Sarhoş Atlar Zamanı

Sarhoş Atlar Zamanı – İran Filmi

Soğuk kış günlerinde at ve katırlara donarak ölmemeleri için viski içirilir. Filmin ismi de katırlara içirilen viskilerden esinlenerek verilmiştir. İran, Irak ve Türkiye sınırında çekilen film, annesi ve babasını kaybetmiş üç kardeşin dramını anlatır. Eyüp annesi ve babasını kaybettikten sonra engelli abisi ve ablasına bakmak için kaçakçılık ve değişik işlerde çalışmaya başlar. Kaçakçılık yaptığı zamanlarda atlara insanlardan daha iyi bakıldığını fark eder. Filmde savaşın enkazları sırasında yoksul insanlarından yaşadığı dramlar gözler önüne çok iyi şekilde gösterilmiştir.

Eyüp engelli ağabeyi Madi’nin tedavisi için gereken parayı kazanmayınca ablası Emine yardım teklifiyle gelen evlilik teklifini kabul eder. Eyüp ablasını evlendirmek istemez ama mecburdur. Eyüp, abisini Irak’ta tedavi ettirmeye götürmeye çalışır. Lakin Irak’a gitmek için mayınlı arazilerden, teröristlerden ve sınır askerlerinden kaçmaları gerekir.

2000 yılında Behmen Gubadi’nin yönetmenliğini yaptığı Farsça/Kürtçe dillerinde çekilen bu filmdeki oyuncuların hiçbiri profesyonel oyuncu değildir. Cannes Film Festivalinde Altın Kamera ödülü ve bunun dışında da yedi ödül daha almıştır. Filmdeki Madi hala tedavi olmak için gereken parayı bulamamıştır.

Gürsel Gerçek, İçerik Makinesi

Allah’ın Elçisi

Çok tartışılan filmi izledim. Herkese de tavsiye ederim. Fırsatını bulup mutlaka izleyin.

Gelelim tartışmalara. “Bu film kesinlikle izlenmez” diyenlerin de görüşlerine saygı duyarak kısa bir yorum yapmak istiyorum. (İzleyin demek de filmdeki her şeye olduğu gibi katılıyorum demek değildir.)

Görsel efektler ve bilumum prodüksiyon unsurları itibariyle gayet görkemli bir yapım.

Birincisi: Bazıları filmi İran filmi olduğu için kabul etmiyor. Filmin yönetmeni İran’lı Mecid Mecidi. Kendisi daha önce ‘Cennetin Çocukları’, ‘Cennetin Rengi, ‘Serçelerin Şarkısı’, ‘Baran’ gibi çok güzel filmlere imza atmış birisidir. Bu filmleri de kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim. Filmde mezhepsel veya siyasi bir yön ortaya konmuş değildir.

İkincisi: Film Efendimiz’in (s.a.v.) doğumundan öncesini ve 12 yaşına kadar olan hayatını anlatıyor. Efendimiz’in (s.a.v.) yüzü hiçbir sahnede görünmüyor. Bazı sahnelerde elleri, saçları, ayakları görünüyor. Filmde Efendimiz’i (s.a.v.) tasvir eden kişinin eli göründü diye kıyamet koparanlar çağımızda onun ruhunun, niyetinin unutulduğunu görmüyor mu?

1977 yapımı Çağrı filminden başka bugüne kadar Efendimiz’in (s.a.v.) hayatını anlatan tek bir film çekememişken, çekilen filmlere bu şekilde sövüp saymalar akıl karı değildir.

Efendimiz’i (s.a.v.) ve mesajlarını sinema yoluyla çok büyük kitlelere ulaştırmak varken O’nu bir masalmış gibi geride bırakmayı mı arzuluyorsunuz?

Her film yapıldığında bu kadar yaygara koparırsanız bir başka yönetmen Efendimiz’in (s.a.v.) hayatını anlatan filme imza atmak ister mi sizce?

Filmin eleştirilecek yerlerini eleştirin, şöyle olsaydı daha iyi olurdu deyin ancak film kesinlikle izlenmez demeyin.

7 yıllık bir sürede İran’ın dünya çapındaki yönetmenlerinden Mecid Mecidi’nin 30 milyon dolar harcayarak gerçekleştirdiği bir filmi görsel bahanelerle değersizleştirmeye hatta linç etmeye çalışmak, İslam dünyasının içinde bulunduğu hali göstermesi açısından son derece üzücüdür.

Çağrı ve Allah’ın Elçisi filmlerinde içimize sinmeyen yerleri dahi aşacak bir çalışmaya imza atacak mıyız? Yoksa kenarda bekleyip emek sahiplerini tenkit etmekle mi yetineceğiz? Zamanla göreceğiz.

Velhasıl Mecid Mecidi’ye böyle bir film ortaya çıkardığı için teşekkür ediyorum.

Cemal Alçık

ANNE İÇİN BİR BEŞİK

ANNE İÇİN BİR BEŞİK – İRAN FİLMİ

Nergis, Rusya’da Rus Dili ve Edebiyatı okumuş olan bir genç kız. Okulu bittikten sonra ülkesi İran’a geri döner ve ilahiyat eğitimine devam eder. Nergis’in hayatta bir ağabeyi, bir de yaşlı annesi vardır. Kendisi Tahran’daki ilim havzalarında ilahiyat eğitimi alırken hasta ve yatalak annesine bakıcı aramaktadır. Ağabeyi ise annesiyle pek ilgilenememektedir.

Nergis’in en büyük hayali Rusya’ya geri dönüp oradaki yeni Müslüman olan öğrencilere İslam dinini tebliğ edebilmektir. Bunun için çok çalışmış, sınavlara girmiş ve en nihayetinde sınavı kazandığının haberini almıştır. Moskova Üniversitesi’ne kabul edildiğinin haberi gelmiştir. Normalde bekar bir kıza yurtdışına çalışmak için izin verilmezken Nergis’e bu izin bile verilmiştir. Geriye tek kalan şey annesinin rızasının olduğuna dair bir dilekçedir. Kalkıp gider annesini ziyarete ve görmeyi beklemediği bir manzara ile karşılaşır. Bakıcı o günün sabahında kaçmış, annesini yatağa mahkum bir şekilde yapayalnız bırakmıştır. Üstelik annesinin sırtında birçok yara oluşmuştur. Daha titiz bir şekilde bakılması gerekmektedir. Annesinin ihtiyaçlarını karşılar, yeni bir bakıcı tutar, yapması gerekenleri anlatır ve okuluna geri döner. Birkaç gün sonra o bakıcı da gider ve Nergis tekrar annesinin yanına dönmek zorunda kalır. Kendisinden başka kimse annesine onun gibi bakamamaktadır. Ağabeyinin ısrarlarına rağmen annesini huzurevine götürmeye de razı gelmez yüreği. Annesi ile İslam tebliği arasında bir seçim yapar ve kalır.

Filmin en önemli noktası İslam dininin bize dediklerini nasıl algıladığımızı yansıtan sahneleriydi. Bir başka ülkede çok sayıda öğrenciye İslam’ı tebliğ etmek önemli midir? Peki yanı başımızdaki annemizin hayır duasında olmak mı daha önemlidir? Bize verilen emeklerin karşılığını verebileceğimiz yetişkinlik günlerimizde, annelerimizin hakkını ödemek en iyisi değil midir?

İzlerken kendinizi de sorguladığınızı hissediyorsunuz. Kısa ama öz bir film. Tavsiye ederim.

Casilo

CENNETİN ÇOCUKLARI

Acı bir fakirlik hikayesi “Cennetin Çocukları”. Bir kısmımızın geçmişinden bildiği, kimimizin filmlerde, kimimizin de ancak haber bültenlerinde şahit olduğu bir fakirlik.

Ali ve Zehra birbirini çok seven, koruyan, kollayan, birbiri için yalan bile söyleyen iki kardeş. Zehra’nın biraz daha idare etsin diye tamire gönderilen yırtık pırtık ayakkabısını Ali eve getirirken, bir talihsizlik sonucu manavda kaybediyor ve eve geldiğinde sevinçle eski ayakkabısını bekleyen kız kardeşine gizlice ayakkabıyı kaybettiğini, eğer ayakkabıyı kaybettiğini söylerse babalarının parası olmadığı için çok üzüleceğini ve ikisine de kızacağını söylüyor. Ayakkabıyı bulmak için tekrar manava gidiyor ama ayakkabıyı bulamadan geri geliyor. Zehra buna ne kadar sinirlense de sesini çıkarmıyor. Ağabeyinin ısrarı üzerine onun ayakkabısı ile okula gitmeyi kabul ediyor. Anne babaya çaktırmadan, Zehra okuldan geldiğinde sokakta terlikle bekleyen Ali’yle ayakkabıları değişiyorlar ve Ali okula gidiyor, Zehra da eve dönüyor. Ayakkabı konusunda talihsizlikler sürekli birbirini kovalıyor. Zehra geç geldiği için Ali’nin okula yetişemeyip öğretmeninden azar yemeleri, Zehra’nın ayağına büyük gelen ayakkabıyı su kanalına düşürüp peşinden koşması, eski ayakkabının yeni sahibini bulup sevinmelerine karşın ayakkabıyı geri alamamaları… O kadar temiz, o kadar saf bir hikaye ki…

İran’la ilgili izlediğim ikinci film oldu, Cennetin Çocukları. İyi ki izlemişim dedim. Çocukluğumu hatırladım, ayakkabı tamir ettirmeyi hatırladım. Anne babadan korkup yapılan hatayı söyleyememeyi hatırladım. Şimdi hayatımız kolay, eskiyeni atıyor yenisini alıyoruz. Daha doğrusu böyle sanıyoruz ama bir yerlerde hala tamirci önünde zamk kokusunu içine çekerek tamir bekleyen çocuklar var. İzleyen kimsenin pişman olmayacağını düşündüğüm bir film. İzleyin siz de benim gibi içinizin ısındığını hissedeceksiniz.

Çocuk masumiyetimizi hiç kaybetmemek dileğiyle. İyi seyirler dilerim.

Casilo

CENNETİN ÇOCUKLARI

İranlı yönetmen, film yapımcısı ve senarist olan Mecid Mecidi bir çok uluslarası ödül almıştır. 1998 yılında Cennetin Çocukları adlı filmi yönetti ve En Yabancı Film dalında Akademi Ödülüne aday gösterildi.

Filmin ana teması zorluklar altında okula gitmeye çalışan iki küçük çocuğun elem dolu hikayesidir. Kardeşinin kaybolan ayakkabılarını bulamayınca, yaptığı fedarklıkların yanında, her şeye rağmen derslerinde gösterdiği başarı takdirliktir. Babasının ayakkabı alacak parası olmadığından, sırf kardeşine yeni ayakkabı alabilmek için, canı pahasına da olsa koşu yarışına katılan ve azminin sonucunda spor ayakkabıları kazan bir çocuk cennetin çocuklarından olmaz mı?

Filmde kullanılan replikler, ana tema ne kadar basit dursa da verdiği bir çok mesajla izleyicileri derinden etkilemiştir. Bir çok ilkokul çağındaki çocuğa örnek olabilecek sahnelerle dolu olan film aynı zamanda, anne babaya olan sevgi ve saygıyı da işlemiştir.

Film her yönüyle toplumsal bir sorunu ele alırken bu sorunların sonuçlarını da bizlere göstermiştir. Tahran’ın güney mahallelerindeki ailelerin yaşam standartlarının da ne kadar düşük olduğu gözden kaçmıyor. Filmi izlerken elimizdeki nimetlerin de şükrünü bir kez daha biliyoruz.

Her yaştan insanın kendinden bir şeyler bulacağı hatta bir çok insanı çocukluğuna götürecek bu film izlenmeye değerdir.

Anne için Bir Beşik

2012 yılın da vizyona giren İran yapımı olan “Anne İçin Bir Beşik” filmi dram türündedir.

Nergis adında bir genç kızın annesi için yapmış olduğunu fedakarlıkları anlatmaktadır. Annesinin bakımını yerine getirebilmek uğruna Moskova üniversitesinde yeni Müslüman olmuş çocuklara ders vermeye gidememiştir. Onu huzur evine bırakıp gitmeye gönlü razı olmayan Nergis tüm gençliğini annesine adamıştır.

Vefa ve merhamet sahibi olan bir genç kızın annesine sabırlı ve merhametli yaklaşımı filmde ön plana çıkarılmıştır.

Film diğer bir açıdan incelersek, giyim tarzları kültürlerinde İslam şeriatının etkisi çokça görülmektedir. Dini içerikli olan bu filmde Şii İslam mezhebinin tanıtılması için de iyi bir çalma olmuştur. İran sinemasının yapısını da göz önüne aldığımızda Nergis’in hayatı tüm genç kızlara örnek olacak bir hayat olarak sunulmuştur. Her yaştan insanın kendinden bir şeyler bulacağı sadelikte hoş bir filmdir.

Annem için..

2012 yapımı bir İran filmi olan Anne İçin Bir Beşik filmi, annesine ve dini değerlerine oldukça vefalı, başarılı genç bir kadının hikayesini anlatıyor.

Hikayenin başkahramanı Nergis, İran’da ilahiyat öğrenimi görmektedir. Başarılı bir öğrenci olduğu ve daha önce Rusya’da öğrenim gördüğü için, İran’daki okulu tarafından Rusya’daki bir okulda İslamiyet hakkında ders vermek için görevlendirilir.

Nergis bu görev için oldukça heyecanlansa da, annesiyle ilgilenen bakıcının işten ayrılmasıyla zor durumda kalır.

İdealleri ile hasta annesi arasında bir seçim yapmak durumunda kalan bu genç kadın, ideallerinden vazgeçmemesi yönündeki telkinlere rağmen annesini bırakmaz.

Başrol kahramanı Nergis (İlham Hamidi), kararlı duruşu ve vefasıyla izleyicinin takdirini toplayan bir karakter.

70 dakikalık bu film, oldukça ağır ilerleyen bir dram filmi.

Cennetin Çocukları

İranlı yönetmen Mecid Mecidi’nin 1997 yapımı bir filmi olan Cennetin Çocukları, Ali ve Zehra isimli yoksul bir aileden gelen iki kardeşin öyküsünü anlatıyor.

Ali, kız kardeşi Zehra’nın ayakkabısını kaybeder. Babasının yeni bir ayakkabı alacak durumu olmadığını bilen ve babasının öfkesinden korkan Ali, Zehra’dan bunu sır olarak saklamasını ister.

Aynı ayakkabıyı kullanmak zorunda kalan, birbirinin okul saatlerine göre ayakkabı değiş tokuşu yapan çocukların, kimsenin bilmediği bu dünyasında kurtuluş mücadelesine tanık oluyoruz.

Günlük hayatta bize hareket özgürlüğü sağlayan ayakkabı, filmde de kurtuluşun ve özgürlüğün simgesi.

Filmde tanık olmasak, günlük hayatta belki de üzerine hiç düşünmediğimiz bir mahrumiyet, her kesimden insana empati kurdurmayı başaracak kadar güçlü işlenmiş.

Kardeşlerin bu mücadelesinde siz de izleyici olarak neyin önemli olduğunu sorguluyorsunuz.

Başroldeki çocuk oyuncu seçimi de oldukça başarılı olan bu film, çeşitli festivallerde birçok ödüle layık görülmüştür.

Cennetin Çocukları

Çocukken izlediğim ve geçenlerde derste konusu geçtiği için tekrar açıp izlediğim harika bir İran Filmi, Cennetin Çocukları.

Fakirliğin verdiği ezikliği, sınıfsal uçurumları, ve iki kardeşin bir çift ayakkabıyı paylaşmalarını anlatan bir film.

Ali’nin gözleri için o acı bakışları için bile izlenir bu film.

Hala izlemediyseniz kesinlikle izleyin. Özellikle benim gibi dram sever bir mazoşistseniz kaçırmayın derim.

Afrikalı Penguen

İslam Tebliğcisi Kızın Öyküsü..

Anne İçin Bir Beşik – 2012 – İran Filmi Analizi

Filmin ilk sahnelerinde içinizi bir huzur kaplıyor. Öyle ki, senaryonun akıcı olması; diyalogların hayat ve maneviyata yönelik verdiği mesajlar çok etkileyici..

Hayatımızdaki önceliklerimiz nelerdir? En yakınımızdan mı başlar İslami hizmetimiz yoksa kendi tercihlerimiz midir? Başkaları bizim iyiliğimizi düşünürken, en büyük iyiliğin iç huzurumuz olduğunu anlatmak yaşayarak mı olur?

Anne mübarektir, anne candır.. “Ben annemin beşiğindeydim, şimdi annem benim beşiğimde.” cümlesi ne kadar da güzel tarif ediyordu hayat döngüsünü.

Hayattaki en güzel kararlar, vicdanla verilen kararlardır. Çünkü sonucunda huzur bulunur.

Fizikçi