Satıcı

Çatlayan duvarlar, ısrarla çalınan kapı zili ve apartmanda koşuşturan insanlar. Bir yandan telaşla karısını uyandıran, diğer yandan da komşusunun yatalak oğlunu dışarı çıkarmaya çalışan bir adam…

İranlı yönetmen Asğar Ferhadi, son filmi “Satıcı“yı (Furuşende) böylesine tekinsiz ve telaşlı bir sahneyle açıyor. Seyirci ise kendini yıkılan bir apartmanın içerisinde buluyor…

İlk olarak 69’uncu Cannes Film Festivali’nde görücüye çıkan ve burada ‘en iyi erkek oyuncu’ ile ‘en iyi senaryo’ ödüllerinin sahibi olan “Satıcı“, Ferhadi’nin sinema özelliklerinin neredeyse tümünü taşıyan, “Geçmiş”ten (Le Passe) sonra yine kendi topraklarına döndüğü bir yapım.

Aynı zamanda Arthur Miller’ın Satıcının Ölümü” (Death of a Salesman) eserinden serbest bir uyarlama olan film, Miller’ın oyununu sahneye koyan tiyatrocu çift Rana (Terane Alidosti) ve İmad İtisami’nin (Şahab Hüseyni) hikayesini anlatıyor. Ferhadi, burada da kadın-erkek ve genel olarak insanın ‘çatışmasını’ izlemeyi sürdürüyor.

Oturdukları apartman bir gece yıkılmaya başlayan Rana ve İmad, büyük hasar gören evlerinden taşınıp yeni bir yer bulurlar. Fakat tiyatrodaki arkadaşlarından birinin evini kiralayan çiftin yeni hayatları çok da umdukları gibi gitmez. Eski kiracının evde kalan eşyalarını bir türlü almaması, Rana ve İmad’a bir hayli zorluk çıkarırken beklenmedik bir olayla yeni taşındıkları evin de ‘duvarları’ sarsılmaya başlar. İmad, bir akşam eve döndüğünde Rana’nın komşular tarafından kanlar içinde bulunduğunu ve hastaneye götürüldüğünü öğrenince neye uğradığını şaşırır. Komşuları ise bu olayın ‘kötü bir kadın’ dedikleri, daha önceki kiracıdan kaynaklanmış olabileceğini söyler. Film, buradan sonra Ferhadi’nin her daim dengesini başarılı bir şekilde tutturduğu gizem ve olayın adım adım çözülmesi üzerinden ilerliyor.[…]

Suzan Demir, Arka Pencere

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir