Altın ve Bakır

Selamun aleyküm. Uzun bir süredir film izlemeye ara vermişken Altın ve Bakır gibi inanılmaz güzel ve iz bırakan bir filmle geri dönüş yapmak beni çok mutlu etti.

Altın ve Bakır şimdiye kadar izlediğim İran filmleri arasında konu, anlatış biçimi ve oyunculuk konusunda en iyisiydi. Birincilik tahtında bulunan Kalbi Kırık filminin tahtını salladı ve oraya bir güzel yerleşti. Önce kısaca konusundan bahsetmek istiyorum.

KONUSU :

Başrolümüz Seyyid Rıza alim olma yolunda ilim talebesidir. Bu süreçte eşi Zehra Sadat onun en büyük yardımcısıdır ve onun yapması gereken görevleri de yaparak eşinin sadece ilimle meşgul olmasını sağlıyor. Hayatlarını bu şekilde sürdürürken kader onlara bir oyun oynar ve Zehra Sadat, MS (emes) hastalığına yakalanır. Bütün işler, hayatı boyunca sadece ilimle meşgul olan Seyyid Rıza’ya kalır. Bu film ise Seyyid Rıza’nın hayatta en çok sevdiği iki şey; eşi ve kitapları arasındaki mücadelesini ve sonundaki seçimini anlatır.

Bundan sonrası spoiler içerir.

Film hakkındaki bazı düşüncelerimi maddeler halinde belirtmek isterim.

1- Zehra Sadat bize bir kadının mutlu olduğunda yapamayacağı, üstesinden gelemeyeceği hiçbir şeyin olmadığının kanıtı gibidir. Kısacası “Bir kadın mutluyken dünyaları bile sırtında taşıyabilir ama o kadın mutsuzsa yerden bir iğne kaldırsa gözüne batar”. Bunun için eşlerinizi mutlu edin.

2- Filmin giriş kısmı çok başarılıydı. Bir yandan film ekibinin isimleri yazarken bir yandan film hakkında kısa kesitler verilerek izleyiciyi film hakkında alt yapı oluşturulmuş oldu. Böylece gereksiz uzatılma olmadan verilmek istenen konu izleyiciye daha etkili bir şekilde ulaştı.

3- Zehra Sadat; Ne kadar güzel iyi kalpli, yardımsever biri. Çok fazla ilmi olmasına rağmen İslam’ı yaşayan yüreklere dokunan bir kadın.

4- Zehra’nın hastalığı sonucunda kendi kendine yetememesi ve birisinin yardımına muhtaç olması, hele o mutfak sahnesi (kızı Afife’ye makarna yapmak isterkenki sahnesi) bir kadın için ne kadar acı ve zor bir durum.

5- Filmin başında Zehra’nın Seyyid’i sevdiği kadar Seyyid’in Zehra’yı sevdiğini düşünmüyordum, ama beni öyle bir ters köşe yaptı ki en sevdiği şey ilim ve kitaplar olan Seyyid, eşine yardım etmek için onlardan vazgeçti ve derse gidemez, kitap okuyamaz oldu.

6- Filmin son sahnelerinden biri olan Zehra’nın “Bana uzun zamandır Kuran okumuyorsun” deyip ona Kuran’ı uzattıktan sonra Seyyid Rıza’nın gözlerinin artık görmediğini fark etmesi ve eşine hiçbir şey belli etmeden İnşirah süresini okuyup ona sevdiğini söylemesi belki de filmin en güzel sahnelerinden biriydi.

Bu film kalbime o kadar dokundu ki, şu zamanda ufak tefek sorunlardan dolayı boşanan o kadar insan varken Zehra ve Seyyid’in bunca sıkıntıya birlik olarak göğüs geriyor olmaları bana Aşkın ne demek olduğunu bir kez daha hatırlattı.

Bir Kalem Bir Dünya

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir