Kategori arşivi: Yazarlarımızdan

İran Sineması Film Eleştirmenleri Ekibimiz

Cennetin Çocukları: Etkileyici bir dram…

Benim için İran filmleri dendiği zaman akan sular durur. Bu farklı kültürde yer alan filmler de hepimizi şaşırtacak derecede kaliteli ve değişik konuları işler. Özellikle bir film var ki benim için oldukça önemlidir ve uyandırdığı hisleri size anlatmak isterim.

FİLMİN KONUSU

1997 yapımı Cennetin Çocukları, birbirini çok seven ve hayattaki her şeyi birbiriyle paylaşan iki kardeşi anlatmaktadır. Ali ve Zehra, fakir bir ailenin çocuklarıdır ve bütün eşyalarını (ayakkabıları da dahil) beraber kullanmaktadır. Bunun sebebi de Ali’nin Zehra’nın ayakkabısını kaybetmesi ve zaten geçim sıkıntısı çekmekte olan babalarından korktukları için durumu açıklayamamalarıdır. Bu durum bir süre böyle devam ettikten sonra Ali’nin aklına bir fikir gelir. Bu fikirde ise koşu yarışmasına katılacak ve üçüncü gelerek hediye verilecek olan ayakkabıyı alacaktır. Bu film bize başarının ve paylaşmanın ne kadar önemli olduğunu anlatmaktadır. Yarışmaya hazır hale gelen Ali, ne kadar uğraşırsa uğraşsın birinci gelir ve ayakkabıları alamaz. Başarıdan zevk alamaz çünkü ayakkabıları alamamıştır. Üzerinde bir yük vardır ve birinci olması bile bu yükü onun üzerinden kaldıramaz. Yoksulluğu ve zorluğu bizlere iliklerimize kadar hissettiren bu film, başarı ve başarısızlık arasında gidip gelmektedir.

ANLATIM DİLİ

Filmin en başından sonuna kadar duygusal bir akıma kapılıyoruz. Her ne kadar basit anlatımlar ve basit diyaloglar olsa da İran filmleri arasında en etkileyici olanlardan birisi Cennetin Çocukları, hayatın gerçeklerini yüzümüze tokat gibi vurmaktadır. Başta Ali olmak üzere filmdeki her oyuncu, o karaktere tam anlamıyla bürünerek bize tüm hissiyatı net ve detaylı bir şekilde vermektedir. Çocuk oyuncuların bu başarılı rolleri, çocuk yaşta yaşadığımız tüm mutlulukları ve korkuları iyi bir şekilde ifade etmektedir. Doksan dakika süren Cennetin Çocukları, bizlere hayattaki amacımızı, yaptıklarımızı ve lükslerimizi sorgulatacak. Dışarıda birçok çocuk geçim sıkıntısı çekerken hayattaki amacınızı bu film sayesinde emin olun sorgulayacaksınız.

Sevgi Zamanı

Engellerin insan zihni ya da bedeninde olmadığını bizlere anlatan bu İran filmi, bu zamana kadar izlediğim en vurucu filmlerden birisiydi. Hayatımızın her noktasında olan ve gördüğümüz engelli bireylerin yaşadığı bu engelleri sadece ve sadece sevgiyle aşılabileceğini anlatan Sevgi Zamanı, dışlanmışlıkları, ötekileştirmeleri de yüzümüze tokat gibi vurmaktadır. Hayatın gerçeklerini net bir biçimde bizlere gösteren bu filmi izledikten sonra bakış açınızı değiştireceğinize eminim…

Filmimiz ailesi tarafından en başta istenmeyen ve ayak bağı olarak kabul edilen Babek’i anlatmaktadır. Babek bu duruma gün geçtikçe karşı çıkmakta ve sevginin gücüyle her şeyin kazanabildiğini bize göstermektedir.

Babek, 8 yaşında engelli bir çocuktur. Kardeşi Afşin Babek’i engelinden ötürü sevmez ve sürekli olarak küçük düşürmeye çalışır. Ondan utanır… Kimi zaman kardeşine şiddet uygulayan Afşin, onu hiçbir zaman yanında bulundurmaz, arkadaşlarıyla dahi tanıştırmak istemez. Aile içerisinde sadece Babek’in annesi Peri onu sevmektedir. Afşin ile Babek’in kavgalarına artık dayanamayan baba Muhsin ise, Babek’i bir bakım evine yatırarak çare bulduğunu düşünür. Bir gün anneden habersiz çocuğu bakım evinin bahçesine bırakara kaçar… İşte bu noktadan sonra işler kopar. Evlilik yıkılma aşamasına gelir. Peri oğlunu geri alır ve bu günden sonra yaşananlar yavaş yavaş değişmeye başlar. Film, bir annenin çocuğu için her şeye katlanabilme gücünü kendisinde bulduğunu bize öğretir.

ARKADAŞLIĞIN GÜCÜ…

Bir gün Afşin’in sınıf arkadaşı Mecit, Babek ile karşılaşır ve o noktadan sonra saf masumluk ve dostluk herkesin hayatını değiştirmeye başlar. Babek’e neden böyle davranıldığını anlamayan Mecit, ona ağabey gibi davranır. Bir gün onu okula götürür ve Babek’in yaşamı bu noktada değişir. Onunla özel olarak ilgilenen bir öğretmen sayesinde derslerinde başarılı olan Babek, yavaş yavaş dışarıdaki hayata adapte olmaya başlar. Derslerinde başarılı olduğu fark edilen Babek daha sonra annesi tarafından okula yazdırılır. Yıllar geçer, Afşin’le Babek beraber okula gitmeye başlar. İşte aile ve kardeş sevgisi tüm engelleri böyle yıkmıştır

Sevgi Zamanı filmi bize ötekileştirmenin ne kadar kötü bir şey olduğunu anlatır. Engellerin hem kişi hem de aile tarafından kabul edilmesi başarının ilk adımlarından birisidir. Tabi sevgi burada büyük rol oynar. Çünkü engel zihinde ya da bedende değil, yüreklerimizdedir…

Yüreklerimizdeki engelleri kaldırma umuduyla…

Deli Yüz

2014 yapımı bir İran filmi olan Deli Yüz, sosyal medya üzerinden chat yaparak tanışan arkadaşların bir gece yaşadıkları üzerine odaklanmaktadır. Facebook üzerinden oluşturulan bir grupta tanıştıkları kişilerle buluşmayı kafaya koyan 2 arkadaş, farklı bir gece yaşayacaklarından habersizdir. Genel olarak eleştirilen ve zengin, züppe diyebileceğimiz bu insanları çok iyi bir şekilde yansıtan oyuncuları takdir etmek gerekiyor. Alışılmış İran filmlerinden oldukça farklı olan Deli Yüz’ün kurgusu da oldukça dikkat çekiyor. Bu etkileyici filmin türüne gerilim diyebiliriz ama bu gerilim iç sıkmaktan ziyade insanı içine çeken bir nitelikte.

FİLMİN KONUSU

Başta Piruz adlı karakterin bakış açısından anlatılan film, arkadaşı Mesut’la katıldıkları annesizler ve babasızlar adlı bir gruptan tanıştıkları insanlar arasında geçiyor. Tanıştıkları bu insanların maddi durumunun oldukça iyi olması, dünyada yaşanan ekonomik farklılıklara da bir nevi vurgu yapıyor. Filmimiz buluşma sırasında uyuşturucu bağımlısı olan Mandana adlı bir kızın Mesut’la olan iddialaşması üzerine hareketleniyor. Bu iddiaya göre Mesut, Mandana’nın şehir dışında olan bir arkadaşının evine girecek ve oradan ne istiyorsa onu alacak. Eğer Mesud bunu başarabilirse Mandana o eşyayı Mesut’a vermekle kalmayacak aynı zamanda son model telefonunu da hediye edecek. Eve gittikten sonra Mesut kandırıldığını fark ediyor çünkü ev bomboştur. Mandana ve arkadaşları dışarıda gülüşürken, Mesut’a ulaşamayarak telaşa kapılıyorlar. İşte işler tam olarak bu noktadan sonra çığırından çıkıyor. Çünkü Mesut içeri giren bir adamla boğuşmuş ve yanlışlıkla onu öldürmüştür. Daha sonra oradan çıkıyorlar ve olaylar Mandana’nın telefonuna ertesi gün gelen bir aramayla iyice içinden çıkılamaz bir hal alıyor.

Filmin en can alıcı kısmı ve kurgusu da tam olarak bu noktadan sonraki kısım. Arayan kişi polistir ve o gece yaşanan her şey beraber olan gençlerin gözünden teker teker anlatılmaya başlanır. Yani anlayacağınız; olay 8 karakterin gözünden farklı farklı canlandırılıp, seyirciye aktarılır. Deli Yüz bu noktada birçok filmden bu farklı kurgusuyla ayrılmaktadır. Hayatın gerçeklerini yüzümüze tokat gibi sunan bu film, izlemeye değer İran filmlerinin başını çekiyor. Sosyal medya üzerinde aktif olan insanların hayatlarının parçalanmışlığına ve yalnızlıklara da vurgu yapan Deli Yüz, muhteşem kurgusuyla da fark yaratıyor.

Herkes Uyurken

Herkes Uyurken’ İran yapımı bir filmdir. 2006 yılında vizyona girmiştir. Filmde Tazi Abad köyünün yaşlı ebesi Selime ninenin hacca gitme öyküsü anlatılmıştır. Gençliğinde bir kez doğum yaptırdıktan sonra artık köyün ebesi olan ve köydeki çocukların hepsini doğurtan ebe Selime olmuştur. O zamanlar Ali ile evleneceklerdir ama Ali’den onu Hacca götüreceğine dair söz alır; fakat Ali’nin ömrü bu sözü tutmaya yetmez. Aradan seneler geçer artık Selime köyün ninesidir. Hac Kurumundan Hacca gideceğine dair yazı gelmiştir. Köydeki herkesle vedalaşır ve yola koyulur; fakat köyde Hacı olmak isteyen Kerim yolda postacıya rastlar ve mektubu okur. Mektupta Selime ninenin tahlillerinden dolayı Mekke’ye gidemeyeceği yazmaktadır. Hemen nineye bunu yetiştirmek isterler. Nine işitme cihazını takmadığı için duymaz. Köyün çocukları ve köydeki herkes bu duruma çok üzülürler; çünkü her ebelik yaptığında para yerine Hac duası isteyen ninenin Allah’ın evine gitmesini istemektedirler. Köy çocukları ninenin iyi görmediğini bu yüzden Mekke’yi tanımayacağını başka bir yere gitse de oraya gitmiş olacağını düşünerek planlar yaparlar. Köyden iki çocuk, köyün delisi dedikleri Nasir ve sevdiği kız Gülnar ile nine yola koyulur. Bunu öğrenen Kerim de peşlerine düşer. Kerim’in Nasir’e kötü şeyler yapacağından korkan üç köylü de onların peşinden giderler. Böylece uzun bir yolculuk başlamıştır. Dağları aşarak Sefa Taşına gitmeye çalışırlar. Yolda birkaç macera yaşarlar. En sonunda nine taşa ellerini sürer ve Allah’ın evine geldiğini düşünür. Aslında herkes oranın Mekke olmadığını bilmektedir; ama her yerin Allah’ın evi olduğunu söyler Selime Nine. Film böyle son bulmaktadır.

Filmde çekimler ve oyuncular o kadar doğal ki, izleyici adeta kendini o köyde yaşayan biri gibi hissediyor. İran kültürünü, köy yaşamını ve köy halkının sosyolojik gözlemini yapabileceğimiz etkileyici bir film. Özellikle çocuk oyuncular o kadar içten ki, onların gözünden köy halkına bakmak mümkün oluyor. Köy halkının İslam dinini ve kültürünü yaşattığı ve İslam’ın kurallarına göre yaşadıklarını görebiliyoruz. Köydeki herkes Hac’ca gitmek istiyor ve Selime Nine’yi çok seviyor. Selime ninenin tek isteği Hacca gitmek olduğu için onun gidemeyeceğini öğrenenler, bunu ondan gizlemeye çalışıyor. Küçük ve herkesin birbirini tanıdığı bir köy olduğu için herkese getireceği hediyeyi, kime ne dua edeceğini biliyor. Köy çocuklarından ikisi ninenin Mekke’yi önceden görmediğini bu sebeple herhangi bir yere götürseler de onun mutlu olacağını düşünüyorlar. Eğer büyüklere söylerlerse olmaz veya günah derler diye sadece Nesir ve nineye bakması için de Gülnar’ı yanlarına alıyorlar. Bu süreçte köylerden dağlardan geçerek gittikleri yollarda manzaralar çokça yer kaplıyor. İran’ın yeşilliklerini, sulak alanlarını görebiliyoruz. Hatta teleferiğe bindikleri bir bölüm bile var.

Sonuç olarak ‘Herkes Uyurken’ filmi izleyiciyi içine alan samimi bir filmdi. Köy halkını gözlemlemek, İran kültüründen bir şeyler yakalamış olmak çok güzel bir deneyimdi. Doğal ve gerçek hayattan bir kesit olduğu için şimdilerde bulamayacağımız güzellikte bir filmdi.

Meryem Oğlu

Meryem Oğlu (1998) adlı İran filmi, Müslüman bir sütçü ve aynı zamanda müezzin olan Rahman ile Hristiyan yaşlı keşişin arkadaş olmaları ve Müslüman genç Rahman’ın, keşişin son dileğini yerine getirmek için verdiği çabayı seyirciye sunuyor. 1998 yapımı olan film çekim kalitesi açısından incelendiğinde ve çekildiği zaman koşulları değerlendirildiğinde başarılı olmasının yanı sıra konusu açısından da oldukça mesaj içeren bir kurguya sahip.

İnsanların arasında din ayrımı olmaması gerektiğini, her dinden kişinin nasıl yardımlaşabileceğini ve arkadaş olabileceğini gözler önüne süren senaryo, herkesin sıkılmadan, keyifle izleyebileceği bir akıcılıkla aktarılmış. Dinler ne olursa olsun Allah’ın tek olduğu olgusu üzerinde durulan filmde, Allah’ın evinin Mekke’de, kilisede yani inançlarla özdeşleşen yerde olduğu vurgulanmış.

Meryem Oğlu, her yaştan insanın izlemesi gereken bir film.

Tales [2014]

Senaryo ve yönetmenliğini ünlü Müslüman kadın yönetmen Rahşan Beni-İtimad’ın üstlendiği İran yapımı film قصه‌ها Gısseha (KıssalarHikayelerMasallar) (2014) aslında birbirleri ile uzaktan da olsa ilintili hikayeleri işlemekte..

FİLMİN KONUSU:

Elinde kamera, farkındalık oluşturmak için bir belgesel çekmek isteyen yönetmen, insanların hikaye ve sorunlarını dinlemekte, onları filme almaktadır. Bu amaçla yola çıktığında konuşkan taksi şoförünü dinlemek zorunda kalır ve aslında işine başlamış olur.

KARANLIK GEÇMİŞİ OLAN BİR ŞOFÖR

Yurtdışına çıkarma vaadiyle kandırılan Abbas dolandırılmış, daha sonra borçlarını temizlemek için kaçakçılık işlerine bulaşmış, onu da yüzüne gözüne bulaştırmıştır. Şimdi alıcılarından kaçarak yaşamakta ve taksi şoförlüğü yapmaktadır..

ESKİ BİR KOMŞU, ŞİMDİ FAHİŞE

Abbas’ın taksisine tanıdık bir kadın biner. Çocukken adı gibi Masum olan bu kadın; ağabeysinin iftiraları yüzünden evden kaçmış ve kötü yola düşmüştür. Abbas’ı dinleyince hüzünlenerek masum olduğu o zamanları hatırlar.

ÇOCUKLARI İÇİN ÇIRPINAN YAŞLI BİR DUL KADIN

Tuba Hanım, başları derde girmiş iki oğlu için çabalayıp durmaktadır. Hem uyuşturucu kaçakçılığı yapmış Abbas’ı, hem de siyasi suçlu olan diğer oğlunu kurtarmak isteyen, Tuba Hanım zor zamanlar geçirmektedir.

BİR ÖMÜR ŞEREFLE HİZMETİN ARDINDAN GÖRÜLEN SAYGISIZLIK

Eski Bütçe Planlama departmanında yıllarca emek vermiş ve vatan ve milletine hizmet etmiş olan Muhammed Cevad, şimdi, sosyal sigortanın ödemeyi reddettiği ameliyatın acil olduğunu ve bu yüzden en yakın özel hastanede yapıldığını isbat etmek için sözünün yetmeyişine inanamaz. “Her küstaha sözümü ispat etmek için pantolonumu indirip ameliyat yerini mi göstereyim?” diye eseflenir.

İŞİNİ YAPMAYAN MASA BAŞI MEMURLARI

Günlük yaşamımızda hep karşılaştığımız bu tipler; hayatın içinden olan İran sinemasında tabi ki yerini bulacak, resmedilecektir. Ghesse-ha filmindeki işini yapmayan memur, okey oynamak ile değil de; hem eşini hem de metresini idare etmekle meşgul olan bir puşttur.

ÇIKMAZ İÇİNDE KALAN ZENGİN ÇOCUKLARI

Metro yolculuğu sahnesinde karşımıza çıkan iki genç; zengin bir babanın şımarık çocuklarıdır. Hayatlarında verdikleri yanlış kararlar (yanlış eş seçimi veya işyeri batırmaları) yüzünden sorun yaşayan abla ve kardeş; babalarının neden kendi arkalarında durmadığını sorgularlar ve çareyi kaçırılma numarası yaparak babalarından fidye almakta bulurlar.

CEPHEDE GÖREV YAPMIŞ GAZİ BİR DOKTOR

Sonraki sahnede karşımıza bir doktor çıkıyor. Hem savaş hem de barış zamanında kendini insanların hizmetine adamış bir doktor. Mukaddes savunma savaşında kolunu kaybeden Dr. Debiri, şimdi de gönüllü olarak bir rehabilitasyon merkezinde, madde bağımlısı kızlara ruhsal tedavi vermektedir.

MADDE BAĞIMLISI EŞİNDEN SÜREKLİ ŞİDDET GÖREN CEFAKÂR KADIN

Nergis, uyuşturucu bağımlısı kocasından sürekli şiddet gören bir kadındır. Son olarak kocası, yüzüne kaynar su atmış ve onu hastanelik etmiştir. Hapse atılmaması için kocasını şikayet etmez ve tüp patlamasında yüzünün yandığını söyler polise. Kocasına da bunu yaptığı takdirde bir rehabilitasyon merkezine gidip tedavi görmesini şart koşar.

FABRİKADAN ÇIKARILAN VE MAAŞI VERİLMEYEN İŞÇİLER

Gerek İslami İran’a uygulanan uluslararası yaptırımlarla beraber gelen ekonomik sıkıntı, gerekse yanlış yönetim ve el değiştirmenin sonucunda, bir fabrika çoğu işçiye artık istihdam sağlayamamaktadır. Fabrikanın yeni sahipleri de çıkarılan işçilere tazminat ve eski maaşlarını ödemeyince işçiler protesto için fabrika önüne gider ancak fabrikanın güvenlik görevlileri ile sorun yaşarlar. İşçilerin tek istedikleri medyanın kendi sorunlarını duyurması ve yetkililerin olaya el atmasıdır.

ESKİ KOCADAN GELEN MEKTUP

Nober Kurdani Hanım, daha önce muta nikahı ile evlilik yaşamış bir kadındır. Kocası Haci Bey sekte geçirince, sağlık sorunlarını bahane eden üvey kızları, babalarını yurt dışına göndermiş ve nikahın tazelenmesine vaya daimiye çevrilmesine mani olmuşlardır. Sonraları Rıza Bey, kendisine talip olur ve evlenir. 10 yıllık cefalı ama vefalı ve mutlu evlilik, çoluk-çocuk ile de süslenmiştir lakin tüm bu düzenleri eski kocadan gelen mektup ile bir anlığına değişir.

ÇARESİZ KIZLARA YARDIMA KOŞAN BİR KADIN

Sara Hanım, uyuşturucu bağımlıları, aids hastalıkları ve diğer sorunlarla karşı karşıya gelen genç kızların yardımına koşup rehabilitasyon merkezinde gönüllü olarak çalışmaktadır.

GERÇEĞİ BİLEN BİR AŞIK

Hamit Bey, mühendislik okurken üniversiteden atılmış bir gençtir. Şimdi ise çocuklara özel ders veren bir öğretmen ve aynı zamanda rehabilitasyon merkezi için çalışan bir servis şoförüdür. Sara Hanım’a aşık olan Hamit Bey, ona bir durup etrafına (ve kendisine) bakmasını söyler. Çünkü, onun insanlara yardım için koşuşurken kendisi ve hayatı ile ilgilenmediğini düşünür. Sevgisini belli eden Hamit Bey reddedilir. Ancak reddedilişinin sebebi kendisi değildir. Sara Hanım, AIDS hastası olduğu için Hamit Bey ile evlilik ve mutlu bir gelecek hayali kuramaz. İşin ilginç tarafı, Sara Hanım hastalığını kimseye söylemese de Hamit Bey bunu bilmekte ve yine de sevgisinden vazgeçmemektedir.

AZİM VE KARARLI BİR YÖNETMEN

Tales (2014) filminin (metro sahnesi hariç) her sahnesinde karşımıza çıkan belgesel yönetmeni; kamerasını halkın sorunlarına çevirmektedir. Bu bağlamda bazı sorunlar ile karşılaşsa da film çekimini bırakmayacağını söyler. Çünkü, ne de olsa çekilen filmler çekmecede saklı kalmayacak, muhakkak birileri tarafından bir yerlerde izlenecektir.

SONUÇ OLARAK…

Masallar (2014) kamerasını halkların ortak sorunlarına yönelten, geçim sıkıntısı, işsizlik, torpil, uyuşturucu bağımlılığı gibi… türlü türlü sorunlara el atan harika bir dram filmi.

Film rehabilitasyon merkezi etrafında döndüğü için uyuşturucu bağımlılığı üzerinde biraz fazlaca durulmuş ve durumlar abartılı-aşırı olmuş ancak yine de sahne arası geçişler ile toplumun karşılaştığı çoğu diğer sorun da dile getirilmiştir ki böylece inşallah İran’daki İslami yönetim bu sorunların çözümünde daha etkili yöntemler arayışına geçsin ve bulabilsin.

KÜÇÜK BİR NOT:

“İran’daki İslam Cumhuriyeti yönetimi sinemacılara baskı yapıyor, film çekiminde sansür uyguluyor” diye iddiada bulunanlara cevap niteliğinde güzel bir filmdir, Masallar (2014).

Sinemada özgürlüğe sahip oldunduğu söylenen ülkemizde, bu filmin gösterdiği sorunların onda biri bir sinema filminde gösterilebilir mi? Hiç sanmıyorum.

Sevginin Aşamayacağı Engel Yoktur

Engel, zihinde ya da bedende değildir, kalplerdedir… Sevgi Zamanı, engelleri aşabilmenin yalnızca sevgiyle mümkün olabileceğini anlatıyor. Başlangıçta ailesi tarafından istenmeyen ve yük olarak görülen Babek’in, tüm dışlanmalara rağmen ailesini sevmekten hiç vazgeçmeyerek neler başarabileceğini gösteren, harika bir film.

Babek 8 yaşında ve engelli bir çocuktur. Yaşları yakın olan erkek kardeşi Afşin, Babek’i dışlamakta ve ondan utanmaktadır. Her fırsatta kardeşine şiddet uygulayan Afşin, kendisiyle dalga geçilmemesi için Babek’i kendi arkadaş ve okul ortamından uzak tutmaktadır. Babek’in annesi Peri, onu en karşılıksız ve saf sevgiyle seven kişidir. Babası, Babek nedeniyle sürekli izin aldığı için işten atılmıştır. Bir gün, iki kardeş arasındaki kavgalara daha fazla dayanamaz ve çareyi Babek’i özel bir bakım evine yatırmakta bulur. Peri buna müsaade etmez ancak Muhsin kafasına koymuştur. Peri’ye söylemeden Babek’i bakım evinin bahçesine bırakır ve eve döner. Peri bu durumu öğrendiğinde evlilikleri yıkılma noktasına gelir. Peri, her şeye rağmen oğlunu orada bırakmaz ve onu alır. O günden sonra her şey yavaş yavaş değişecektir…

Bakım evine bırakıldıktan sonra Babek, aile bireyleri dışında kimseye görünmeme konusunda çok daha hassastır. Herhangi birinin onu görmesi durumunda evden kovulacağını düşündüğü için eve birileri geldiğinde daima odasında kalmaktadır. Afşin’in doğum günü sebebiyle tüm arkadaşları evde toplandığı bir günde Babek ve Mecit’in şefkat dolu arkadaşlığı başlar. Çocukların saklambaç oynadığı sırada Afşin’in sınıf arkadaşı Mecit’in yanlışlıkla Babek’in odasına girmesiyle Babek ile Mecit karşılaşırlar ve aralarında önce arkadaşlık sonra sevgi bağı oluşur. Mecit, Babek’in neden bir odada tutulduğuna anlam verememektedir. Onu da diğer çocuklardan ayırmayan Mecit, Babek’e yazı yazmayı, okumayı, matematiği ve sayıları gizli gizli öğretmeye başlar. Bu gizli dostluk, Babek için dış dünyanın kapılarını aralamak üzeredir.

Mecit, Babek’i okul görmesi için gizlice okula getirir. Afşin’in sınıfına giren Babek’le tüm sınıf dalga geçer. Ancak öğretmen bu durumdan çok etkilenir ve Babek için bir şeyler yapması gerektiğini anlar. Ailenin evlerine gider ve onlarla konuşur. Her iki kardeşle de birebir ilgileneceğini fakat Babek’i bir odaya hapsetmemeleri gerektiğini söyler. Baba Muhsin başta bu işe karşı çıkar fakat sonra kabul eder. Öğretmen her iki kardeşle de eşit şekilde ilgilenmekte ve derslerine yardım etmektedir. Ancak Babek hâlâ okula gitmiyordur. Kardeşiyle olan çatışmaları da henüz son bulmamıştır. Kardeşi her fırsatta Babek’i aşağılamaya, itip kakmaya devam ediyordur.

