Kategori arşivi: Neşeli Ol

Bodyguard: Bir iç hesaplaşma hikayesi

İran’ın sevilen sinemacılarından İbrahim Hatemikiya’nın hazırlamış olduğu Bodyguard adlı film, birçok ülkede beğeni kazandı. Benim de kişisel olarak çok beğendiğim İran filmleri arasında olan bu eşsiz hikayede senarist; İranlı General Kasım Süleymani odaklı bir biçimde seyirciye birçok duyguyu hissettirmeyi başarmış. İran’da genel olarak savaş ve aksiyon filmleri çeken İranlı yönetmen İbrahim Hatemikiya’nın bu muhteşem eserinde İran’ın sevilen oyuncuları; Perviz Perestui, Babek Hamidiyan, Diba Zahidi, Merila Zarii ve Periveş Nazariye yer alıyor.

İranlıların kahramanı olarak kabul edilen General Kasım Süleymani’nin hayatını konu alan bu film gerilim ve drama türünde anılıyor. Filmde hükümetin koruyuculuğu görevini yürüten Albay Haydar, bir politikacıyı intihar bombacısından kurtarıyor ve filmin konusu da bu şekilde başlıyor. Genel olarak bir iç hesaplaşma ve sorgulama minvalinde ilerleyen filmde baş kahraman Albay Haydar’ın işine olan bağlılığını sorgulamasına tanık oluyoruz. Oyuncuların tüm duyguları seyirciye net bir biçimde geçirmeyi başardığı Bodyguard filmi, aslında savaşların ve siyasetin hayatımıza ne derece etki ettiğini de bizlere yansıtmış oluyor. Filmin kahramanı Haydar, yaşadığı olaydan sonra hem kişisel hem de mesleki hayatını inceleme altına alır ve bu hayatı gerçekten isteyip istemediğini sorgular. Hepimizin günlük hayatında dahi net bir biçimde yaşadığı iç hesaplaşmayı bu kadar derinden ve etkileyici bir biçimde film üzerinden bize yansıtmayı başaran yönetmen İbrahim Hatemikiya, Bodyguard filmi ile unutulmaz İran filmi listelerine de üst sıralardan girmeyi başardı.

OLMAK İSTEDİĞİMİZ YERDE MİYİZ?

Yaşadığımız olaylar bizlere sürekli olarak “Ben kimim?”, “Ne yapıyorum?”, “Aslında olmak istediğim yerde miyim?” sorularını sordurtur. Bu soruların cevapları üzerine ise hayatımıza yön vermeye başlarız. İşte Bodyguard filmi de bize tam olarak bu tip bir hikayeyi anlatır. İran’ın kahramanlarından Tümgeneral Kasım Süleymani’nin hayatından uyarlama yapılan bu filmde, inanç gereği fedakarlık yapmak ya da iş için “korumalık” yapmak kavramları arasındaki fark anlatılır. Ve sonunda doğru yolun hepimizin karşısına çıkacağı anlaşılmaktadır…

Hepimizin zaman zaman yaşadığı ikilemleri seyirciye harika bir şekilde anlatan bu filmde kendinizden birer parça bulacaksınız. İyi seyirler…

Kızlar Bağırmaz!

Ülkemizin ve tüm dünyanın en büyük facialarından birisi olarak nitelendirebileceğimiz çocuk tacizi, bu filmde çok kaliteli bir biçimde bizlere sunuluyor. İran filmleri arasında beni en çok filmlerden birisi diyebileceğim Şşş! Kızlar Çığlık Atmaz 2013 yapımı. Her ne kadar yayınladığı zamanlarda ses getirmese de, son zamanlarda gerektiği ilgiyi görmeye devam ediyor. Acıyı, çaresizliği ve korkuyu bize hissettiren bu film, çocuk tacizi meselesine etkileyici bir biçimde değiniyor. Düğün hazırlığı yapan iki gencin mutlu hayatını göstererek başlayan bu film, gelinin damadın yanına kanlar içerisinde gelmesi ile devam eder. Bu kanlı tabloyu bize korku unsurları ile veren filmde gerilim ve dram da ön plandadır.

Baş karakterimiz yani gelin olan Şirin’in damadın yanına geldiği zaman üzerine bulaşan kan, öldürdüğü kapıcının kanıdır. Ağır bir aletle tanımadığını söylediği kapıcıyı öldürmüştür. Olaylar bundan sonra büyük bir muammaya döner. Bu durum karşısında Şirin’in ailesi ve damat büyük şok geçirir. Onlar da ne olduğunu anlayamaz ve Şirin de bu konu hakkında bir daha hiç konuşmaz.

İşte bu noktada film, toplumun en büyük kanayan yarasına parmak basmış olur. Çocuk tacizi dünyada oldukça fazladır ve çoğu insan yaşadıkları konusunda asla konuşmayarak ölene kadar bu sırrı ve yaşadıkları travma ve acıyı kendileriyle beraber saklar. Hatta mezara kadar götürür. Çünkü çocuk tacizi, tacize uğrayan kişi için bir utançtır. Çünkü bu duygu toplumda kalıplaşmış ve yıkılması mümkün olmayan bir meseledir. Kısacası çocuk istismarı konusundaki üç maymunu anlatır bize bu film…

FİLMİN TEMPOSU

Film oldukça tempolu geçmektedir. Sırlar, muamma, acı bütün duyguları iliklerimize kadar hissettirir. İran filmleri arasında en etkileyicilerden birisi olan Şşş! Kızlar Çığlık Atmaz, toplumun ve ailenin sorumlulukları ve suçlarını da yüzümüze vurur. Göz yaşlarınızı tutamayacağınızı garanti edebileceğim bu filmi izledikten sonra bir süre kendinize gelemeyecek ve hayattaki tüm olumsuzlukları sorgulayacaksınız. 1 saat 45 dakika süren film, cinsel istismar konusunda yapılan en etkileyici filmlerden birisidir. Hatta mihenk taşı olarak adlandırmamız bile mümkün.

Oyuncular da büründükleri karakteri o kadar iyi yansıtıyorlar ki sanki gördüklerimiz gerçekmiş gibi düşünüyoruz. Aslında tabi ki gerçek olaylardan yola çıkılarak yapılan bu film, empati kurmanızı sağlayacak. İranlı yönetmen Puran Derexşande’yi bu filmden sonra takdir edeceksiniz…

Cennetin Çocukları: Etkileyici bir dram…

Benim için İran filmleri dendiği zaman akan sular durur. Bu farklı kültürde yer alan filmler de hepimizi şaşırtacak derecede kaliteli ve değişik konuları işler. Özellikle bir film var ki benim için oldukça önemlidir ve uyandırdığı hisleri size anlatmak isterim.

FİLMİN KONUSU

1997 yapımı Cennetin Çocukları, birbirini çok seven ve hayattaki her şeyi birbiriyle paylaşan iki kardeşi anlatmaktadır. Ali ve Zehra, fakir bir ailenin çocuklarıdır ve bütün eşyalarını (ayakkabıları da dahil) beraber kullanmaktadır. Bunun sebebi de Ali’nin Zehra’nın ayakkabısını kaybetmesi ve zaten geçim sıkıntısı çekmekte olan babalarından korktukları için durumu açıklayamamalarıdır. Bu durum bir süre böyle devam ettikten sonra Ali’nin aklına bir fikir gelir. Bu fikirde ise koşu yarışmasına katılacak ve üçüncü gelerek hediye verilecek olan ayakkabıyı alacaktır. Bu film bize başarının ve paylaşmanın ne kadar önemli olduğunu anlatmaktadır. Yarışmaya hazır hale gelen Ali, ne kadar uğraşırsa uğraşsın birinci gelir ve ayakkabıları alamaz. Başarıdan zevk alamaz çünkü ayakkabıları alamamıştır. Üzerinde bir yük vardır ve birinci olması bile bu yükü onun üzerinden kaldıramaz. Yoksulluğu ve zorluğu bizlere iliklerimize kadar hissettiren bu film, başarı ve başarısızlık arasında gidip gelmektedir.

ANLATIM DİLİ

Filmin en başından sonuna kadar duygusal bir akıma kapılıyoruz. Her ne kadar basit anlatımlar ve basit diyaloglar olsa da İran filmleri arasında en etkileyici olanlardan birisi Cennetin Çocukları, hayatın gerçeklerini yüzümüze tokat gibi vurmaktadır. Başta Ali olmak üzere filmdeki her oyuncu, o karaktere tam anlamıyla bürünerek bize tüm hissiyatı net ve detaylı bir şekilde vermektedir. Çocuk oyuncuların bu başarılı rolleri, çocuk yaşta yaşadığımız tüm mutlulukları ve korkuları iyi bir şekilde ifade etmektedir. Doksan dakika süren Cennetin Çocukları, bizlere hayattaki amacımızı, yaptıklarımızı ve lükslerimizi sorgulatacak. Dışarıda birçok çocuk geçim sıkıntısı çekerken hayattaki amacınızı bu film sayesinde emin olun sorgulayacaksınız.

Sevgi Zamanı

Engellerin insan zihni ya da bedeninde olmadığını bizlere anlatan bu İran filmi, bu zamana kadar izlediğim en vurucu filmlerden birisiydi. Hayatımızın her noktasında olan ve gördüğümüz engelli bireylerin yaşadığı bu engelleri sadece ve sadece sevgiyle aşılabileceğini anlatan Sevgi Zamanı, dışlanmışlıkları, ötekileştirmeleri de yüzümüze tokat gibi vurmaktadır. Hayatın gerçeklerini net bir biçimde bizlere gösteren bu filmi izledikten sonra bakış açınızı değiştireceğinize eminim…

Filmimiz ailesi tarafından en başta istenmeyen ve ayak bağı olarak kabul edilen Babek’i anlatmaktadır. Babek bu duruma gün geçtikçe karşı çıkmakta ve sevginin gücüyle her şeyin kazanabildiğini bize göstermektedir.

Babek, 8 yaşında engelli bir çocuktur. Kardeşi Afşin Babek’i engelinden ötürü sevmez ve sürekli olarak küçük düşürmeye çalışır. Ondan utanır… Kimi zaman kardeşine şiddet uygulayan Afşin, onu hiçbir zaman yanında bulundurmaz, arkadaşlarıyla dahi tanıştırmak istemez. Aile içerisinde sadece Babek’in annesi Peri onu sevmektedir. Afşin ile Babek’in kavgalarına artık dayanamayan baba Muhsin ise, Babek’i bir bakım evine yatırarak çare bulduğunu düşünür. Bir gün anneden habersiz çocuğu bakım evinin bahçesine bırakara kaçar… İşte bu noktadan sonra işler kopar. Evlilik yıkılma aşamasına gelir. Peri oğlunu geri alır ve bu günden sonra yaşananlar yavaş yavaş değişmeye başlar. Film, bir annenin çocuğu için her şeye katlanabilme gücünü kendisinde bulduğunu bize öğretir.

ARKADAŞLIĞIN GÜCÜ…

Bir gün Afşin’in sınıf arkadaşı Mecit, Babek ile karşılaşır ve o noktadan sonra saf masumluk ve dostluk herkesin hayatını değiştirmeye başlar. Babek’e neden böyle davranıldığını anlamayan Mecit, ona ağabey gibi davranır. Bir gün onu okula götürür ve Babek’in yaşamı bu noktada değişir. Onunla özel olarak ilgilenen bir öğretmen sayesinde derslerinde başarılı olan Babek, yavaş yavaş dışarıdaki hayata adapte olmaya başlar. Derslerinde başarılı olduğu fark edilen Babek daha sonra annesi tarafından okula yazdırılır. Yıllar geçer, Afşin’le Babek beraber okula gitmeye başlar. İşte aile ve kardeş sevgisi tüm engelleri böyle yıkmıştır

Sevgi Zamanı filmi bize ötekileştirmenin ne kadar kötü bir şey olduğunu anlatır. Engellerin hem kişi hem de aile tarafından kabul edilmesi başarının ilk adımlarından birisidir. Tabi sevgi burada büyük rol oynar. Çünkü engel zihinde ya da bedende değil, yüreklerimizdedir…

Yüreklerimizdeki engelleri kaldırma umuduyla…

Deli Yüz

2014 yapımı bir İran filmi olan Deli Yüz, sosyal medya üzerinden chat yaparak tanışan arkadaşların bir gece yaşadıkları üzerine odaklanmaktadır. Facebook üzerinden oluşturulan bir grupta tanıştıkları kişilerle buluşmayı kafaya koyan 2 arkadaş, farklı bir gece yaşayacaklarından habersizdir. Genel olarak eleştirilen ve zengin, züppe diyebileceğimiz bu insanları çok iyi bir şekilde yansıtan oyuncuları takdir etmek gerekiyor. Alışılmış İran filmlerinden oldukça farklı olan Deli Yüz’ün kurgusu da oldukça dikkat çekiyor. Bu etkileyici filmin türüne gerilim diyebiliriz ama bu gerilim iç sıkmaktan ziyade insanı içine çeken bir nitelikte.

FİLMİN KONUSU

Başta Piruz adlı karakterin bakış açısından anlatılan film, arkadaşı Mesut’la katıldıkları annesizler ve babasızlar adlı bir gruptan tanıştıkları insanlar arasında geçiyor. Tanıştıkları bu insanların maddi durumunun oldukça iyi olması, dünyada yaşanan ekonomik farklılıklara da bir nevi vurgu yapıyor. Filmimiz buluşma sırasında uyuşturucu bağımlısı olan Mandana adlı bir kızın Mesut’la olan iddialaşması üzerine hareketleniyor. Bu iddiaya göre Mesut, Mandana’nın şehir dışında olan bir arkadaşının evine girecek ve oradan ne istiyorsa onu alacak. Eğer Mesud bunu başarabilirse Mandana o eşyayı Mesut’a vermekle kalmayacak aynı zamanda son model telefonunu da hediye edecek. Eve gittikten sonra Mesut kandırıldığını fark ediyor çünkü ev bomboştur. Mandana ve arkadaşları dışarıda gülüşürken, Mesut’a ulaşamayarak telaşa kapılıyorlar. İşte işler tam olarak bu noktadan sonra çığırından çıkıyor. Çünkü Mesut içeri giren bir adamla boğuşmuş ve yanlışlıkla onu öldürmüştür. Daha sonra oradan çıkıyorlar ve olaylar Mandana’nın telefonuna ertesi gün gelen bir aramayla iyice içinden çıkılamaz bir hal alıyor.

Filmin en can alıcı kısmı ve kurgusu da tam olarak bu noktadan sonraki kısım. Arayan kişi polistir ve o gece yaşanan her şey beraber olan gençlerin gözünden teker teker anlatılmaya başlanır. Yani anlayacağınız; olay 8 karakterin gözünden farklı farklı canlandırılıp, seyirciye aktarılır. Deli Yüz bu noktada birçok filmden bu farklı kurgusuyla ayrılmaktadır. Hayatın gerçeklerini yüzümüze tokat gibi sunan bu film, izlemeye değer İran filmlerinin başını çekiyor. Sosyal medya üzerinde aktif olan insanların hayatlarının parçalanmışlığına ve yalnızlıklara da vurgu yapan Deli Yüz, muhteşem kurgusuyla da fark yaratıyor.

Bu filmde kendimizi buluyoruz…

Yönetmenliğini İranlı Humayun Esediyan’ın yaptığı “Altın ve Bakır” filminde, bilim, aşk ve sorumluluğu bir arada bulmanız mümkün. Seyyid Rıza ismindeki bir adamın; ailesiyle birlikte bilim adına bir şeyler öğrenmek için geldiği kentteki yaşam mücadelesini anlatan filmde, etkileyici sahneler filmi izleyen kişinin içine işliyor.

İnsanların tutkuları ve sorumlulukları arasındaki bağı ve çatışmayı ince ince işleyen filmde, her kesimden insan kendinden bir şeyler buluyor. Bizleri alışılagelmiş Batı sinemasının cinsellik odaklı hikayelerinden uzaklaştırıp hayatın ta kendisinin içine sokan bu masum filmle birlikte, aşkı ve sorumluluğu öğreniyoruz. Baş karakter Seyyid Rıza’nın yavaş yavaş olgunlaşmasını, hayatın zorluklarına karşı verdiği mücadeleyi izlediğimiz filmin her sahnesinde kendimizi görüyor, yaşamın zorluklarını kabulleniyoruz.

Bilime ve kitaplara aç bir adamın kendisini eğitimini tamamlamak için öğrenmeye adamasının ardından, ona ve çocuklarına büyük bir aşkla bağlı olan karısının zamansız rahatsızlığının ortaya çıkmasıyla birlikte dengeler değiştiğini anlatır Altın ve Bakır bize… Kişinin asıl karakterinin zorlu zamanlarda ortaya çıktığını öğreten filmde yönetmen Esediyan, duyguları bize abartıya kaçmadan vermiş. Duygusal olalım diye düşünerek; ajitasyon yapmayıp, sade bir dille aşkı ve romantizmi anlatan filmde oyunculuklar da çok başarılı. Naif sahneleriyle; büyük bir bütçe harcanıp yayınlanan filmlerden çok daha başarılı olan Altın ve Bakır; büyük bir minnettarlık hikayesini anlatıyor bizlere… Emeğin ve aşkın mutlaka bir arada olması gerektiğini aklımıza ince ince işleyen film, bizi sıkmayan hikaye örgüsü ve duyguları net bir şekilde aktarabilen oyuncuları ile İran sinemasının kült filmleri arasına girmiş bulunmakta. Hepimizin içerisinde birçok ders bulabileceği hikaye, tıpkı filmin kahramanlarından hemşire Sepide’yi etkileyerek ona yol göstermesi gibi bizlere de rehberlik edebilecek nitelikte…

Verilen son sahnede Rıza’nın dinlediği derste geçen cümleler de hayatın gerçekliğini özetliyor…

“Herkes bir ömür boyunca cennetin anahtarını aradı. Bir hazine, bir kimya, yahut bir iksir… Mutluluğun sırrını yanlış şeyde arıyorlar. Onun oralarda bir yerlerde olmadığı malumdur. Bu hazineyi hayal edenler, bunu arayanlar, bu hayal ile hazineyi kaçırıyorlar.”

“İnsanların arayıp durduğu bu kimya aşktır, gerisi çer çöptür… Eğer okuduklarınız bizimkiyle aynıysa, yırtıp atın kitaplarınızı. Çünkü aşk ilmi hiçbir kitapta yazmaz!”