“Hz. Muhammed, Allah’ın elçisi” filmini seyrettim. Linç edilerek üstüne gidilen bu filmin “Çağrı” filmi kalitesine ulaşamasa da insanlığa Allah’ın mesajını ulaştırmada katkısı olacağını düşündüm.
“Çağrı” filmini de ilk çıktığı günlerde izlemiştim. İslam dünyasının birçok yerinde “bazı sahabelerin tasviri yapıldı” vb. gibi nedenlerle protesto gösterileri yapılıyordu. Zamanla filmin gönül dünyamıza çok şey kattığını herkes fark etti, şimdi de aynısı… “Seyretmeyin” kampanyasını ciddi ciddi düzenleyen hocalara insanları rahat bırakmalarını, seyredip tartışma yapılmasını teşvik etmeye çağırıyorum. Bırakın artık herkes kendi aklıyla, fikriyle düşünsün, tartışsın, doğru, yanlış bulduğunu da özgürce söylesin.
Filme “Hz. Muhammed’in yüzü gösteriliyor” diye tepki gösterildi. Peygamberin yüzü gösterilmiyor ki bu kadar kıyamet koparılsın. Sinema diliyle yapılan tasvirleri abartarak filmin seyredilmesinin bile önüne geçilmesini büyütülen geleneksel kaygılardan olduğunu düşündüm. Filme karşı kampanya yapılmasını çok yanlış buluyorum.
Film İranlı bir yönetmenin eseri diye “Şii propagandası yapıyor” diye yaftalamak, günümüzde bir sanat eserine bile yaklaşımın ideolojik alerjiliklerle yapıldığının üzücü bir örneğidir.
Sinema dili farklı bir dildir, bazen motomot anlatımlar yerine kurgular üzerinden sanatsal mesajını vermeye çalışır. Mecidi de yer yer böyle yapmış, çağın ortamını ve Hz. Muhammed’in kişiliğini belki bilinmeyen olaylarla fakat genel durumu özetleyen sahnelerle sunmuş.
Film kötülüğün, benmerkezciliğin, çıkarı için hakikatı feda etmenin geçerli olduğu bir dünyaya doğan Hz. Muhammed’in karşılaştığı zorlukları anlatıyor. Doğmadan önce babası ölmüş Muhammed’in düşmanlara, engellere, sevdiklerini kaybetmeye rağmen ilahi bir el tarafından korunduğu teması son derece naif bir dille işlenmiş. Hz. Muhammed’in çocukluğundan itibaren Mekke cahiliyesine karşı olan merhamet eksenli duruşu güzel örneklerle anlatılmış. Tüm yakınlarını kısa sürede kaybeden mazlumiyeti yaşamış küçük Muhammed’in tüm ezilenlere olan gönülden sevgisi pek hoş işlenmiş. Yeni doğmuş kız çocuğunu “erkek değil” diye gömerek öldürmeye çalışan öfkeli babayı durdurup “bak gözleri sana benziyor, kız çocuğu rahmettir” diyerek durdurması, sonrasında çağının zulmünü merhametiyle nasıl yeneceğinin adeta ilk işareti olarak sunuluyor. Mağdur ve mazlumlara su taşıyan, bir dikeni bile incitmekten kaçınan bir merhamet örneğine bugünün kutuplaşmış, kalpleri katılaşmış insanlarının, Müslümanlarının ne kadar çok ihtiyacı var aslında.
Filmi tepkiyle karşılayanlara sorumluluk sahibi olmaları gerektiğini hatırlatıyorum. 7 yıllık bir sürede İran’ın dünya çapındaki yönetmenlerinden Mecid Mecidi’nin 30 milyon dolar harcayarak gerçekleştirdiği bir filmi görsel bahanelerle değersizleştirmeye hatta linç etmeye çalışmak, İslam dünyasının içinde bulunduğu hali göstermesi açısından son derece üzücüdür.
Filmde Peygamberi tasvir eden kişinin eli göründü diye kıyamet koparanlar çağımızda onun ruhunun, niyetinin unutulduğunu görmüyor mu? O çağdaki ilahi mesajların dünyevi çıkarlar uğruna çiğnendiği teması günümüze dair hiç mi birşey hatırlatmıyor?Asıl kıyameti yanlışa “yanlış” diyemeyen günümüz Müslümanları için koparmaları gerekmez mi?
Çocukluk bölümünden sonra ikinci ve üçüncü bölüm olarak gençlik ve peygamberlik bölümlerini de çekmeyi planlayan Mecidi’ye başarılar diliyorum. Daha iyisini kendisi yapmak yerine var olanı mahkum etmeye çalışan günümüz İslami anlayışının da kendi hastalığını anlamadan başkasını hastalıklı olarak ilan etmeye çalışan problemli bir ruh hali olduğunu vurgulamadan geçemeyeceğim.
Ömer Faruk Gergerlioğlu – T24