“Halvet ne güzeldir yar benim yârimse”
Sevginin en büyük hediyesi olan sahiplenme duygusunu bizlere hatırlatan bu mısra filmden bir kareden. Dize okunduğunda öylesine hissediyorsunuz ki bu manayı, filmi izledikten birkaç gün sonra dahi kulaklarınızda yankılanıyor.
Başrollerini Leyla Hatemi ve Hamit Behdad’ın paylaştığı film sizi umutsuz anlarınızdan tutup umudun ışığına doğru yola çıkarmak için çekilmiş adeta. Filmin senaryosu Tahran’dan Meşhed’e birkaç günlüğüne gelen Atiye ve kocasının başından geçen olaylar üzerine kurulu. Babası Ali Hatemi’den dolayı küçük yaşlardan itibaren kameraya aşinalığı olan Leyla Hatemi sizleri rolüne çekecek başarısı ile göz dolduruyor.
Hamile olduğunu düşündüren belirtiler üzerine kocasının doktora götürdüğü Atiye, doktor dört ay ömrü kaldığını söylediğinde adeta yıkılır. Daha önce babasının da yakalanmış olduğu hastalığa yakalanan Atiye sonunun babası ile aynı olmasından korkmaktadır. Umutsuzluğun dibinden yaşamın renklerine doğru sürdürdüğü yolculukta eşinin fedakârlıkları ise bize bir kez daha “sevgi emekti” dedirtecek.
Radyo programı sunan Atiye’nin yakalandığı hastalıktan sonra verdiği psikolojik mücadele çok canlı bir şekilde bizlere sunuluyor. Bu mücadele bizlere, çaresiz anlarımızda gerçekleşmesini istediğimiz mucizelerin aslında hayatın ta kendisi olduğunu hatırlatacak.
Filmde en çok etkileneceğiniz noktaysa kuşkusuz bir çocuğun gülümsemesi olacak. Bir günahsızın yeniden umutların yeşermesine vesile olması hepimizin hayatından tanıdık sahneler sunacak bize. Film bizlere hepimizin yeniden umut dolması için gereken tek şey aslında bir çocuğun gülümsemesi diyecek.
“Halvet ne güzeldir yar benim yârimse
Yanmak benim işim, mum olmak onun”
Yorgunluğu, umutsuzluğu iliklerinize kadar hissettiren filim sonunda size de bir umut sunacak mı?
İyi seyirler dilerim.
Yeşil Kalem