek. Ali ve kardeşinin dramatik serüvenini izlerken Ali ve Zehra olmak isteyeceksiniz. Kardeşliğin, fedakarlığın, sevginin, aile olmanın önemini anlatan çok özel ve güzel bir film. Kendinizi çok zorlamadığınız sürece ağlamanız olanak yok ancak Ali’nin çok gerçekçi ve yaşayarak oynadığı bazı ağlama sahnelerinde birkaç damla akıtabilirsiniz. Cennetin Çocukları zaman harcamaya değer ve birkaç damla gözyaşına bedel bir filmdir. İzlediğinizde zamanınızı boşa çalan filmlerden olmadığını anlayacaksınız. Ali’nin ve kardeşinin dramatik serüvenini bir süre unutamayacaksınız.

Menekşe G.

Gülçehre

Gülçehre’ İran sinemasının Afganistan’daki Taliban rejiminin baskısını anlatan 2011 yapımı muhteşem bir film. Yönetmenliğini Vahit Musaiyan’ın yaptığı Gülçehre filminde Afşin Haşimi, Hidayet Haşimi, Hüseyin Muhib Ahari, Laden Mustofi ve Mesut Reygan baş rollerde yer alıyorlar. Gülçehre filminin senaryo yazarılığnı ise yine yönetmen Vahit Musaiyan yapıyor. Filmdeki güzel sahneleri müzikle destekleyen kişi ise Fereydun Şahbaziyan. Filmin müziklerini yapmakla görevlendirilmiş çok da başarılı olmuştur.  Film gerçek bir hikayeye dayanıyor ve dönemin Afgan halkını tüm yönleriyle ele alarak işliyor.

Eşref han Afganistan’da yaşayan ve sinemayı filmi seven bir kişidir. Çevresinde de çokça sevilmekte herkese yardım etmeyi sevmektedir. Kominist rejimden yeni kurtulan ve her şeyin güzel olacağını uman Afgan halkı için bir sinema kurma hayali ile İran’a gider. İran’dan getirdiği  arkadaşı Guderz ile sinema aygıtını yeniden inşa etmeye başlarlar. Ancak Talban rejiminin hakim olduğu bir ülkede sinema ne kadar yer edinebilir? Eşref han ve arkadaşları Taliban rejimine rağmen sinema aygıtını yeniden yapmayı ve sinema salonunu açmayı başarırlar. Peki Taliban buna izin verecek midir? Eşref han sinema salonunu kullanabilecek midir?

Gülçehre Afganistan’daki Kominist Rusların ülkeyi terk etmesinden sonra ülkede Taliban rejiminin etkin rol oynamasını ve bu rejimin insanlar üzerindeki etkisini anlatan bir film. Filmde bol eleştiriye yer veren Vahid Mousasian Taliban rejiminin yıktığı hayatları hayalleri ve umutları konu edinmiş. Kadınların bir değerinin olmadığı dönemlerde kadın olmanın zorluğunu anlatmış aynı zamanda. Bir sahnede doğum yapan bir kadının seslerini işiten ve ekmek pişirmekte olan kadın kız mı olacak erkek mi diyerek ekmeği taş fırına yapıştırır. Ekmek yapışamaz ve ateşe düşer. Kadın ah çok yazık kız olacak der ve doğum yapan kadının kızı olduğunu yönetmen bize gösterir. Tam da burada aslında ülkede kızların ateşe atıldığı ironik biçimde izleyiciye verilir.

İran filmleri genelde filmin ortasından bir sahne ile başlar. Gülçehre filmi de bir kadının silahlı adamlarca bir arabaya bindirilip bir yere götürülmesi görüntüleriyle başlıyor. Bütün olayla olduktan sonra olay bu sahneye bağlanıyor. Gülçehre filminde Taliban rejiminin baskın havasını her karede görmek mümkündür. Her karede ezilen hor görülen kadın ve aptal olsa da erkek olduğu için itibar gören bir adam vardır. Ezilen, susan, her koşula boyun eğen bir kadın figürü çizilmektedir. Bir sahnede ise kadınların film izlemelerinin haram olduğu vurgulanarak, filmden anlamadıkları için sinema salonuna girmemeleri istenmektedir. Diğer bir sahnede ise hastalanan adam kadın doktora kendini muayene ettirmek istemez. Bir erkeğin onu muayene etmesinin üzerine kadın doktorun nefes al ver sözlerini duymazlıktan gelir. Doktor da olsa bilgili bir kadını dahi duymamaktadır Afgan erkeği…

Gülçehre filmini izlerken zamanın şartlarında insanların film izlemek için verdiği uğraşı göreceksiniz. Şimdilerde kırmızı rahat koltuklarda izlediğimiz her sinema filminin kıymetini bilecek ve dev ekranlarda izlediğiniz filmler için çok şükredeceksiniz. Birçok film arasından birini seçme ve beğenip beğenmeme lüksünüzü bu filmi izlerken unutacak ve Gülçehre filminde birkaç insanın Afgan tarihinin kaydı olan filmleri kaybetmemek için ne uğraş verdiklerini izleyeceksiniz. Televizyonlarını kendi elleriyle gömen, aile fotoğraflarını kendi elleriyle yakan bir Afgan halkı ile karşılaşacaksınız. Televizyondan, filmden, sinemadan, aile fotoğraflarından ve hatta resimlerden korkan bir Taliban rejimi izleyeceksiniz. Sinemanın insanın damarında dolaşan kanı besleyen bir ruh olduğunu bu filmde öğreneceksiniz.

Afganistan ve İran tarihine ait ne varsa en iyi öğrenebileceğiniz kaynaklar İran filmleridir.  Dönemin rejimlerini, halkın durumunu en iyi şekilde yansıtırlar. Gülçehre hiç hafızanızdan silinmeyecek ve her sinemaya gittiğinizde hatırlayacağınız müthiş bir İran filmi. Bir tavsiye; izlerken film izleme keyfinin Afgan halkı için önemine dikkat edin.

Menekşe G.