Hayal ile Gerçek Arasında Bir Kovalamaca; Nigar

Haya ile gerçeğin dünyasında bulundunuz mu? Kendi zihninizde kaybolduğunuzu hissettiniz mi? Kendi zihnimizin bile ihanet ettiği bir dünyada kime güvenebiliriz ki? Bazen hayal ile gerçeği ayırt edemeyecek noktalara gelebiliriz. Bu duruma gelmemizde yaşadıklarımız ve çevremiz etkili olabilir. Psikolojide buna şizofreni deniliyor. Şizofreniz, kişinin neyin gerçek neyin hayali olduğunu anlayamadığı bir zihinsel hastalık, bir psikozdur. Zaman zaman psikotik rahatsızlığı olanlar gerçekle ilişkilerini kaybederler. İran sinemasının son yıllarda aksiyon/gerilim dalında verdiği en önemli eserlerden birisi olan Nigar filminin başkarakteri -aynı zamanda filmin adı- tam da böyle bir durumdadır.

Hakikat nedir? Gerçek Nedir? Gerçek ile hakikat kavramları birbirinden farklıdır. Gerçek nesnel gerçekliği, hakikat ise bu nesnel gerçekliğin zihnimizdeki öznel yansısını dile getirir. Hakikat kavramını en iyi şekilde açıklayan diyalektik materyalist felsefedir. “Bahçemizde bir ağaç görürüz, bu nesnel gerçekliktir; bu ağaç bilincimizde yansır, bahçemizdeki ağaca uygun olarak doğru yansıdığı ölçüde hakikattir.”[1] Sigmund Freud, “Bir insanın yapabileceği en iyi şey kendine karşı tümüyle dürüst olmaya çalışmasıdır.”[2] der.

Nigar, bir gerçeği mi arıyor yoksa doğruları mı istiyor? İşte tam burada bir ikilem yaşıyoruz. Nigar, ne istiyor? Birçok sahneden sonra istediği şeyin kendi doğruları ışığında gerçekleri istediği oluyor. Aslında Nigar, kendisinin yönettiği ve psikolojik açıdan sığındığı bir liman olan kendi gerçekliklerinde babası ile her şeyden önce de kendisiyle hesaplaşıyor. Filmin başlarında uykuya daldığında babasıyla yaptığı konuşmada birbirlerini tekrar etmeleri ve gerçeklik algısının daha o noktada yıkılması bize çok şey anlatıyor.

Filmin birçok yerinde Nigar, kendi benliğinden ayrılarak olayları aydınlatacak kişilerin benliklerine bürünüyor. Örneğin annesinin yanına uzandığında kendisini babasının bedeninde hissediyor ve onun okuduğu kitabı okuyor.

Gerçeği Ararken Gerçeklikten Kopmak

Nigar’ın başına gelen tam olarak bu aslında. Gerçeklik algısı öyle bir yıkılıyor ki seyirci de bir süre sonra neyin gerçek neyin doğru olduğunu bir türlü kavrayamaz hale geliyor. Aslında bu seyirci açısından filmin içerisinde kalması adına iyi bir durum. Filmde kalıpları yıkan bir diğer unsur ise erkek başrol karakteri olan Peyman’ın mafya ile mücadelesinin altında yatan temel sebeplerin çıkar ilişkisinden çok başka olması.

Filmde kullanılan psikolojik öğelerin sadece şizofreni ile sınırlı kaldığını düşünürsek yanılmış oluruz. Nigar aynı zamanda bir uyurgezerdir. Yine filmin başına dönecek olursak uyuduğu ve babasıyla birbirlerini tekrar ettikleri sahnede babasının elinde gördüğü şeyi uyandığında kendi elinde bulur. Bu da onun uyurgezer olduğunu ve bilinçaltına yer eden bazı olayların açığa çıktığının göstergesi olarak karşımızda duruyor. Uyurgezerler düşük bilinç halinde olmalarına rağmen, yavaş dalga uykusu aşamasından kaynaklanan ve genellikle tam bir bilinç durumunda gerçekleştirdikleri faaliyetleri gerçekleştirirler.[3] Bütün bir film Nigar’ın psikolojisi ve savaşı üzerine kuruludur. Aslında farkında olmasa da aynı zamanda kendisi ile de savaşmaktadır.

Yönetmen Rambud Cevan, bizlere insan psikolojisinden yansımalar sunmaktadır. Neyin gerçek ne olmadığına bizlerin karar vermesi gerekiyor bir bakıma… Gerçekten yaşadığımız hayattı ne kadar tecrübe edebiliyoruz? Başta sormuştuk, kendi zihnimiz bile bize ihanet ederken kime, nasıl güvenebiliriz? Neden güvenmeliyiz? Yönetmen bizlere hayatın yanılsamalarını ve kendi düşüncelerimize göre yaşayabildiğimizi, kendi zihnimizde kaybolabildiğimizi, karanlık köşelerden kişiliğimizin bilmediğimiz yönlerini çıkarttığımızı gösteriyor. Gerçekten biz kimiz? Bizler ne düşünürsek onu görürüz.

Kaynakça
[1] Felsefe Terimleri Sözlüğü
[2] Sigmund Freud: Bir Yanılsamanın Geleceği”, İdea Yayınları, 2000, İstanbul, s. 23.
[3] Uyurgezerlik, WikiZero

Özkan Köprülü

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir