Etiket arşivi: Cennetin Çocukları

Cennetin Çocukları

Cennetin Çocukları filminde sizi Ali ve Zehra isimli iki kardeşin öyküsü bekliyor. Onlar karşılaştıkları sorunları aileleriyle paylaşmayıp kendileri çözmeye çalışıyorlar.

En büyük sorunları ise Zehra’nın kaybolan ayakkabılarıyla ilgili. Ali Zehra’nın ayakkabılarını kaybettiği için kendi ayakkabılarını kardeşiyle paylaşmak zorunda kalıyor, çünkü yeni bir çift ayakkabı alamayacak kadar yoksullar. İki kardeş günlerini tek bir çift ayakkabıyı paylaşarak geçirmeye çalışıyorlar, Zehra sabahları okula giderken giyiyor, öğleden sonra ise Ali.

Yine İran yapımı olan bu filmde, usta yönetmen Majid Majidi, yürek ısıtan, çocuksu bir masal havasında Ali ve Zehra’nın yaşantısında dolaştırıyor kamerasını. Ayrıca film 1999 yılı En İyi Yabancı Film Oscar’ının da sahibi…

Ali Altunkaya, Efendi Dergi

Cennetin Çocukları

Açılış Sahnesi :

Bir ayakkabı tamircisi, bir çift kurdelalı pembe ayakkabıyı tamir ediyor. Bir erkek çocuk tamirciye teşekkür ederek ayakkabıların ücretini ödüyor ve koşarak oradan ayrılıyor. Bir manava uğruyor, ayakkabı poşetini meyve kasalarının arasına koyuyor ve patates seçmeye başlıyor. Manavın ücretini ödeyip oradan ayrılacakken ayakkabı poşetinin yerinde olmadığını fark ediyor. Kaybolan bu pembe ayakkabılar bizi iki küçük kardeşin tertemiz hikayesine davet ediyor. Ali ve Zehra’nın…

Pembe ayakkabıların yolculuğu bu çocukların yolculuğuna dönüşüyor. Hayatın zorlukları ile mücadele eden bir ailenin yaşları küçük ruhları çoktan büyümüş iki çocuğu onlar. Cennetin Çocukları filmi ile biz Ali ve Zehra’nın küçük dünyalarına misafir oluyoruz.

Bu pembe ayakkabılardan başka ayakkabısı olmayan küçük Zehra’nın hüznü, Ali’nin suçluluk duygusuyla iyice ağırlaşan omuzları… Hayat bu iki küçük yürek için ne kadar zor, yoksulluk ise ne kadar derin olabilir?

Masum, sıcacık, huzur dolu bir hikaye en çokta “Gerçek”…

MaFiHayal

Cennetin Çocukları

Cennetin Çocukları (1997)

Bu masalsı duygusal film, yoksul bir ailenin çocukları olan Ali ve Zehra isimli iki küçük kardeşin öyküsünü anlatıyor.

Kız kardeşinin ayakkabılarını tamirciden getirirken kaybeden Ali, kendi ayakkabısını onunla ortak kullanmak zorundadır. Çünkü babalarının öfkesinden çekindikleri için durumu ona anlatamazlar, zaten anlatsalar da babaları yeni bir çift ayakkabı alamayacak kadar yoksuldur. Filmin tanıtım sloganında denildiği gibi onların bu küçük sırrı artık en büyük serüvenleri olacaktır.

Filmde, okula giden iki kardeş ayakkabılarını değişerek giymek zorunda kalırlar. Zehra, dersten erken çıkar. Ali ile bir sokak arasında ayakkabılarını değişirler. Ali koşarak gittiği halde hep derse geç kalır ve azar işitir. Bir gün üçüncülük ödülü spor ayakkabı olan yarışmaya girmeye karar verir. Amacı üçüncü olup kazandığı ödülü Zehra’ya vermektir. Ayarlamaya çalışsa da birinci olur ama ayakkabıyı alamadığı için çok üzgündür.

Cennetin Çocukları: Etkileyici bir dram…

Benim için İran filmleri dendiği zaman akan sular durur. Bu farklı kültürde yer alan filmler de hepimizi şaşırtacak derecede kaliteli ve değişik konuları işler. Özellikle bir film var ki benim için oldukça önemlidir ve uyandırdığı hisleri size anlatmak isterim.

