Mecidi’yi Eleştirelim..

Hz. Muhammed: Allah’ın Elçisi” izlemeden önce bir çok eleştiriyle karşılaştık.

“Filmi seyredip de Şiî’lerin oyununa gelmeyin” diyenleri duyduk. Filmin Efendimiz’e (asm) hakaret olduğunu dahi duyduk. Ancak bu eleştirilerle karşılaştıktan sonra bu söylenenleri tahkik ettik mi?

Filmi izledik: Yapım, bizim üzerimizde olumlu yönde bir etki bıraktı ve bazı değerlendirmeler de bulunduk. Tabiî mesele konunun ehli olan âlimler tarafından değerlendirilip yapıcı bir şekilde eleştirilmeli.

Filmin yapımcısı olan Mecidi, filmde Hz. Muhammed’in (asm) doğumundan gençliğine kadar olan süreyi işliyor. 63 yıllık bir sürenin tamamının filmleştirilmesinin mümkün olmadığı gibi, elbet Efendimiz’in (asm) genç-liğinin de 178 dakikaya sığmayacağını idrak edebiliyoruz. Bu sebeple Peygamber Efendimiz’in (asm) gençliği hakkında bildiğimiz bazı önemli olaylar gösterilerek peygamberlikten önceki süre biraz anlatılmaya çalışılmış. Tabiî sadece çocukluğu değil, Efendimiz’in (asm) doğumundan önceki sürede yer alan ebabil kuşlarının Kâbe’yi fillerle hedefine alan Ebrehe’yi taşlaması da unutulmamış.

Yapım teknik olarak değerlendirildiğinde filmin genel anlamda başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Ancak çekim açıları ve kameranın kullanımı konusunda biraz daha iyi olabilirdi. Batı filmlerinin çekimiyle kıyasladığımızda kameranın kullanımındaki fark -bazen- göze çarpıyor. Kameranın genel anlamda başarılı kullanılmasıyla birlikte, oyuncunun da elinden geleni yaptığı görülüyor. Kostümler ve setler de bizi o tarihe götürmekte güçlük çektirmiyor.

Gerçekleşen tarihî olayların olabildiğince aslına uygun verilmesi kaygısı düşünüldüğünde, senaryo ve kurgudaki boşluklar göz ardı edilebilir. Ancak tarihlerin geçişi, olayların gelişimi ve önemli isimlerin birbirleriyle olan ilişkileri hiç bilmeyenler için havada kalabilir. Tabiî fantastik bir hikâye yazılmadığı bilinirse ve belli bir olay örgüsüne bağlı kalmak zorunda kalındığı düşünülürse kurgusal hatalar elbet kabul edilir bulunacaktır.

Bu bölümden sonra paragraflar filmin gidişatı hakkında bilgi verir. Eğer önce filmi izlemek isterseniz okumaya devam etmeyin.

Filmin ilk dakikalarında Hz. Muhammed’in (asm) doğumuyla gerçekleşen bir takım olaylar anlatıldıktan sonra izleyicinin duygusal bağ kurabilmesi için önce annesi Hz. Amine, sonra dedesi Abdülmüttalib ve en son olarak da amcası Ebu Talib ile olan ilişkisi ön planda tutularak konu işlenmeye çalışılıyor. Filmin hemen hemen son 3’te 1’lik kısmının Ebu Talib ile geçmesi medyadaki eleştirileri bu yöne çekiyor.

1976 tarihli yapım olan Çağrı filminde Hz. Muhammed (asm) ile diyalogdan kaçınılırken Mecidi, Efendimizin (asm) diyaloglarına yer vermiş. Ancak ülkemizde ilgili konuşmaların sesleri çıkartılarak konuşmalar altyazı olarak verilmiş. Film’de yüzünün tamamı hiç bir zaman net bir şekilde gösterilmeyen Efendimiz (asm) genellikle arka tarafından gösterilerek sahnelerde de ya uzun saçları şeklini kapatıyor ya da beyaz kefiyesi kendisini net bir şekilde görmemizi engelliyor. Bu şekilde “Efendimizin (asm) şekli nasıl?” dendiğinde hayalimize gelecek bir resim olmuyor.

Filmin detaylarında Hz. Muhammed’in (asm) kadın haklarına verdiği değer göze çarpıyor. Gerek kız çocuklarının diri diri gömülmesine karşı çıkmasıyla, gerek kadın köleleri kurtarmasıyla gerekse de en son yer alan balıkçı kabilesindeki tanrılara sunulan kadınları ve çocukları kurtarmasıyla kadına verilen değer filmde işleniyor. Son sahnede yer alan deniz kıyısındaki balıkçı kabilesiyle geçen olaya ise aşina değiliz. Bunun yanı sıra film süresince Yahudilerin üzerine çok ciddî gidilirken, Rahip Bahira’nın olduğu sahnelerde de Hıristiyanlığın Hz. Muhammed (asm) ile bir çok ortak paydası olduğu vurgulanıyor.

Yapılan bir eser elbette kusursuz olamayacaktır, ancak 7 yıl üzerinde çalışılmış (2 yıl araştırma, 5 yıl çekimler) ve tamamlanması için 40 milyon doların harcandığı Efendimiz’i (asm) anlatan bir yapımı her bir Müslüman olarak tahkik edelim. Ön yargılarımızı bir tarafa bırakıp yapımın getirdiği olumlu etkileri düşünelim. Filme aynı zamanda bütünsel yaklaşıp Batı sinemasıyla rekabet edebilecek bir eser çıkarabildiğimize sevinelim. Detayları, bütünden daha öne çıkartıp bütünü karartmayalım. İncelediğimiz detayları, daha iyilerini yapabilmek adına kullanalım.

Mustafa Sait ÖNAL – Yeni Asya

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir