Kategori arşivi: Yazarlarımızdan

İran Sineması Film Eleştirmenleri Ekibimiz

Senin Dünyanda Saat Kaç?

Senin Dünyanda Saat Kaç? (2014)

“Kara gözler, derin gözler
Gelmemi bekleyen gözler
Tüm sırlarımı bilen gözler”

Bir satırı eksik başlar şarkı. Gil-i Gül’ün hatırlayamadığı o cümle artık tek bir kişinin kalbinde saklıdır: Deli Ferit’in. Ferit, çocukluğundan itibaren her anını gözlediği Gil-i Gül’ün yanında olmak için her şeyi yapar. Kimi zaman bulut olup da yağmur yağsın diye su kaplarını doldurur, bekler. Kimi zaman geçmişe dair anıları saklayarak Gül’ün annesinin arkadaşı olur.

Gil-i Gül’ün balık almak için uğradığı Pazar yerinde Ferit’i gördüğü zaman söyledikleri tüm bunları doğrular nitelikte: “Koruyucu meleğim burada olduğumu biliyor mu?”

Gil-i Gül Fransa’dan memleketi İran’a kendisinin de bilmediğimi bir sebeple kısa bir süre için döner ve Deli Ferit’le daha ülkeye adımını atar atmaz karşılaşır. O Ferit’i hatırlamaz ama Ferit onu adeta bir şiir gibi ezberlemiştir. Gül’ün annesi kısa bir süre önce vefat eder ve kızının geldiğini göremez. Bu yüzden midir bilinmez, Ferit’le aralarında ilginç bir arkadaşlık bağı kurulur. Ferit aşkın bekleyen halidir, vazgeçmeyen hali. Kendisi de öyle der: “Beklerim işte, başka ne yapabilirim ki?”

Gül ve Ferit arasında yaşananlar bir tarafın hatırlama çabalarıyla, diğer tarafın ise hatırlatma çabalarıyla devam eder.

Film 2014 yapımı ve 101 dakikadan oluşuyor. Başrolleri Leyla Hatemi ve Ali Musaffa paylaşıyor. İkili aynı zamanda gerçek hayatta da evli. Hatemi 2011’de yardımcı karakter rolünde olduğu “Bir Ayrılık” adlı filmle 61. Berlin Film Festivalinde “En İyi Kadın Oyuncu Gümüş Ayı” ödülünü kazandı.

Ali Musaffa 2013’te Oscar ödüllü yönetmen Asğar Ferhadi’nin ilk yabancı dilde çekilmiş “Le Passe” (Geçmiş) adlı filminde rol aldı ve Mayıs 2013’te Cannes Film Festivali’ndeki prömiyere katıldı. Ardından da son olarak “Senin Dünyanda Saat Kaç?” adlı Safi Yazdanian’ın yönetmenliğindeki filmde eşiyle beraber oynadı.

Gerçek hayatta evli olan oyuncuların samimiyetinin yansıdığı duygusal ve oldukça zarif bir film sizleri bekliyor. Peki filmde tam olarak neler oluyor?

Aslında zaman içerisinde azalmak yerine gittikçe güçlenen bir aşkın hikayesi anlatılıyor. Tek taraflı, bazen karşısındakini korkutan bazen de meraklandıran Ferit’in yıllarca içinde büyüttüğü aşk. Tek bir şarkıyla geçmişe dönülüyor ya da eski model bir arabayla bugünde yolculuk yapılıyor. Ve filmin en başında bir cümle kuruluyor, Ferit’in anıları kadar karışık bir cümle:

“Kalp kırmak bir sanatsa eğer,
Sesi ayarsız bir kaz gazel okur.”

Merve Eren

Senin Dünyanda Saat Kaç?

“İlginç bir adam, Havva’cığım.”

“Evet, ilginç. 40 yaşında diğerlerinden farklı olmak ilginç. 20 yaşında zaten herkes şairdir.”

Safi Yezdeniyan’ın 2014 yılında kendi kaleminden beyaz perdeye aktardığı filmin başrollerinde Leyla Hatemi ve Ali Musaffa yer alıyor. İçinde uzak bir aşkın detaylarının işlendiği film izleyiciyi tatlı tatlı gülümsetirken bir anda çocukluğun saf hatıralarıyla hafifçe hüzünlendirebiliyor. Oyunculukların doğallıklarıyla hikayeyi daha da güçlendiren film 95 dakika.

Güli Fransa’dan yıllardır ayrı kaldığı ülkesi İran’a dönmeye karar verir. Havaalanında kendisinin tanımadığı ama O’nu çok iyi tanıyan biri (Ferhat) tarafından karşılanır. Güli mahallesine döndüğünde çok da sıcak karşılanmaz. Havaalanında karşılaştığı yabancının ise ilkokuldan beri ona aşık olup söyleyemeyen Ferhat olduğunu öğrenir. Ferhat, ilerlemiş yaşına rağmen evlenmemiş ve kalbinde Güli’nin aşkını gün geçtikçe daha da büyütmüştür. Hatta mahallede adı “Divane”ye çıkmıştır. Komşuların meraklı sorularından ve Ferhat’ın kendisine takıntısından bunalan Güli zor günler geçirirken hayat akmaya devam eder.

“Senin bilmediğin ama senin hakkında her şeyi bilen biriyle tanışmak çok zor.”

Bilenle bilmeyen, geçmişle günümüz, hayalle gerçek arasında geçen filmin kırılma noktalarından biri Güli’ye trafik ışıklarında el sallayan Mihriban Beydir. Güli, bu sessiz el sallayışla adeta şehrine tekrar kabul edilir.

Çocukluk hatıralarıyla dolu bir valiz, buhar öyküsü, Güli’yi kaybetme kabusları, kar yağarken sobanın üzerine konan portakal kabuğu kokusunun ortasında hep çocuk kalmış bir adamın, bir Divane’nin aşkı. İzleyiciyi sessiz, yağmurlu, gri Reşt sokaklarında 40 yaşında şair etmeye niyetlenmiş, müzikleriyle de oldukça doyurucu bir film “Senin Dünyanda Saat Kaç?“.

Gamze Gülmez

Çerçeveli Hatıralar

Yaşanılan duygular önemsemenin ötesine geçerse anılarda bizimle birlikte zaman yolculuğumuza eşlik ederler. Yılların izlerini yanımızda götürmenin ağırlığını üzerimizde hissetmiyorsak, bu aşkın gücündendir.

Kimilerine üzüntü veren hatıralar kimilerineyse yaşamda var olma amacı veriyor. İlk zamanlarda anılar ve umutlarla birleşen yolculuğumuzda, belli bir zaman sonra umutlarımızı bir kenara bırakıp ileriye doğru yürüyoruz. Yıllar bizlere bir şeyleri geride bırakmamız gerektiğini anlatmaya çalışsa da, umutlarımızın tekrar yeşerme olasılığına kaptırıyoruz kendimizi.

Senin Dünyanda Saat Kaç, 2014 yapımı bir film. Konusunu, kabaca bir aşk hikayesi oluşturuyor. Güli 20 yıl sonra Fransa’dan memleketi Reşt’e döner. Eski sevgilisi olan Ferhat onu karşılar ama Güli onu hiç hatırlamamaktadır.

Fransızca ve farsça dillerinin harmanlanmış, eski bir aşk acısının intikam duygusuyla kirletilmediği bir hikaye.

20 yıl kadar doğduğu şehirden uzakta yaşayan Güli, sebebini bilmeden döndüğü şehrinde geç kalmışlığın acılarını ve merakını gidermeye çalışmaktadır.

Yıllarca fotoğrafları çevreleyip onlara hayat veren Ferhat, Güli’nin unuttuklarını hatırlatmaya çalışır. Kendisinin bile hatırlamakta güçlük çektiği anılarını, tüm detaylarıyla Güli’ye hatırlatma çabası, onu korkutmaya yetecektir.

Filmdeki oyuncuların, sinemanın babası sayılan merhum yönetmen Ali Hatemi’nin eşi, kızı ve damadı olması, üstelik başroldeki çiftin gerçek hayatta evli olmalarını, film sonrasında öğrenince, taşlarda tamamen yerlerine oturdu.

Geç kalmışlığın, hatıraların ve geçmişe yolculuğun, felsefe ve romantizm ile yoğurulduğu filmde, olaylar hem bizi şaşırtacak hem de içimize dokunacak cinsten. Kulağımda çalan o şarkı eşliğinde, portakal kokusunu hala alabiliyorum… Yılların biriktirdiği tozsa hala gözümde… Bu filmle birlikte geç kalmış sevgilere ortak olacaksınız.

etkinliksever

 

Senin Dünyanda Saat Kaç?

Senin Dünyanda Saat Kaç?

Yönetmenliğini Safi YEZDANİAN’ın üstlendiği 2014 yılı İran yapımı olan bu film Drama ve Romantizm türünde film severlere inanılmaz duygu yüklü dakikalar sunuyor.

Filmde; Leila HATEMİ’nin canlandırdığı Güli, Paris’de yaşamakta iken yaklaşık 20 yıl aradan sonra doğup büyüğü memleketi İran’ın Rüşt şehrine geri dönmektedir. Döndüğünde de vaktiyle kendisine platonik bir aşkla bağlı olan Ferhat (Ali MUSAFFA) onu karşılamaktadır. Güli, Ferhat hakkında pek bir şey bilmese de Ferhat’ın Güli hakkında neredeyse bilmediği hiçbir şey yoktur. Hatta öyle ki, onunla ilgili en küçük bir not, ses kaydı vb. gibi şeyleri yıllarca saklamıştır. Ona öylesine bir aşkla bağlıdır ki Güli’nin yokluğunda annesi Havva ile tanışır, kendisiyle arkadaş olur ve sık sık ziyaretine gider. Güli dönmüştür ancak annesi artık hayatta değildir. Ferhat ise her dakika Güli’nin peşindedir. Müthiş bir aşk…

Olumsuz yönde eleştiri sayabileceğimiz ancak yine de filme ayrı bir hava kattığını düşündüğüm tek şey bana göre şudur ki; Güli yaklaşık 20 yıl Paris’de yaşayıp bu kadar zamandan sonra tekrar memleketine döndüğünde, neredeyse herkesin onu bir anda tanımasıdır. Oysa Güli artık yetişkin bir kadındır ve aradan geçen seneler onu değiştirmiş olmalıdır. Fakat buna rağmen, film müzikleri, işlenen duygu, o samimiyet filmin ne kadar izlenmeye değer olduğunu gösteriyor…

Diğer yandan; şu izlemeye alışık olduğumuz, müthiş bütçelerle ve oyuncu kadroları ile organize edilmiş Amerikan yapımı filmlerden oldukça uzak, ancak onlardan daha gerçek, samimi ve kültürümüze daha yakın olan bu filmi izlerken kendinizi bir anda film kahramanlarının yerine koyabilirsiniz, hatta Ferhat’ın Güli’ye olan aşkını kıskanabilirsiniz. Şahsen ben izlerken göz yaşlarıma hakim olamadım ve “gerçekten böylesi var mıdır?” sorusunu sormadan edemedim.

Biz de Yeni Kaynak ekibi olarak şiddetle izlemenizi tavsiye ediyoruz.

Film severlere iyi seyirler dileriz…

Sevcan

Ey Aşk!

Ey Aşk!
Ateştir senin nesebin
Niteliğin dumandır, kaynağın ise rüzgar
Su tufana dönüştü toprak da küle..
Senin kokunla ateş rüzgara karıştı
Şirin’siz her saray bisütûn gibi viranedir,
Ferhat’sız her dağ bir saman çöpüdür rüzgarda
Yedi nesil öteye tüm atalarımız gâmdı
Bize miras kalan hep sonsuz keder oldu
Rüzgar esince toprağımızdan senin kokun geliyor
Sadece sen kalacaksın
Biz hepimiz gidince…
Hafız-ı Şirazî


Allah Yakındır” filmi izlediğim en iyi İran filmlerinden biri diyebilirim. Sanatsal açıdan birçok başarılı noktaya imza atılmış film. 2006 yapımı olan filmin yönetmen koltuğunda Ali Veziriyan oturuyor. Filmde birçok başarılı oyuncu yer almasına karşın, baş rolü üstlenmiş Babek Hamidiyan bizlere büyük bir oyunculuk başarısı sergileyecek. İran filmlerinin alışılagelmiş yüz yapılarının aksine, dikkat çeken görünüşü ve müthiş oyunculuğuyla İran sinemasına renk kattığı katıksız bir gerçek. Filmde Bebek Hamidiyan’a başarılı oyuncu İlnaz Şakirdost eşlik ediyor.

