Gülçehre

Gülçehre, Vahid Musaiyan imzasını taşıyan 2011 yapımı bir İran filmi. Başrollerini Mesut Raiyan, Laden Mustofi, Hidayet Haşimi ve Afşin Haşimi paylaştığı filmde, savaşın ortasında kalmış Afganistan halkına bir yandan moral ve motivasyon sağlamaya çalışan, diğer yandan da onların eğitilmesi amacını taşıyan bir adamın, halka sinema izletebilmek için verdiği mücadele anlatılıyor. Olaylar, Afganistan’ın başkenti Kabil’de geçmekte ve oldukça sürükleyici olaylar birbirini takip etmekte.

İran Sinemasını sevenler ya da ilgi duyanlar için mutlaka izlemelerini tavsiye edeceğim film de, savaş ve bağnazlık yüzünden köşeye sıkışmış bir halkın çaresizliği ve yeniliklere kapalılığın felaketi içlere işleyecek tonda anlatılmış. Dilerseniz filmimize kısaca değinelim.

Filmimizin kahramanı olan Eşref Han, savaştan bıkmış ve yılmış olan halka, dedesinden kalma sinemasını yeniden faaliyete geçirerek biraz moral sağlamak ster. Tabi işler onun hayalini kurduğu kadar kolay gitmez, hatta tüm her şeyin sebebi sinemadır. Taliban Kabil’de söz sahibidir ve Molla Kadir denilen liderleri Eşref Han’ı tehdit etmekle başlar işe. Sinemayı haram görür ve yeniden açılmasını istemez. Eşref Han bu tehditlere aldırmaz ama bir sorun vardır ortada; projeksiyon makinesi bozuktur ve Kabil’de tamir edilmesi mümkün değildir.

Kültür bakanlığı yapan dostu ona, İran’da bu tamir işini yapabilecek biri olduğunu söyler, Eşref Han hemen yola çıkar. Sınırda yaşanan tatsız olaylar ve arabasının çıkmasına izin verilmese de Eşref Han hedefinden vazgeçmez ve İran’a ulaşır. Aradığı tamirciyi bulur ve onu ikna ederek birlikte Kabil’e dönerler. Tamirci Guderz’de tıpkı Eşref Han gibi tam bir sinema aşığıdır ve oda ömrünü insanları sinemayla buluşturmak için harcayan biridir.

Guderz ve Eşref Han kolları sıvayarak işe başlar başlamasına ama bundan haberdar olan Taliban sürekli tacizlerine devam eder ve en sonunda sinemaya dinamit koyarlar. Dinamiti patlatmakta başarılı olamazlar ama bu esnada bir gencin ölümüne neden olurlar. Tüm olumsuzluklara rağmen Eşref Han azimle sinemasını yeniden kurmayı düşlemekte ve bu esnada da doktor Ruhsare Hanım kendisine büyük bir destek vermektedir. Ruhsare’ye karşı duyguları olan Eşref Han bunu hiçbir zaman dile getirememiş ama bu esnada da bunu dile getirmek için fırsat kollamaktadır, ancak konuşacakları esnada hep bir sorun çıkmakta, Eşref Han bir türlü konuşma fırsatı bulamamaktadır ve bu duygular tek taraflı değildir.

Tüm yaşanan olumsuzluklara rağmen Eşref Han’ın işine devam etmesi, sonunda da sinemayı açmayı başarması Molla Kadir’i iyice kızdırır ve açılış günü sinemaya saldırı düzenler. Büyük hayallerle açılan sinema harabeye döner ve Molla Kadir, kültür bakanı Salar’a da, arşivlerinde olan tüm filmleri vermeleri, aksi halde ölümle cezalandırılacağını söyler. Çaresizlik içinde kıvranırken Guderz’in aklına parlak bir fikir gelir ve duvar örüp, tek filmleri ve negatif olanları saklayıp duvarı kapatırlar. Sabah olunca Taliban gelir ve bakanlıktan tüm filmleri alıp meydanda yakarlar.  Halka da sinemanın ve resmin haram olduğunu bu yüzden yasak olduğunu, kadınların özellikle sinema izleyemeyeceklerini, bunlara yönelenlerin cezasının ölüm olduğunu duyururlar. Haliyle Eşref Han’da halka fitne ve fesat yaymaktan tutuklanma emri çıkar.

Tüm bu sıkıntılı olaylar yaşanırken Eşref Han, Guderz, Ruhsare ve Bakan Salar birlikte hareket eder ve Eşref Han’ı saklarlar. Ülkesine bir türlü geri dönemeyen Guder’i İran’a gönderebilmek için elçiliğe giden Eşref Han orada yakalanır, onu kurtarmak için askerlerin yanına koşan Ruhsare’de tutuklanır. Artık Eşref Han için yapılacak bir şey kalmaz ve kendisini halkına biraz mutluluk yaşatmak isteyen bu adam idam edilir. Ruhsare ise Molla Kadir’e nikahlanır.

Ruhsare’nin bu rızasız evlilikten bir kızı olur ve Gülçehre ismini verir. Gülçehre, Eşref Han’ın sinemasının ismidir.

Gülçehre filmi gerçek bir konuya dayanıyor. Onu bu şekilde etkili kılan da aslına bakarsanız bu gerçeklik.

Tıpkı Eşref Han’ın dediği gibi, şartlar ne olursa olsun, herkesin bu dünyada mutluluğu tatmaya ve moral bulmaya ihtiyacı vardır.

Diyecek pek de söz yok. O halde iyi seyirler…

Ayşe Kaya

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir