Filmin konusuyla ilgili en büyük dikkat çeken şey yaşanmış bir olaya dayanıyor olması. Başladığı ilk dakikadan itibaren Afgan halkın yaşam şekline göre bilgiler vermeye başlıyor. Sinemanın yasaklandığı bir dönemde savaş ve zulüm içerisinde olan halka bir nebze de olsa moral olması için yeniden sinemanın açılması için uğraşılıyor.
Eşref Han bu noktada en çok uğraşan kişi olarak filmde karşımıza çıkıyor. Devletin bile baş edemeyeceği güçlere sahip olan ve sanata karşı olan kişilerin tehditlerine rağmen oldukça azimli bir şekilde topluma yararlı olacağını düşündüğü sinema hizmetini sunmaya çalışıyor. Afgan ve İran halkının genel yaşamı düşünüldüğünde aslında o kadar katı olmadıkları beni oldukça şaşırttı. Bu filmde de kadınlara özel olarak değer veriliyor olması çok hoşuma giden bir durum oldu. Tabi her toplumda olduğu gibi dar görüşlü insanlara örnek olarak yaratılan karakterler de mevcut.
Afgan halkının sinemayı rahat rahat izleyebilmesi için Eşref Han bozulan film aygıtını düzeltmek için İran’a yolculuk ediyor. Bu süreçte yaşadığı sıkıntılara rağmen yılmaması gerçekten insana ilham veriyor. Ancak filmin konusunun yavaş işlendiği kanısındayım. Gereksiz ayrıntılara yer verildiği için izlerken sıkıcı bir sürece girilebiliyor.
Filme ait çekimler oldukça kaliteli. Konu nedeniyle özel efektlere zaten gerek duyulmamış. Ancak konunun geçtiği alanlar izleyiciye net bir şekilde aktarılabilmiş. Filmin geneline bakıldığında sanki sessiz geçtiği izlenimine kapılabiliyorsunuz. Sanırım bu his filmde fazla müzik kullanılmamasından kaynaklanıyor. Aslında başlangıç anında nefis bir müzikle filme giriş yapıldığı için bu konunun çok güzel ve değişik müziklerle renklendirileceği konusunda ümitliydim. Filme bu tarz bir düşünceyle başlamış olmam da bende filmin ilerisi için böyle bir etki yaratmış olabilir.
Film içerisinde aslında çok tatlı ufak hikayeler var, örneğin Gülçehre isminin nereden geldiği gibi. Ayrıca farklı ve kaliteli eski yapım filmler hakkında da birçok öneride bulunuyor. Bu açıdan bakıldığında Gülçehre filmi aslında bir arşiv niteliği taşıyabilir. İçerisinde izleyicilerde merak uyandırıp izleme isteği uyandıracak başka film isimleri de geçiyor.
“Gülçehre” sanat ve film aşığı kişiler için duygusal sayılabilecek bir film olmuş. Savaşa, tehditlere, karanlığa rağmen amacından vazgeçmeyen Eşref Han’ın ısrarla sinemasını açma çabası filmin değerini arttıran en önemli nokta aslında.
Irene Monk