Filmin başrolünde göreceğimiz Rıza, çevresindeki insanların akli melikelerinin yerinde olmadığını düşündüğü bir insandır. Motosikletle taksicilik yapmaktadır. Bu cümleye pek alışık olmasakta, filimde öylesine güzel işlenmiş ki bu konu, bir süre sonra motosiklet gördüğünüz an taksi mahiyetinde olduğunu anlıyorsunuz. Yolu bozuk olan köy okuluna gelen yeni öğretmenin okula gitmek için Rıza’nın motosikletine binmesiyle başlayacak hikayemiz.

Kendinden geçip yar olmanın sırrını anladım dediğiniz anda, yardan geçmenin sırrını fısıldayacak film kulağınıza. Saf sevginin ve hasretin ilmek ilmek işlendiği film de kulağımıza çalınacak melodiler ve şiirler de Fars edebiyatının tüm hünerlerini göreceğiz.

Henüz yolun başında olanlara ilk ders niteliğinde bir film var karşımızda. Birde unutmadan söyleyelim, ilk dersimiz “su” olacak. Film adeta su dersini almayan kurak gönülleri ıslatmak için çekilmiş. Hemen hemen her İran filmini yorumlarken, duygunun ne denli derin işlendiğini belirtme gereği duyuyorum. Ancak bu filimde bu bambaşka bir boyut kazanıyor. Derinleşip adeta bir baş yapıta dönüşüyor. Kesinlikle izlenmesi gereken bir eser var karşımızda.

Geldi üzerime üç keder, bir anda;
Yalnızlık, esaret ve sevgilinin hasreti.
Yalnızlık ve esaretin çaresi var,
Ama, sevgilinin hasreti. Sevgilinin hasreti. Sevgilinin hasreti.

İyi seyirler dilerim.

Küp Şeker

Küp Şeker – İran Filmi

15.05.2011’de seyircileriyle buluşan film genç bir kızın yaşamını gözler önüne sergilemektedir. Birçok insan gibi annesinin yanında büyüyen tatlı ve kibar genç bir kızın evlenmek istemesiyle film kendini göstermeye başlamaktadır.

Her şey kızın evlenmek istemesiyle başlamaktadır. İran’ın çok kadim bir yerleşim bölgesinde harabe bir evde geçen olaylar anlatılmaktadır.

Küçük kız kardeş olan Pesendide, evlenirken diğer kız kardeşleri eşleri ve akrabalarıyla bu harabe eve gelirler. Eski ve sakin olan bu ev bir anda bahar gelmiş gibi canlılık kazanmaktadır. Herkes bir işin ucundan tutmaktadır.

Tüm düğün işlemleri hızla ve mutlulukla devam ederken bu düğün evine cenaze haberi gelir ve tüm hayaller son bulur…

Şahin1994

Resim Havuzu

2013 yılına damgasını vuran İran filmi izleyicisine bir aşk ile beraber sürükleyici yapısı ile seyir keyfi sunmaktadır.

Meryem ve Rıza karakterleriyle sahnelenen filmde çift, normal dünyaya gelen insanların aksine gerçek bir aşk etkisi ile çok farklı bir hayat yaşamaktadırlar. Maziyar Miri‘nin yönetmenliği eşliğinde izleyiciyi etkileyen bu film hem düşündürücü hem de bir hüzünlü hayat hikayesinin realist biçimde aktarımını sağlamaktadır.

Bir anne ve çocuğun ev dışında gösterdikleri uzaklık durumunu özgün bir şekilde gösterişe sunan ve masum bir çocuğun bu durumdaki yaşadığı zorlukların anlatıldığı film eşsiz bir izleme keyfi sunuyor. Çocuk karakteri, yaşadığı zor bir hayatın ve geçen yalnız zamanının kendi gibi çocuklarında yaşamamasını istemekte, bol bol dua etmektedir. Evden zor şartlar sonucu ayrılmak zorunda kalan bir kadının yaşamını anlatmaktadır.

Şahin1994

Söğüt Ağacı

Söğüt Ağacı (Çınarın Gözyaşları) – İran Filmi

“Eğer sen, can konağını arıyorsan, bil ki sen cansın.
Eğer bir lokma ekmek peşinde koşuyorsan, sen bir ekmeksin.
Bu gizli, bu nükteli sözün manasına akıl erdirirsen, anlarsın ki
Aradığın ancak sensin, sen.”

Bu dizeler filmde de ismini duyacağımız Mevlana Celaleddin Rumi Hazretlerine ait. Filmle öylesine örtüşüyordu ki dizeler, filmi izleyecek herkesin öncesinde bunu okumasını istedim. Yönetmenliğini Mecid Mecidi’ nin üstlendiği Söğüt Ağacı filmi, İran sinemasının alışılmış senaryolarından çok farklı bir hikaye sunuyor bizlere. Başrolünde başarılı aktör ve müzisyen Perviz Perestui’nin yer aldığı filimde Muhammet Emir Naci, Rüya Teymuriyan ve Aferin Übeysi filmin öne çıkan diğer oyuncuları.

Film bizlere 8 yaşında iken havai fişek kazasıyla görme yetisini kaybeden Yusuf’un hikâyesini anlatıyor. Yusuf üniversitede edebiyat profesörüdür. Braille alfabesi ile yazıp okuyan Yusuf’un hayatındaki en büyük desteği ve dayanağı karısıdır. Bahçesinde küçük bir süs havuzu olan mütevazı evleri Yusuf’un cennetidir adeta. Dünya onun için büyük bir karanlıkta olsa, bahçesinde küçük kızıyla oyun oynadığı evi ve kendisine bir anne gibi bakan karısıyla çok mutludur.

İran sinemasının duygusal filmlerinde bizlere gerçek manada fedakârlığın ne olduğunu öğreten bir karakter muhakkak oluyor. Bu filmde de bu gelenek bozulmamış ve Yusuf’un karısı bu rolü üstlenmiş. Birçok kere örnek alacağımız samimiyeti ve hayran olacağımız sadakati ile sizler de unutulmayacak bir iz bırakacağına eminim.

Başta yazdığım şiirdeki gibi bekli de insan dünyayı kendi içinde aramalıdır. Belki de mutluluk sadece gözümüzü çevirdiklerimizin arasındadır. Yusuf bu soruların cevabını bulmaya çalışacağı yolculuğuna, göz ameliyatı olmak için gittiği Paris’te başlayacaktır.

Sahi dünyada cennet diye nitelendirdiklerimiz ucu bucağı gelmeyen güzellikler midir? Peki güzel olanlar her zaman ötelerde midir? Huzur ve sadakat her şeye göğüs germeye yetmez miydi? İşte tüm bu sorularımızı yanıtlayacak bir film var karşınızda.

“Allah’ım yeni bir hayata başlamak için bir şans daha istiyorum…”

İyi Seyirler Dilerim.

Yeşil Kalem

Eşk-i Enâr (Nar Şerbeti)

Nar Şerbeti – İran Filmi

Abid, Sanat Fakültesinde okuyan yetenekli bir öğrencidir ama bu yeteneğini kötü amaçlarla kullandığından iyiyle kötü arasında gidip gelmektedir.

Hakiki aşka giden yolda dünyevi sıkıntılar onu zor durumda bırakır. Abid’in ödevi için bilgi toplamak üzere yanında çalıştığı zanaatkarla ve halasıyla olan diyaloglarını gerçekten çok beğendim.

İzlenebilir sakin bir İran filmi.

bir tutam anı

Pervanehâ – Kelebekler

Kelebekler – İran Filmi

Kendi halinde ilerleyen güzel bir film.

Ömür Dediğini, yaşlıları gençleri seviyorsanız izleyebilirsiniz. Sakin bir İran filmi.

Film kendi hallerinde yaşayan üç kız arkadaşın sorunlarını hayatlarını gündelik tatlı muhabbetlerini konu alıyor.

Esas kızımız babası ve annesiyle birlikte yurt dışına taşınacakken çıkan sorunlar nedeni ile İran’da kalmak zorunda kalıyor.

Fakat tek başına kalamayacağı için ailesi onu pek, hatta hiç görüşmekdikleri akrabalarına emanet ediyor.

Şehre uzak bir yerde oturan tatlı ve amca ve teyzemize başlarda alışamayacağını düşünen kızımız zamanla onları öyle bir seviyor ki.

Sevilmeyecek gibi değiller ki yerim ben onları ya.

Yaşlıları sevelim. Filmi izleyelim.

bir tutam anı