Çok fazla kişinin bilmediği ancak oldukça değerli yapımları içerisinde barındıran İran sinemasının gözde örneklerinden bir tanesi olan Altın ve Bakır filminin yönetmeni Humayun Esediyan. Dram türünde hazırlanmış bir film olarak ön plana çıkan Altın ve Bakır da Behruz Şuibi, Cevat İzzeti, Nigar Cevahiriyan, Mihran Recebi ve Seher Devletşahi. Filmde, istemiş olduğu hocadan eğitim almak adına elinden gelen her şeyi yapan bir adamın hayatında meydana gelen değişimler anlatılıyor. Karakterimiz eğitimine öyle değer veriyor ki sırf istediği hoca Tahran’da diye bir anda eşiyle tüm eşyalarını toplayıp buraya yerleşebiliyor. Bu hocadan eğitim almak için dünyadaki diğer her türlü şeyi geri atıp toplumdan kendini uzaklaştıran karakterimizin yaşamı, karısı M.S. hastalığına yakalanınca tamamen değişiyor.
Bunun nedeni ise artık yaşamındaki öncelik sırasını eşine veren Seyyid Rıza’nın yaşamında meydana gelen değişimleri bu filmle beraber izlemeye başlıyoruz. Normalde Seyyid Rıza kendi eğitimi haricinde hiçbir işe karışmaz, eşinin ev işlerini tek başlarına yapması gerektiğini düşünürdü. Ancak M.S. hastalığı ile birlikte bir taraftan eğitimini alırken diğer bir taraftan da eşi ile olan hayatını düzenlemek zorundadır. Seyyid Rıza’nın eşinin ilk hastalık belirtileri Tahran’a geldikleri zaman ortaya çıkar. Eşinin saçını keserken onun canını yaktıktan sonra onda olan değişimleri eşine söyler. Ancak Seyyid Rıza bunun yalnızca Zehra Sadat’ın kuruntusu olduğunu, bu ara çok çalışıp yorulduğu için kendini kötü hissettiğini söyler. Zehra Sadat oldukça çalışkan ve iyi yürekli bir kadındır.
Öyle ki ev sahibesinin yanında bulunan ve herkesten saklanan kız Ayda bile onun iyiliğini fark eder. Bir gece artık Zehra Sadat çok fenalaşır ve hastaneye götürürler. Burada doktor muayenesi esnasında aslında eşi ile ne kadar az ilgilendiğini fark eden Seyyid Rıza, bu duygu değişimleri ile geceyi geçirir. Zehra’nın hastanede olduğu ilk gün bile aslında işinin ne kadar zor olduğunu, karısının bu kadar şeyi tek başına nasıl yapabildiği bilemez. Doktorun M.S. teşhisi koyması ve ailesinin belirtiler konusunda Zehra’yı ciddiye almadığını söylemesi ise duyduğu vicdan azabını arttırır.
Hastanedeki hemşire Sepide Hanım ile ilk başlarda yıldızı barışmayan Seyyid Rıza, sonrasında eşinin durumu ile birlikte Zehra’nın hastanede yaşayacağı zorluklara karşı ondan yardım ister. Zehra hastanedeyken çocuklar ile uğraşmak ise Seyyid’e kalır. Daha öncesinde Zehra’nın çok kolay bir şekilde yaptığı pek çok işlemin aslında ne kadar zor olduğunu anlamış olacaktır. Bu esnada Ayda ise onlara elinden geldiği kadar yardımcı olmaya çalışır. Seyyid, öğrencilere ders verecek kadar bilgili olsa da bunu yapmak yerine karısının kaldığı yerden halı dokumaya devam etmeyi tercih eder. Halıyı dokurken bir taraftan da derslerini tekrarlar, Böylece aslında iki işi de aynı anda yapmayı planlar. Uzun süren hastane döneminin ardından tekerlekli sandalye ile evine gelen Zehra’yı kızı ne yazık ki iyi bir şekilde karşılamaz.
Atıfe ile okula giden Seyyid Rıza, kızının dini kıyafetler giydiği zaman ondan kaçtığını sorsa da istemiş olduğu yanıtı alamaz. Cevapsız kalan bu soru onun canını sıksa da hayatında çok daha büyük sorunlar vardır. Bu esnada eve gelmiş olan Zehra ne kadar istese de artık evinin işlerini istediği gibi yapamaz hale gelir. En kolay işleri yapmak, yürümek bile onun için ciddi bir sorun haline geliyor. Mutfağını ev sahibesinin temizlemek istemesi ise bardağı taşıran son damla. Çünkü ona göre bir kadının mutfağını sadece o temizlemelidir. Kendini yetersiz hisseden Zehra Sadat çok daha hırçın bir ruh haline bürünse de Seyyid Rıza onu sakinleştirmeye çalışıyor. Ancak Zehra Sadat gerçekleri anlıyor, kocasının kalbinde yaşadığı umutsuzluğun farkına varıyor. Çok büyük bir kavga etseler de aralarında güçlü sevgi, bunları aşmalarına yardımcı olacaktır.
Bir taraftan ailesinin sorunlarını gidermeye çalışan Seyyid Rıza, diğer bir taraftan yeni yıla gelmeden bitirmesi gereken halıyı bitirmekle uğraşır. Ancak bu hiç kolay olmayacaktır. Zehra Sadat, ailesine yetersiz geldiği için eşine ikinci bir eş almasını ister. Seyyid Rıza ise bunu kabul etmez. Güneşli bir Cuma günü ailecek dışarı çıktıkları bir gün eşi Seyyid Rıza’dan ona Kur’an okumasını ister. Ancak Seyyid Rıza’nın gözleri o kadar kötüleşmiştir ki sayfaları açsa dahi ezberden okumak zorunda kalır. Zehra Sadat bunu bilse de yine de bilmezden gelir. Yine bir gün kapı arkasından hocasının dersini dinleyen Seyyid Rıza, diğer bir taraftan da Allah sevgisini kavrar ve onun lütfuna mazhar olmanın ne kadar zor olduğunu anlamış olur.
Deli Kız