Kategori arşivi: Gamze Gülmez

Söğüt Ağacı

Mecid Mecidi’nin yönettiği “Söğüt Ağacı” filmi ana karakter Yusuf’un dünyası gibi karanlıkla başlıyor. Sahnenin devamında karanlık, yerini dere kenarında babasıyla oyun oynayan küçük kıza bırakıyor. Karanlık ve aydınlık gelgitleriyle izleyiciyi vicdanı ve arzuları arasında kararsız bırakan film ‘’acaba ben olsam ne yapardım?’’ sorusunu sorduruyor.

Yusuf, 8 yaşında başına gelen bir kaza sonucu görme yetisini kaybeder. Kırklı yaşlarının ortalarına geldiğinde, yüzünü hiç görmediği karısı, küçük bir kızı, kendi seçmediği eşyalarla dolu bir evi, suyunun parlaklığını hiç bilmediği bir bahçe havuzu vardır. Üniversitede ders veren Yusuf’un en büyük yardımcısı ise şüphesiz eşi Rüya’dır. Yusuf mutlu ve huzurlu görünmesine rağmen yıllardır yaşadığı karanlıktan kurtulmak için Allah’a dua eder, ışığa kavuştuğunda O’na daha da yaklaşacağını adar geceleri.

Yusuf, bir sabah hastalanır ve hastaneye kaldırılır. Hastanede, gözünün arkasındaki tümörün kötüye gittiğini öğrenir ve tedavi için Paris’e gider. Sanılanın aksine test sonuçları oldukça iyi çıkar ve Yusuf’un gözleri ameliyat sonucu kısmen de olsa görmeye başlar. Yusuf, memleketine döndüğünde havaalanında sevinçli büyük bir kalabalıkla tanışır, havaalanında bir süre kalabalığa bakıp eşini ve çocuğunu tanımaya çalışan Yusuf, bir yakınının kızı olan Peri’yi görüp ona karşı hisler beslemeye başlar.

Yusuf, görmediği günlere ait tüm anılarını silmeye kararlıdır. Braille alfabesiyle yazılmış kitaplarını, anılarını, üniversitedeki derslerini, eşini ve Allah’a ettiği tüm duaları görmezden gelmeye başlar. Minnettarlık duymaktan çok uzak olan Yusuf’un annesine söylediği “4 ağaç ve 1 evin küçük bir cennet olduğunu sanıyordum.” Cümlesi izleyiciyi öfkeyle üzgü arasında bırakır niteliktedir.

Eşinden, annesinden ve kızından uzakta olan Yusuf, son kalan anılarını, kitaplarını, bahçeye dağıtır ve tüm geçmişini ateşe verir. Sıfırdan bir başlangıç yapacağı ilk gün Paris’teki hastane arkadaşı Murtaza’dan bir mektup alır, mektupta gözleri açılmadan önceki son halinin fotoğrafı vardır. Son gördüğü şey de bu fotoğraf olur ve Yusuf tekrar görme yetisini kaybeder.

Bu aydınlık günlerden sonra karanlığa gömülmek Yusuf’a ağır gelir ve adeta bir delilik hali içinde dualar ettiği Allah’a geri döner.

Giriş sekansında kızıyla akarsuda dal parçası yarışması yapması gibi, sürükleniyor, ıslanıyor, tümsekten geçemiyor ve kaybediyor Yusuf.

95 dakikalık film İlahi adalet, empati, aşk, merhamet, minnettarlık ve seçimler gibi kavramları izleyiciye ekran karşısında sorgulatır halde bitiyor.

Gamze Gülmez

Senin Dünyanda Saat Kaç?

“İlginç bir adam, Havva’cığım.”

“Evet, ilginç. 40 yaşında diğerlerinden farklı olmak ilginç. 20 yaşında zaten herkes şairdir.”

Safi Yezdeniyan’ın 2014 yılında kendi kaleminden beyaz perdeye aktardığı filmin başrollerinde Leyla Hatemi ve Ali Musaffa yer alıyor. İçinde uzak bir aşkın detaylarının işlendiği film izleyiciyi tatlı tatlı gülümsetirken bir anda çocukluğun saf hatıralarıyla hafifçe hüzünlendirebiliyor. Oyunculukların doğallıklarıyla hikayeyi daha da güçlendiren film 95 dakika.

Güli Fransa’dan yıllardır ayrı kaldığı ülkesi İran’a dönmeye karar verir. Havaalanında kendisinin tanımadığı ama O’nu çok iyi tanıyan biri (Ferhat) tarafından karşılanır. Güli mahallesine döndüğünde çok da sıcak karşılanmaz. Havaalanında karşılaştığı yabancının ise ilkokuldan beri ona aşık olup söyleyemeyen Ferhat olduğunu öğrenir. Ferhat, ilerlemiş yaşına rağmen evlenmemiş ve kalbinde Güli’nin aşkını gün geçtikçe daha da büyütmüştür. Hatta mahallede adı “Divane”ye çıkmıştır. Komşuların meraklı sorularından ve Ferhat’ın kendisine takıntısından bunalan Güli zor günler geçirirken hayat akmaya devam eder.

“Senin bilmediğin ama senin hakkında her şeyi bilen biriyle tanışmak çok zor.”

Bilenle bilmeyen, geçmişle günümüz, hayalle gerçek arasında geçen filmin kırılma noktalarından biri Güli’ye trafik ışıklarında el sallayan Mihriban Beydir. Güli, bu sessiz el sallayışla adeta şehrine tekrar kabul edilir.

Çocukluk hatıralarıyla dolu bir valiz, buhar öyküsü, Güli’yi kaybetme kabusları, kar yağarken sobanın üzerine konan portakal kabuğu kokusunun ortasında hep çocuk kalmış bir adamın, bir Divane’nin aşkı. İzleyiciyi sessiz, yağmurlu, gri Reşt sokaklarında 40 yaşında şair etmeye niyetlenmiş, müzikleriyle de oldukça doyurucu bir film “Senin Dünyanda Saat Kaç?“.

Gamze Gülmez