Zaman geçer ve Babek derslerinde çok büyük ilerleme kaydeder. Onun bu başarısı en çok annesini gururlandırmaktadır. Bir gün Babek matematik dersinde Afşin’e yardım etmeyi teklif eder. Bu günden sonra Muhsin ve Peri, Babek’i de okula yazdırmaya karar verirler. Babek, okuldaki sınavları başarıyla verir ve kayıt olma hakkı kazanır. Afşin henüz buna hazır değildir, evde problemler devam etmektedir. Bir gün sokaktaki çocuklar Afşin’i döverken onu kurtarmaya Babek gelir. Afşin, o gün kardeşinin onu ne kadar karşılıksız sevdiğini anlar. Mevsimler geçer ve gerçek sevginin gücüyle iki kardeş birlikte okula gidip gelmeye başlarlar.

Sevgi Zamanı, engelleri aşmanın ancak sevgiyle mümkün olabileceğini gösterirken, aynı zamanda engelli bireyleri dışlamanın eğer aileden başlarsa çok daha kötü sonuçlar doğurabileceğini gözler önüne seriyor. Toplum baskısıyla, kendi kanından utanan anne babalar ve hatta kardeşler, engelleri aşılmaz hale getirebiliyor. Eğer ailede kabullenme ve engelli bireye saygı oluşursa, toplumun o bireyi kabullenmesi de o kadar kolay oluyor. Fırsat verildiğinde engel diye bir şeyin olmayacağını gözler önüne seren bu duygu dolu filmi severek izleyeceksiniz.

Zeynep Ece

 

Bu filmde kendimizi buluyoruz…

Yönetmenliğini İranlı Humayun Esediyan’ın yaptığı “Altın ve Bakır” filminde, bilim, aşk ve sorumluluğu bir arada bulmanız mümkün. Seyyid Rıza ismindeki bir adamın; ailesiyle birlikte bilim adına bir şeyler öğrenmek için geldiği kentteki yaşam mücadelesini anlatan filmde, etkileyici sahneler filmi izleyen kişinin içine işliyor.

İnsanların tutkuları ve sorumlulukları arasındaki bağı ve çatışmayı ince ince işleyen filmde, her kesimden insan kendinden bir şeyler buluyor. Bizleri alışılagelmiş Batı sinemasının cinsellik odaklı hikayelerinden uzaklaştırıp hayatın ta kendisinin içine sokan bu masum filmle birlikte, aşkı ve sorumluluğu öğreniyoruz. Baş karakter Seyyid Rıza’nın yavaş yavaş olgunlaşmasını, hayatın zorluklarına karşı verdiği mücadeleyi izlediğimiz filmin her sahnesinde kendimizi görüyor, yaşamın zorluklarını kabulleniyoruz.

Bilime ve kitaplara aç bir adamın kendisini eğitimini tamamlamak için öğrenmeye adamasının ardından, ona ve çocuklarına büyük bir aşkla bağlı olan karısının zamansız rahatsızlığının ortaya çıkmasıyla birlikte dengeler değiştiğini anlatır Altın ve Bakır bize… Kişinin asıl karakterinin zorlu zamanlarda ortaya çıktığını öğreten filmde yönetmen Esediyan, duyguları bize abartıya kaçmadan vermiş. Duygusal olalım diye düşünerek; ajitasyon yapmayıp, sade bir dille aşkı ve romantizmi anlatan filmde oyunculuklar da çok başarılı. Naif sahneleriyle; büyük bir bütçe harcanıp yayınlanan filmlerden çok daha başarılı olan Altın ve Bakır; büyük bir minnettarlık hikayesini anlatıyor bizlere… Emeğin ve aşkın mutlaka bir arada olması gerektiğini aklımıza ince ince işleyen film, bizi sıkmayan hikaye örgüsü ve duyguları net bir şekilde aktarabilen oyuncuları ile İran sinemasının kült filmleri arasına girmiş bulunmakta. Hepimizin içerisinde birçok ders bulabileceği hikaye, tıpkı filmin kahramanlarından hemşire Sepide’yi etkileyerek ona yol göstermesi gibi bizlere de rehberlik edebilecek nitelikte…

Verilen son sahnede Rıza’nın dinlediği derste geçen cümleler de hayatın gerçekliğini özetliyor…

“Herkes bir ömür boyunca cennetin anahtarını aradı. Bir hazine, bir kimya, yahut bir iksir… Mutluluğun sırrını yanlış şeyde arıyorlar. Onun oralarda bir yerlerde olmadığı malumdur. Bu hazineyi hayal edenler, bunu arayanlar, bu hayal ile hazineyi kaçırıyorlar.”

“İnsanların arayıp durduğu bu kimya aşktır, gerisi çer çöptür… Eğer okuduklarınız bizimkiyle aynıysa, yırtıp atın kitaplarınızı. Çünkü aşk ilmi hiçbir kitapta yazmaz!”

Kızlar Yurdu

Selamun Aleyküm

Gerçeği söyleyerek başlamak gerekirse ,filmin ilk 30 dakikası boyunca bu filme tahlil yapmayı düşünmüyordum. Çünkü film ne kadar korku kategorisinde bulunsa da yarım saat boyunca beni güldürdü ve senaryo bakımından da sıradanmış gibi geldi.Ama senarist ilerleyen dakikalarda beni o kadar şaşırttı ki; resmen 12 yıl öncesinden günümüzün en büyük problemlerinden biri olan kadın istismarına parmak basmış gibiydi.

*Eğer şu saatten sonra mümkünse bence filmin ismini değiştirmeliler. Kızlar Yurdu ismi filmin değerini ve içeriğini anlatamayacak kadar basit bir isim.

*Film cinler hakkında yanlış bilgilerle dolu olmasına rağmen bütün bu yaşananların cinlere değil de şizofren (bu tanıyı adama ben koydum, filmle alakası yok) adama bağlanması etkileyiciydi. Ve böyle adamlar herkesin gözünün önünde idam edilmeli ki, kimse değil kadınları öldürmek, onlara el bile kaldırmamalı.

*Film gerçekten beni çok etkiledi. Film bittikten sonra ise beynim sürekli kendime şu soruyu soruyordu bu kadının (Rüya’nın) ve bunun gibi gerçek hayatta nice kadınların uğradıkları kadın istismarından sonra hayatlarını nasıl devam ettirecek ve bu psikolojiyle hayata tekrar nasıl tutunacaklardı. Allah onların yardımcısı olsun.

*O son sahnede istediğim neydi biliyor musunuz belki biraz canice olacak ama o harabede bulunan köpeklerin o adamı yemeleriydi.

Selametle
Bir Kalem Bir Dünya

Lantouri [2016]

Lantouri [2016]

Bir İran filmi ve ne ile karşılaşacağımı bilmeden izledim. Çünkü tanıtım yazısında sadece bir adam hastalık derecesinde bir kıza aşık olur ve sonra olaylar gelişir gibi bir şey diyordu. Ama izledikçe olayın sadece bundan ibaret olmadığı anlaşılıyor. Filmin başında anlatılacak olayla ilgili birinin röportaj yaptığı görülüyor. Olay ile ilgili olan kişilerle konuşup fotoğraflarını çekiyorlar. Sürekli gelen deklanşör sesi başta insanın sinirini bozuyor ama sonra azalıyor şükür. Ama bir yandan da doğru bir anlatım şekli, çünkü kim olsa her ayrıntıyı çekerdi ve izlerken sinirimi bozsa da yönetmenin bunu göstermesi mantıklı geldi bana.

Olay bir suç çetesini anlatıyordu ve onlarında başına bak bu geldi, o yüzden böyleler tarzında başladı. Artık klişeleşti bu hikâyeler derken bir anda kadına şiddete döndü hikâye. Çete üyelerinden birinin saplantılı aşkı ve bundan kurtulmak için uğraşan gazeteci bir kadın. Kadın dişli biri ve işinden başka bir şey düşünmeyen ve boyun eğmeyen gazetecilerden. Ağır suçlu insanların bir anlık dehşete kapılıp bunu yaptığını düşünmüyor, hasta olduklarını kabul ediyor. Onları idamdan kurtarmak için de gidip mağdurların ailelerine yalvarıyor resmen suçlamayı çeksinler diye. Ama bir gün aynı şeyi kendisi de yaşıyor ve affetmek bakalım onun için kolay olacak mı? Filmin sonunda kadının verdiği kararı veremezdim ben. İran’daki Kısas cezası bazen gerekli olabiliyor bence.

Film güzel ve izlenilebilir bir film.

evde yohuz