Eşk-i Enâr (Nar Şerbeti)

Nar Şerbeti – İran Filmi

Abid, Sanat Fakültesinde okuyan yetenekli bir öğrencidir ama bu yeteneğini kötü amaçlarla kullandığından iyiyle kötü arasında gidip gelmektedir.

Hakiki aşka giden yolda dünyevi sıkıntılar onu zor durumda bırakır. Abid’in ödevi için bilgi toplamak üzere yanında çalıştığı zanaatkarla ve halasıyla olan diyaloglarını gerçekten çok beğendim.

İzlenebilir sakin bir İran filmi.

bir tutam anı

Pervanehâ – Kelebekler

Kelebekler – İran Filmi

Kendi halinde ilerleyen güzel bir film.

Ömür Dediğini, yaşlıları gençleri seviyorsanız izleyebilirsiniz. Sakin bir İran filmi.

Film kendi hallerinde yaşayan üç kız arkadaşın sorunlarını hayatlarını gündelik tatlı muhabbetlerini konu alıyor.

Esas kızımız babası ve annesiyle birlikte yurt dışına taşınacakken çıkan sorunlar nedeni ile İran’da kalmak zorunda kalıyor.

Fakat tek başına kalamayacağı için ailesi onu pek, hatta hiç görüşmekdikleri akrabalarına emanet ediyor.

Şehre uzak bir yerde oturan tatlı ve amca ve teyzemize başlarda alışamayacağını düşünen kızımız zamanla onları öyle bir seviyor ki.

Sevilmeyecek gibi değiller ki yerim ben onları ya.

Yaşlıları sevelim. Filmi izleyelim.

bir tutam anı

Allah Yakındır

 

Allah Yakındır – İran Filmi

01

İran’da yaygın olarak yapılan motor taksiciliği ile uğraşan Rıza saf bir kimsedir. Köyde sel olup yol kapanınca, okulun muallimesini motoruyla okula bırakır ve ona aşık olur. Fakat aşkı saf olduğu kadar karşılıksızdır da. Ali Veziriyan; aşkı ruhanî ve irfânî bir bakış açısıyla ele almış. Mecazi aşktan gerçek aşka geçiş öyküsü, ağır ağır ilerleyen, hangi repliğini yazsam bilemediğim kaliteli bir yapım.

“Allah’ım..! Hamd sanadır; tüm teşekkür edenlerin şükrü sanadır. Bu acı ve musibetten dolayı (da) yine sana hamd olsun. Allah’ım, (huzuruna) varacağım gün Hüseyn’in şefâatini bana nasip eyle, ve indinde, İmam Hüseyin ve canlarını Huseyin’in yoluna feda eden ashabıyla birlikte, durmam için ayağıma sebât ver Allah’ım.”

Ey Aşk!
Ateştir senin nesebin
Niteliğin dumandır, kaynağın ise rüzgar
Su tufana dönüştü toprak da küle..
Senin kokunla ateş rüzgara karıştı
Şirin’siz her saray bisütûn gibi viranedir,
Ferhat’sız her dağ bir saman çöpüdür rüzgarda
Yedi nesil öteye tüm atalarımız gâmdı
Bize miras kalan hep sonsuz keder oldu
Rüzgar esince toprağımızdan senin kokun geliyor
Sadece sen kalacaksın
Biz hepimiz gidince…

bir tutam anı

Şşş! Kızlar Bağırmaz!

01

Beynim, kalbim ve ben İran filmi izleyeceğimiz vakit çok da kasmayız; nitekim İran filmidir, yani öyle “ay mutlu bitsin ya!” gibi bir beklentiye girmez, sonunun mutsuz veya ucunun açık olduğunu bilir, oturur adam gibi dümdüz izleriz. Lakin bu kez öyle olmadı. Bkz: Şşş! Kızlar Bağırmaz!

Yine yürek deşen bir İran filmi. Bu kez “Allah’ım ne olur bu sefer…” dedim durdum. Sonu mu? Bilmem şimdi size ne desem? Ne desem spoiler olacağım; en iyisi mi sonundan değil kendisinden bahsedeyim.

Bilmem filmin isminden bir şeyler çıkarabildiniz mi? Malesef bende hiç o önceden tahmin etmeli film zekası yok. Hoş, şikayetçi de değilim, nitekim böyle daha zevkli oluyor. (Son ana değin ümit var olduğumdan mıdır, gerçekleri kabul etmek istemediğimden midir bilmem.) Evet sizlerin anladığınız ya da şu an itibari ile anlayacağınız üzere, filmin konusu cinsel istismar. “Çocuklarınıza çığlık atmayı öğretin” diyorlar ya hani uzmanlar, işte tam bunun üzerine. Bu olayların her gün bir yerlerde yaşanıyor olması mı daha acı. Bu itibar, “elalem ne de der” mevzusu yüzünden yaşananların saklanması mı bilemedim ama o adamı kısas ile astılar ya içim soğudu cidden! Ne de güzel astılar.

Kanımca avukatın yaptığı son savunmada toplumun ve ailelerin dolaylı yoldan bu suça ortak olduklarını söylemesi filmin varoluş sebebini tam anlamıyla açıklıyordu. “Gerçek suçlu/suçlular kimdi?”

Oyunculuklar, senaryo muazzam. Zaten kendisi birçok ödülün sahibi olan Puran Dırahşende yapımı “Şşş! Kızlar Bağırmaz!“ı izlerken bir an sıkılmıyorsunuz. “İran filmi sevmem” demeyin, bu farklı, izleyin.

Filmi kısaca özetleyecek olursak:

Şirin birkaç saat sonra evlenecektir, düğün fotoğrafları çekilirken bir aksilik yüzünden oradan ayrılır, döndüğünde elleri ve gelinliği kanlar içindedir, o bir adamı öldürmüştür. Bu suçun sebebi, Şirin’in kâbus dolu çocukluğunda gizlidir. Sır düğümleri bir bir çözülür ve asıl soru ortaya çıkar: “Gerçek Suçlu Kimdir?”

Selamlar benden.

bir tutam anı

Her Şeb Tenhayi

HER GECE YALNIZLIK

“Halvet ne güzeldir yar benim yârimse”

Sevginin en büyük hediyesi olan sahiplenme duygusunu bizlere hatırlatan bu mısra filmden bir kareden. Dize okunduğunda öylesine hissediyorsunuz ki bu manayı, filmi izledikten birkaç gün sonra dahi kulaklarınızda yankılanıyor.

Başrollerini Leyla Hatemi ve Hamit Behdad’ın paylaştığı film sizi umutsuz anlarınızdan tutup umudun ışığına doğru yola çıkarmak için çekilmiş adeta. Filmin senaryosu Tahran’dan Meşhed’e birkaç günlüğüne gelen Atiye ve kocasının başından geçen olaylar üzerine kurulu. Babası Ali Hatemi’den dolayı küçük yaşlardan itibaren kameraya aşinalığı olan Leyla Hatemi sizleri rolüne çekecek başarısı ile göz dolduruyor.

Hamile olduğunu düşündüren belirtiler üzerine kocasının doktora götürdüğü Atiye, doktor dört ay ömrü kaldığını söylediğinde adeta yıkılır. Daha önce babasının da yakalanmış olduğu hastalığa yakalanan Atiye sonunun babası ile aynı olmasından korkmaktadır. Umutsuzluğun dibinden yaşamın renklerine doğru sürdürdüğü yolculukta eşinin fedakârlıkları ise bize bir kez daha “sevgi emekti” dedirtecek.

Radyo programı sunan Atiye’nin yakalandığı hastalıktan sonra verdiği psikolojik mücadele çok canlı bir şekilde bizlere sunuluyor. Bu mücadele bizlere, çaresiz anlarımızda gerçekleşmesini istediğimiz mucizelerin aslında hayatın ta kendisi olduğunu hatırlatacak.

Filmde en çok etkileneceğiniz noktaysa kuşkusuz bir çocuğun gülümsemesi olacak. Bir günahsızın yeniden umutların yeşermesine vesile olması hepimizin hayatından tanıdık sahneler sunacak bize. Film bizlere hepimizin yeniden umut dolması için gereken tek şey aslında bir çocuğun gülümsemesi diyecek.

“Halvet ne güzeldir yar benim yârimse
Yanmak benim işim, mum olmak onun”

Yorgunluğu, umutsuzluğu iliklerinize kadar hissettiren filim sonunda size de bir umut sunacak mı?
İyi seyirler dilerim.

Yeşil Kalem

Yağmur

BARAN (2001)

01

En sevdiğim İranlı yönetmenlerden biri olan Majid Majidi‘den harika bir film daha. Bu kez ağlatmıyor belki ama aşkın en saf haliyle göz dolduruyor. Aşık karakterimiz Latif film boyunca her duyguyu yaşıyor ve bize de sonuna kadar hissettiriyor. Kızgınken kimseyi tanımıyor, dürüstçe ağzına geleni söylüyor, hırsından önüne geleni yıkıp geçiyor. Ama aşık olunca, işte o zaman şefkati de gözler önüne seriyor. Sevdiği için hem de onun haberi olmadan elinden geleni yapıyor. Yeter ki o üzülmesin, o yorulmasın, acı çekmesin diye deli gibi uğraşıyor. Baran ise film boyunca tek bir kelime bile etmeden her şeyin farkında ama yine de her karşılaştıklarında daha bir şaşkınlıkla izliyor Latif’in yaptıklarını. Biraz da bu yüzden güzel aralarındaki ilişki. Latif sesini bir kez bile duymadığı sevdiği için elinden geleni yapıyor, hiçbir karşılık beklemeden. Baran ise elinden geldiğince karşılık verebiliyor; en fazla çalıştığı yere bıraktığı bir bardak çay ve iki şekerle…

Harika karelerle muhteşem bir film olmuş. İran’da kalmak zorunda kalan mülteci Afganların halini de bu harika aşk filmine dahil eden yönetmeni tekrar tebrik etmemek elde değil. Her bir karesini tek tek anlatmak istiyorum ama daha fazla da bozmayayım büyüsünü. Kesinlikle kaçırılmaması gereken bir film, şiddetle tavsiye ederim.

02

Filmin Konusu;

Latif İran’da bir inşaatta çalışan işçilerin çay ve yemek işleriyle ilgilenen bir gençtir. Babası inşaatta çalışırken ayağı kırılan Rahmet, onun yerine çalışmak üzere gelir. Kız olduğunu gizlemeye uğraşır ama işin ağır koşulları onu zorlar. Sonunda başlarındaki ustabaşı Latif ile yer değiştirmelerini söyler. İşçiler hallerinden memnundur çünkü artık adam gibi çay içmektedirler. Ama Latif rahat işinden olduğu için ona kızgındır. Yaptığı işi zorlaştırmak ve onu yıldırmak için elinden geleni yapar. Sonunda sırrını öğrenince de bu kez onun hayatını güzelleştirmek için uğraşır. Aşık bir genç olarak sevdiğinin karşısına çıkan her türlü zorlukla kendisi uğraşıyor, hem de hiç haberi olmadan.

03

evdeyohuz

Cennetin Çocukları

CENNETİN ÇOCUKLARI [1997]

01

Ayrılık filmi Oscar aldıktan sonra, dikkatimi çekmeye başlayan İran filmlerinin keşke daha önce farkına varsaymışım deyip duruyorum. İran Sinemasının gerçekten çok güzel bir yapımı olan Cennetin Çocukları filmini izledikten sonra bu pişmanlığım daha da arttı. Mümkünse izleyin, izlettirin diyorum o kadar güzel bir film. Filmin her sahnesinde gözlerim acayip doldu, ağlamamak için çok zor tuttum kendimi. Tabii bunda çocuk oyuncuların başarısı da var, acayip başarılıydı iki velet de.

Ali adındaki bir çocuk kız kardeşi Zehra’nın ayakkabılarını tamir ettirdikten sonra alışveriş sırasında kaybeder. Kızkardeşine söyler ama anne ve babasına söylememesi için de onu tembihler, çünkü hem kızmalarından korkar hem de yoksul oldukları için yeni bir ayakkabı almalarına imkan yoktur. Bu yüzden sabah Zehra okula giderken ayakkabıları giyer ve okul çıkışı koşarak abisiyle buluşur bir köşede, ayakkabı ile terlikleri değiştirirler ve öğleden sonra abisi gider okula ayakkabılarla. Hiç kimseye özellikle ailelerine belli etmeden bu şekilde okula gidip gelmeye çalışırlar ama Ali bu yüzden hep okula geç kalır. Ayakkabıları bulduklarında alan kişiden istemeye gittiklerindeki halleri müthişti. Beni en çok etkileyen sahnelerden biri de şahsen koşu yarışmasına katılan Ali’nin üçüncü gelene verilen ayakkabı için yarışması ve birinci olmasın diye çocuklara yol vermesi. Sonunda elinde olmadan birinci olması ve buna üzülmesi beni çok etkiledi. İran Filmlerinin bir özelliği olan ucunu açık bırakma bu filmde de var. Filmin sonunu söylemeyeyim ama çocukların yüzünü görmek isterdim şahsen olacak olayda diyelim.

02

evdeyohuz

Şşş! Kızlar Bağırmaz!

ŞŞŞ! KIZLAR BAĞIRMAZ!

01

Bu İran filmlerini ne zaman izlesem böyle bir öküz oturuyor resmen böğrüme. Ekranın başında öylece kalıyorum, öyle vurucu etkileri var ki offf yani. Bu filmin sırf adına bile baktığınız da hemen anlıyorsunuz konuyu zaten. Ne yazık ki bizim ülkemizde de görülen ama ses çıkartmakta zorlanılan Pedofili..

Ailelerin çoğu zaman anlamadığı, anlasa bile aman rezil oluruz deyip sesini çıkartmadığı çocuklara karşı yaşanan taciz olayları maalesef iç acıta acıta anlatılmış. Rahatsız edici sahneler yok ama yönetmen izleyiciye bırakmış olsa da anlatılanlar can yakıyor tabii. Bir çocuğun zaten küçükken yaşadığı olaylar karakterini oluşturur. Bir de böyle ağır bir şeyse yaşanan tabii ki tüm hayatını etkiler. Şirin karakteri de hayatın boyunca kaçmaya çalıştığı bu duruma sonunda düğün gününde karşılaştığı bir olayla tepki veriyor. Tabii gene o muazzam soru ortaya çıkıyor, öldürdüğün kişi suçlu olsa bile onun cezasını sen vereceksen mahkemeler niye var? Vallahi konu ve olaylar ortada, kaldırabilirim diyen izlesin zira etkileyici bir film.

02

Filmin Konusu ;

Şirin düğün gününde fotoğraf çekimi için nişanlısı ile beraberdir. Dışarıda da çekim yapmak isterler ve nişanlısı ve fotoğrafçı onu kapıda beklerler. Şirin üstü başı kanlar içinde dışarı çıkar. Fotoğrafçının bulunduğu binanın kapıcısını öldürmüştür. Adamı tanımadığı ortaya çıkar ama Şirin konuşmadığı için sebebi bir türlü anlaşılmaz. Nişanlısı onu çok iyi tanıdığını, böyle bir şey yapamayacağını söyler. Ama karakolda Şirin’in daha önce iki kez nişanlandığını, intihar ettiğini ve akıl hastanesinde yattığını öğrenir. Duydukları karşısında çok sinirlenir ve Şirin’e kızar.

