Sinema, çağımızın mucizesi ve hayatımızın vazgeçilmezi… Hani keyifle bir film izleyelim demeyen kaç aile var bilmiyorum. Var elbette ama çok az olduğundan şüphem yok. Onlar da bir süre sonra bu mucizeye tanıklık edecek ve izleyecekler, bundan kaçmak mümkün değil. İnsan fıtratı bu… Yüce kitabımız Kur’an Nebilerin kıssalarını aynı sebeple işlemiyor mu?
Televizyon öncesi dönemi bilen orta yaş gurubu olanlar hatırlarlar, büyüklerden bin bir gece masallarını dinlemeyi. Artık o naif masalcı dedeler kalmadı. Onun yerine vahşi Hollywood hikâyeleri girdi. Zihnimizi kontrol ettiğimizde bildiklerimizin çoğunu filmlerden, dizilerden aldığımızı fark edeceğiz. Belki sen, ben etkilenmiyoruz ama ya çocuklarımız?
Korkunç bir sinema açlığı içindeyken eli yüzü düzgün bir film girdi hayatımıza. Hani ailece gidilebilecek bir film, hem de siyer-i Nebi’den… Hz Muhammed: Allah’ın Elçisi…
Filme yazılan eleştirileri okuyunca şok oldum.
Filmde Ehli Sünnete saldırı varmış.
Filmde Hz. Resul-i Ekrem (s.a.v) gösteriliyormuş
Filmde Hristiyanlık propagandası varmış.
Filmde tarih çarpıtılmış.
Filmde bazı şahsiyetler bilerek gösterilmemiş ve bazı şahsiyetler gözümüze gözümüze sokulmuş.
Aslında eleştirenlerin birçoğu filmi izlememiş ve “izlemeden filme eleştiri yazma sanatı”nı geliştirdikleri için adlarını sinema tarihine yazdırmış olduklarının farkında bile değiller.
Çağrı filmi ilk gösterime girdiği zaman bundan daha fazla eleştiri aldığını söylüyorlardı da inanmıyordum, ta ki gazete kupürlerini görünceye kadar. Demek sorun sadece İran değil, sorun kafalarda.
Ya kardeşim, film hakkında dile getirilen eleştirilerden hangisi gerçekten yerli yerinde? Neredeyse hiçbiri. Bana göre hepsi de art niyetli.
Vay efendim subliminal mesajlar varmış. Birçok yazar bunu yazdı. Hem de bunu İslami kalemler yazdı ve bu insanların diline dolandı. En çok kanıma dokunan da filmde Hristiyanlık propagandası var diyenler. Bu cümleleri kurarken izleyicilerin zekâsıyla dalga geçtiklerini bir gün yüzlerine vurulmayacağını mı sanıyorlar?
Yok, efendim tıpkı Hz. İsa portrelerine benzer sahneler kurgulanmış. Evet, öyle kurgulanmış, çünkü sinema sahne teknikleri açısından İlahi bir portre yapılacaksa böyle yapmak gerekiyor. Allah’ın Elçileri sinema diliyle anlatılacaksa yapılması gereken bu. Bunu kim yaparsa yapsın böyle yapmaktan başka çaresi yok.
Efendimizi resmetmişler diyorlar, yandan, arkadan, parmaklarının arasından, öyle ya da böyle bizi kandırıp tam olarak resmetmiş diyorlar. Allah aşkına filmi izleyenlere sorun, aklınızda bir resim kaldı mı diye? Ben izledim ve zerre kadar bir resim yok hafızamda.
Tarihsel bilgileri kendilerine göre değiştirmişler, Ebu Talip çok fazla ön planda, dört halifeden eser yok diyorlar. Hani ehli Sünnet tarih kitaplarında Peygamber Efendimiz ‘in 12 yaşına kadar olan bölümünde bundan farklı bir şey olduğunu ispat edecek biri çıksın o zaman. Ya biz yanlış siyer kitapları okumuşuz ya da birileri bizi aptal yerine koyuyor.
Bilemiyorum, bilmek istiyorum ama bilemiyorum.
Film gösterime girmeden evvel orijinalini izlediğimde film olarak benim de eleştirilerim vardı. Siyasi, mezhebi ya da İran’ın dış politikasına dayalı eleştiriler değildi bunlar. Salt bir sineme izleyicisi gözü ile birkaç eleştirim vardı. Şöyle olsa idi, böyle olsa idi diyebileceğim… Lakin filme bunca saldırıdan ve bilinçsizce linç edilişini izledikten sonra iyi yaptın Mecidi diyorum. Her ne yaptın ise hakkını verdin ve iyi yaptın. Sinema tarihine bir Nur’un çocukluğunu yazdın. İki kez izledim ve gözyaşı içinde.
Filmden çıkınca Reulullah’ı (s.a.v) o denli kendime yakın hissettim ki okuduğum hiçbir siyer kitabında bunu hissetmemiştim. Ben O’nun yetim oluşunu, acısını, çocuk yüreğini hiç böylesine hissetmemiştim. Oysa hissetmeli insan…
Siz siz olun imkânınız varsa özellikle çocuklarınızı bu filmden mahrum etmeyin. İmkânınız yoksa da sabredin, çok sürmez internette izlersiniz.
O Mübarek Yetim Çocuğu (s.a.v) Mekke çöllerinde, Medine sokaklarında koşarken izlemenin keyfine doymayacağınızdan eminim vesselam.
Ayşe Yıldız