Hakikatleri dağlar gibi omzumuza yükleyen bu soru yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de geçiyor. Samimiyetle bu soruya verilecek cevabın ardından, insana kurşun bile işlemez, mübalağa değil, gerçek. Elma ve Selma‘da bu sorunun hayatın içindeki işleyişle cevaplandığına şahit olacağız. Kimi İslam büyüklerinin hayatlarından kesitler göreceğimiz film, kendimizi sorgulamamız için çekilmiş bir ders niteliğinde.
Filmin yönetmenliğini daha önce kameranın önünde de olmayı tecrübe etmiş Habibullah Behmeni üsteniyor. Filmin daha önce değerlendirmesini yaptığım diğer filmler kadar yüksek bir çekim bütçesi olmadığı aşikar ancak kurgusu ile kesinlikle izlenilmesi gerekenler arasında yerini alıyor. Başrolü İran sinemasının göz dolduran aktörlerinden Seyyid Muhammet Hadi Dibeci üstlenirken, Sügul Kalatiyan ve Cafer Dehkan takdir toplayan oyunculuklarıyla filmin öne çıkan diğer isimleri oluyorlar.
Medrese talebesi olan Sadık’ın sahibine danışmadan bir elmayı yemesi ile başlayan hikaye, ilk andan son ana kadar bize sürekli aynı soruyu sorduracak: “Allah kuluna yetmez mi?” Yaptığımız şeylerde sadece Allah’ın rızasını amaç ediniyor muyuz? Gerçekten Allah’ın bize yeteceğine iman ettik mi? Sözün ötesinde, özün cevabını arayacağımız bir yolculuk var karşımızda.
Sadık evlenme teklifi için bohçasını alıp yola koyulduğunda başlayacak esas hikaye. Sonrası ise birçoğumuzun yeniden görmeyi hasretle beklediği bir insanı hayranlıkla izlemekle geçecek. Filmin en can alıcı noktası ise tartışmasız sonu olacak. Alışagelmiş somlardan birini beklerken, Sadık bizi bir kez daha sarsacak, bir kez daha özümüze İslam’a dönmemiz için ikaz edecek. Birilerinin izlemesine vesile olacağım en kıymetli eserlerden biri şüphesiz.
İran sinemasına aşina olanların kalbinde yer eden büyük şair Hafız-i Şirazi’nin şu sözleri ile hem filimi özetlemek hem de son noktayı koymak istiyorum:
“Taç ve Taht Geçicidir.
Hiç gönüllere girdin mi?”
İyi seyirler dilerim.
Yeşil Kalem