FİLMİN KONUSU

1997 yapımı Cennetin Çocukları, birbirini çok seven ve hayattaki her şeyi birbiriyle paylaşan iki kardeşi anlatmaktadır. Ali ve Zehra, fakir bir ailenin çocuklarıdır ve bütün eşyalarını (ayakkabıları da dahil) beraber kullanmaktadır. Bunun sebebi de Ali’nin Zehra’nın ayakkabısını kaybetmesi ve zaten geçim sıkıntısı çekmekte olan babalarından korktukları için durumu açıklayamamalarıdır. Bu durum bir süre böyle devam ettikten sonra Ali’nin aklına bir fikir gelir. Bu fikirde ise koşu yarışmasına katılacak ve üçüncü gelerek hediye verilecek olan ayakkabıyı alacaktır. Bu film bize başarının ve paylaşmanın ne kadar önemli olduğunu anlatmaktadır. Yarışmaya hazır hale gelen Ali, ne kadar uğraşırsa uğraşsın birinci gelir ve ayakkabıları alamaz. Başarıdan zevk alamaz çünkü ayakkabıları alamamıştır. Üzerinde bir yük vardır ve birinci olması bile bu yükü onun üzerinden kaldıramaz. Yoksulluğu ve zorluğu bizlere iliklerimize kadar hissettiren bu film, başarı ve başarısızlık arasında gidip gelmektedir.

ANLATIM DİLİ

Filmin en başından sonuna kadar duygusal bir akıma kapılıyoruz. Her ne kadar basit anlatımlar ve basit diyaloglar olsa da İran filmleri arasında en etkileyici olanlardan birisi Cennetin Çocukları, hayatın gerçeklerini yüzümüze tokat gibi vurmaktadır. Başta Ali olmak üzere filmdeki her oyuncu, o karaktere tam anlamıyla bürünerek bize tüm hissiyatı net ve detaylı bir şekilde vermektedir. Çocuk oyuncuların bu başarılı rolleri, çocuk yaşta yaşadığımız tüm mutlulukları ve korkuları iyi bir şekilde ifade etmektedir. Doksan dakika süren Cennetin Çocukları, bizlere hayattaki amacımızı, yaptıklarımızı ve lükslerimizi sorgulatacak. Dışarıda birçok çocuk geçim sıkıntısı çekerken hayattaki amacınızı bu film sayesinde emin olun sorgulayacaksınız.

Cennetin Çocukları

Cennetin Çocukları (1997)

İki kardeş düşünün, birbirini ölesiye seven ve birbirinin bütün eşyalarını paylaşan. Bir tarafta geçim sıkıntısı yaşayan bir aile ve bir tarafta ise birbirlerinin eşyalarını kullanmayı dert dahi etmeyen iki kardeş. Şimdi de kendi çocuklarınıza bakın ve onların kardeşleri ile eşyalarını paylaşmamalarını düşünün. Cennetin Çocukları filmi aslında bizlere kardeşliğin ne kadar önemli olduğunu anlatıyor.

Ali kardeşinin ayakkabılarını tamir ettirmeye götürmüştür. Gelirken yolda onları kaybeder. Ailesi zaten geçim sıkıntıları yaşamaktadır. Bu nedenle babalarına kardeşinin ayakkabıların kaybettiğini asla söyleyemezler. Zaten söyleseler de babalarını yeni bir ayakkabı alacak paraları ve maddi durumları yoktur dur. Bu durumda Ali ve Zehra bir ayakkabıyı iki kişi kullanmaya karar verirler. Bu nedenle Zehra dersten çıktıktan sonra ayakkabısını bir mahalle arasında değişirler. Zehra ayakkabıyı çıkarır ve Ali ayakkabıyı giyerek koşarak derse yetişmeye çalışır. Ama Ali her seferinde derslerine geç kalır. Bu yüzden öğretmenlerinden sürekli azar işitir.

Bir gün Ali üçüncülük ödülü ayakkabı olan bir yarışmaya katılmaya ve bu yarışmada üçüncü olarak ayakkabı kazanmaya ve bu ayakkabıyı kardeşi Zehra’ya hediye etmeye karar verir. Bu güzel İran filmini izlemenizi ve kardeşliğin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlamanızı diliyoruz.

Taha Yasin ÖNAL, Mümince

Çocuklar Kutsal Emanetlerdir

[…] Ya Mecid Mecidi’nin 1997 İran yapımı “Cennetin Çocukları” filmine ne demeli? Fakir bir ailenin çocukları olan Ali ve Zehra isimli iki küçük kardeşin, gariban babalarından hem korkarak hem de ona acıyarak bir çift ayakkabıyı sessizce beraber kullanmak zorunda kalmalarının öyküsü ne kadar can yakıcı!

Bütün çocuklar gerçekten cennetin çocuklarıdır.

Ve Allah’ın büyüyünceye kadar koruyup kollayalım diye bize teslim ettiği kutsal emanetleridir.

O emanete hıyanet etmek Allah’a ihanet etmek gibi bir şeydir.

Allah bizi bu en kıymetli emanetlerine hıyanet ettirmesin.

Allah bizleri, cennet kokulu yavrularımızın kıymetini bilen kullarından eylesin.

Hak vaki olup bu dünyadan gittiğimizde evlatlarımızın hafızalarında bizden yadigar olarak sadece şefkatli bakışlarımız, koruyucu kollarımız, sevgi dolu okşayışlarımız, onları muhabbetle bağırlarımıza basışlarımız kalsın.

Salih Cenap BAYDAR, Fikir Çoğrafyası

Başarı Kavramı

Cennetin Çocukları (Children of Heaven) (1997)

Başarının her ne kadar sadece bize bağlı olduğunu düşünsek de bu filmde başarı küçük bir “kelebek etkisi” dokunuşuyla eleştiriliyor. Başarı kavramını 1997 yapımı Mecid Mecidi tarafından yönetilen bu film üzerinden konuşmak gerekirse öncelikle filmin konusundan biraz bahsetmemiz gerekecek. Bu İran yapımı filmde kahramanlarımız düşük gelirli bir ailenin iki çocuğu olan Ali ve Zehra. Olaylar Ali’nin Zehra’nın ayakkabılarını kaybetmesi ve sonucunda Zehra’nın okula gidecek ayakkabısının olmayışı ve iki kardeşin aynı ayakkabıyı paylaşmasıyla devam ediyor. Birbirlerine ayakkabı yetiştirirken yorgun düşen ve babalarına korkudan ve parasızlık durumu açıklayamayan çocuklar, çözümü Ali’nin koşu yarışına katılıp üçüncü gelme fikriyle bulmaya çalışıyorlar çünkü yarışta üçüncü gelen kişi yepyeni spor ayakkabılar kazanacaktır. Bir ayakkabının başarı sembolü olarak gösterildiği bu filmde başarı problemi Ali’nin katıldığı yarışla ve filmin son sahnesiyle kendini ortaya çıkarıyor.

İster okul yaşantımız olsun, ister iş, başarmaya çalıştığımız şeyin her zaman bireysel olduğunu düşünürüz. Peki ya başarımıza ya da başarısızlığımıza sebep olan etkenler? Etrafımızdaki her şey bizi etkilerken tünelin sonundaki ışığı görmek için kazmaya nasıl devam edebiliriz? Bunun cevabını aslında bize filmimizdeki küçük Ali veriyor. Ali’nin başarısının bireysel olamama sebebi birden fazla elbet. İlk olarak filmde Ali omuzlarına çok fazla yük binmiş bir çocuk olarak görülüyor. Bunun nedeni de babasının ailesini geçindirememe başarısızlığı. Ayakkabıları değiştirmek için kardeşini beklemesinden dolayı okula birden çok kez geç kalıp atılma riski ile karşı karşıya kalan kahramanımız aslında başarılı bir çocuk ve sırf başkasının (babasının) başarısızlığı yüzünden kendi başarısı zedeleniyor. Ali her ne kadar bunun kendi dikkatsizliğinden kaynaklandığını düşünse de dediğim gibi konu aslında daha derinde, başkasının sorumluluğunda olduğunu görülüyor.

Diğer bir örnek olarak son sahnedeki yarışı verebiliriz. Burada yarış gerçekten çok sembolik bir element olarak kullanılıyor. Zehra’nın ayakkabısı nasıl sadece bir ayakkabı olmanın dışında farklı başarı öykülerine ışık tutuyorsa, bu koşu yarışı da Ali’nin kendi içselleştirilmiş, kişisel başarısına ışık tutuyor. Başından beri kardeşiyle ayakkabı değiştirirken, okula ve işe giderken yarış halinde olan Ali bu sefer adı yarış olan bir şeye katılıyor. Onun için koşuşturma hiç de yabancı bir şey değil, hatta bu koşuşturmaları gelecekte katılacağı bu yarışa ima niteliğinde. Ali bu hayat telaşı içerisinde koşu yarışına farkında olmadan hazır hale gelmiş ve gerçekten de bu alanda başarılı olabilecek bir çocuktur. Ama yarışmaya katılmasındaki amaç kişisel değildir. O birinci değil üçüncü olup kardeşi için üçüncülük hediyesi olan ayakkabıları almalıdır. Ali tüm çabalarına rağmen birinci olur ve bundan aşırı derece de üzgündür. Kendi başarısının verdiği hissi yaşayamaz çünkü omuzlarında yük vardır ve bu yük yine başkasının -babasının- başarısızlığının ona yüklediği yüktür. Kendi kişisel başarısı, başkasının başarısızlığı tarafından baltalanır.

Eve üzgün bir biçimde gelen ve kardeşi Zehra’da olanları anlatan Ali kardeşini üzmenin ve kendi başarısının “başarısızlığı” ile acıyan ayaklarını havuza uzatır. Ali’nin ayaklarının etrafına kırmızı balıklar toplanmaya başlar ve bir ayakkabı görüntüsü oluşturur, tıpkı bir önceki sahnede babalarının Zehra’ya aldığı kırmızı ayakkabılar gibi. Babalarının artık sahip olduğu ev geçindirme başarısı, Zehra’ya okuluna gidebilmek için bir çift ayakkabı sağlarken aynı zamanda Ali’ye de hayali ayakkabılar sağlar. Bu ayakkabı metaforu aslında Ali’nin artık kendi başarısı peşinde koşabileceği bir “ayakkabısının” olduğunun göstergesidir.

Birçok sahnede gözlerinize yaşları getirecek bu film, bize aslında çıktığımız serüvende yaşadığımız zorlukları, korkuları ve bizi etkileyen unsurları gözler önüne seriyor. Ali onca soruna rağmen kendi yolunu çizmeyi başardı ve bize geriye almamız gereken dersler bıraktı. Bunlardan ilki çıktığımız yolda asla yalnız olmamamız ve kendi çıkarlarımız için başkalarını ezip geçmenin belki de bizi geriye götürecek en büyük unsurlardan biri olması. Bir diğeriyse hayatımızı ele alırken ve yolumuzu çizerken etrafımızdaki etmenleri görmezden gelmememiz ve hiç durmadan koşmaya devam etmemiz. Umarım siz de Ali’nin yaptığı gibi tüm zorluklara karşı koşmayı hiç bırakmazsınız.

Gizem Gençer, Öğrenci Kariyeri

 

CENNETİN ÇOCUKLARI

Acı bir fakirlik hikayesi “Cennetin Çocukları”. Bir kısmımızın geçmişinden bildiği, kimimizin filmlerde, kimimizin de ancak haber bültenlerinde şahit olduğu bir fakirlik.

Ali ve Zehra birbirini çok seven, koruyan, kollayan, birbiri için yalan bile söyleyen iki kardeş. Zehra’nın biraz daha idare etsin diye tamire gönderilen yırtık pırtık ayakkabısını Ali eve getirirken, bir talihsizlik sonucu manavda kaybediyor ve eve geldiğinde sevinçle eski ayakkabısını bekleyen kız kardeşine gizlice ayakkabıyı kaybettiğini, eğer ayakkabıyı kaybettiğini söylerse babalarının parası olmadığı için çok üzüleceğini ve ikisine de kızacağını söylüyor. Ayakkabıyı bulmak için tekrar manava gidiyor ama ayakkabıyı bulamadan geri geliyor. Zehra buna ne kadar sinirlense de sesini çıkarmıyor. Ağabeyinin ısrarı üzerine onun ayakkabısı ile okula gitmeyi kabul ediyor. Anne babaya çaktırmadan, Zehra okuldan geldiğinde sokakta terlikle bekleyen Ali’yle ayakkabıları değişiyorlar ve Ali okula gidiyor, Zehra da eve dönüyor. Ayakkabı konusunda talihsizlikler sürekli birbirini kovalıyor. Zehra geç geldiği için Ali’nin okula yetişemeyip öğretmeninden azar yemeleri, Zehra’nın ayağına büyük gelen ayakkabıyı su kanalına düşürüp peşinden koşması, eski ayakkabının yeni sahibini bulup sevinmelerine karşın ayakkabıyı geri alamamaları… O kadar temiz, o kadar saf bir hikaye ki…

İran’la ilgili izlediğim ikinci film oldu, Cennetin Çocukları. İyi ki izlemişim dedim. Çocukluğumu hatırladım, ayakkabı tamir ettirmeyi hatırladım. Anne babadan korkup yapılan hatayı söyleyememeyi hatırladım. Şimdi hayatımız kolay, eskiyeni atıyor yenisini alıyoruz. Daha doğrusu böyle sanıyoruz ama bir yerlerde hala tamirci önünde zamk kokusunu içine çekerek tamir bekleyen çocuklar var. İzleyen kimsenin pişman olmayacağını düşündüğüm bir film. İzleyin siz de benim gibi içinizin ısındığını hissedeceksiniz.

Çocuk masumiyetimizi hiç kaybetmemek dileğiyle. İyi seyirler dilerim.

Casilo

CENNETİN ÇOCUKLARI

İranlı yönetmen, film yapımcısı ve senarist olan Mecid Mecidi bir çok uluslarası ödül almıştır. 1998 yılında Cennetin Çocukları adlı filmi yönetti ve En Yabancı Film dalında Akademi Ödülüne aday gösterildi.

Filmin ana teması zorluklar altında okula gitmeye çalışan iki küçük çocuğun elem dolu hikayesidir. Kardeşinin kaybolan ayakkabılarını bulamayınca, yaptığı fedarklıkların yanında, her şeye rağmen derslerinde gösterdiği başarı takdirliktir. Babasının ayakkabı alacak parası olmadığından, sırf kardeşine yeni ayakkabı alabilmek için, canı pahasına da olsa koşu yarışına katılan ve azminin sonucunda spor ayakkabıları kazan bir çocuk cennetin çocuklarından olmaz mı?

Filmde kullanılan replikler, ana tema ne kadar basit dursa da verdiği bir çok mesajla izleyicileri derinden etkilemiştir. Bir çok ilkokul çağındaki çocuğa örnek olabilecek sahnelerle dolu olan film aynı zamanda, anne babaya olan sevgi ve saygıyı da işlemiştir.

Film her yönüyle toplumsal bir sorunu ele alırken bu sorunların sonuçlarını da bizlere göstermiştir. Tahran’ın güney mahallelerindeki ailelerin yaşam standartlarının da ne kadar düşük olduğu gözden kaçmıyor. Filmi izlerken elimizdeki nimetlerin de şükrünü bir kez daha biliyoruz.

Her yaştan insanın kendinden bir şeyler bulacağı hatta bir çok insanı çocukluğuna götürecek bu film izlenmeye değerdir.

Cennetin Çocukları

İranlı yönetmen Mecid Mecidi’nin 1997 yapımı bir filmi olan Cennetin Çocukları, Ali ve Zehra isimli yoksul bir aileden gelen iki kardeşin öyküsünü anlatıyor.

Ali, kız kardeşi Zehra’nın ayakkabısını kaybeder. Babasının yeni bir ayakkabı alacak durumu olmadığını bilen ve babasının öfkesinden korkan Ali, Zehra’dan bunu sır olarak saklamasını ister.

Aynı ayakkabıyı kullanmak zorunda kalan, birbirinin okul saatlerine göre ayakkabı değiş tokuşu yapan çocukların, kimsenin bilmediği bu dünyasında kurtuluş mücadelesine tanık oluyoruz.

Günlük hayatta bize hareket özgürlüğü sağlayan ayakkabı, filmde de kurtuluşun ve özgürlüğün simgesi.

Filmde tanık olmasak, günlük hayatta belki de üzerine hiç düşünmediğimiz bir mahrumiyet, her kesimden insana empati kurdurmayı başaracak kadar güçlü işlenmiş.

Kardeşlerin bu mücadelesinde siz de izleyici olarak neyin önemli olduğunu sorguluyorsunuz.

Başroldeki çocuk oyuncu seçimi de oldukça başarılı olan bu film, çeşitli festivallerde birçok ödüle layık görülmüştür.