Şirin’in ailesi tanınmış bir avukat bulur ve kızının ifade vermesi için ikna etmesini ister. Avukat Şirin’e ailesinin daha önce akıl hastanesinde yattığı için akli dengesi yerinde değil raporu alacağını söyler. Şirin de ben deli değilim deyip sebepleri ile birlikte cinayetin neden işlediğini anlatmaya başlar. Ortaya başka suçlar ve suçlular çıktıkça olay iyice aydınlanır.

03

evdeyohuz

Rüzgar Bizi Sürükleyecek

Rüzgar Bizi Sürükleyecek – İran Filmi

01

Dünya sinemasından olabildiğince film izlemeye çalışıyorum ve İran’dan daha çok Asğar Ferhadi filmi izledim. Bu kez diğer bir ünlü yönetmenleri Abbas Kiarüstemi filmlerine göz atmaya karar verdim.

Adını Furuğ Ferruhzad’ın şiiri ‘bad ma ara khahad bord’ dan alan güzel bir İran filmi ile başladım. Film yönetmen Behzad’ın bir köyde ölmek üzere olan kadının cenazesini görüntülemek üzere gelmesiyle başlıyor. Ona yardımcı olan çocuğun her gün ağzını arar kadının durumu hakkında. Telefon çekmediği için her gün bir tepe gütmek zorunda kalır. Bu sırada köylülerin hayatlarına da dahil olur. Film de harika görüntüler, diyaloglar ve şiirlere yer verilmiş; tavsiye ederim.

02

Behzad – Şimdiye kadar kahveci bir kadın görmemiştim.
Taçdevlet – Sen gökten mi düştün?
Behzad – Efendim?
Taçdevlet – Sen gökten mi düştün diyorum. Babanın önüne çayı kim koyuyor?
Behzad – Annem tabii ki..
Taçdevlet – O halde neden, şimdiye kadar kahveci kadın görmedim, diyorsun.. Bütün kadınlar bir tür kahveci sayılır işte. Üç iş birden yaparlar. Gündüzleri işçidirler, akşamları kahveci, geceleri ikisi birden.

03

evdeyohuz

Geçmiş

Le Passe (2013) – Asğar Ferhadi

01

İranlı yönetmen Asğar Ferhadi‘nin yeni filmi ‘Geçmiş’ önceki filmi ‘Bir Ayrıık’ daki gibi yine bir boşanma hikayesi anlatıyor. Basit bir hikaye gibi duruyor ama Ferhadi bunu öyle bir sunuyor ki hayran olmamak elde değil.

Kendisini 4 sene önce terk edip giden kocasını boşanmak için İran’dan Fransa’ya çağıran bir kadın. Yeni bir koca adayı var ama onun da intihar etmiş ve komada olan bir eşi var. İsyankar bir kız çocuğu ve onun durulmasını sağlayabilecek tek kişi İran’dan gelen üvey baba. Aslında eski eş biraz da bu yüzden çağırılmış gibi, sanki hikayedeki ara bulucu. Hikaye yasak bir aşkın yol açabileceği şeylerin bir anda herkesçe ortaya serilmesi sonrası yaşanan hesaplaşma. Tek suçlu kadın gibi gösterilse de temelde yatanın aslında o olmadığı film ilerledikçe anlaşılıyor. Tabii nedense o duygu tam verilememiş. Halbuki her iki erkeğinde pişmanlık duydukları şeyler var. Tabii bu arada çocukların neler hissettiği de ustaca sergilenmiş.

Asğar Ferhadi’nin en iyi yaptığı şeylerden biri de verdiği bilgiyi unutmamıza asla izin vermemesi. Aslında bize ipucu veriyor gibi ama onu öyle bir gizliyor ki anlamak çok zor. Ve tabii ki bir klasik olarak, hep merak unsuru bırakır malum. Bu huyundan gene vazgeçmemiş ve bizi şaşırtmıyor. Yine; neden, niye, ne olacak ki acaba; gibi sorularla bizi yalnız bırakıyor filmin sonunda. Mutlaka izlenmesi gereken bir film.

02

evdeyohuz