Kategori arşivi: Arzu Akay

Khoda Nazdik Ast

Khoda Nazdik Ast / Allah Yakındır 2006

“Başka bir Leyla’yı arıyorum, kimsenin benden alıp götüremeyeceği”

Vurdun, yıktın, yığdın geçirdin beni Ali Veziriyan.

Şimdiye kadar izlediğim en güzel İran filmlerinden biriydi. Neden bu kadar beklemişim , ertelemişim bilemiyorum. Siz de benim gibi aynı hata içindeyseniz yapmayın ve filmi mutlaka izleyin.

Bir garip Rıza bir Leyla’ya tutulur,
Deli gibi aşık olur ama masumca.

Leyla ulaşımı zor bir köye öğretmen olarak atanır. Herkesin pek ciddiye almadığı, akli hafif geri sayılıp deli diye anılanlardandır.

Elinde bir motoru ve bu motorla insan taşımacılığı yapar.

İşte bu vesileyle Leyla öğretmenle tanışır ve her gün onu evinden alıp okula , okuldan alıp evine götürür.

Ta ki her gün önünde Leyla’yı beklediği o kocaman mavi kapı açılmayıncaya kadar.

Tutulmak ne demektir ?

Tutulmak, en güzel olanı sevmek demek,
Yani aşk ateşini kalbinde yakmak demek,
Yani kalp gözü ve kulağının açılması demek.

İşte böyle tutulmuştur Rıza Leyla’sına.

Deliyken divaneye dönmüştür ama aşkı beşer öyle bir şeye vesile olmuştur ki Rabbim keşke hepimize nasip etse.

Öldüm öldüm öldüm.

Son sahne hele beni gömdü.

Yine yazarken bile ağlamaya devam ettiğim bir filmle karşı karşıyayım uzun zaman sonra.

İran filmleri az şeyle çok şey anlatan filmler biliyorsunuz , ama buradaki anlatılanlar beni o kadar etkiledi ki anlatamıyorum şu an.

Bu filmi izledikten sonra herkes aşkını bir gözden geçirecektir.

Ve sonra da eğer kullandıysa “ben aşık oldum” cümlesini ciddi ciddi , utanıp aşkın bizzat kendisinden özür dilemek isteyecektir.

Arka plan müziği, müthiş değerli diyalogları, okunan Kuran ayetleriyle sadece kalbime dokunmadı, avuçlarının içine aldı resmen.

Aşkı lafta yaşayanların pek anlayamayacağını düşündüğüm bu nadide eseri umarım sadece değerini bilecek olanlar izler.

Çok sevdim demek az kalıyor.

Yeni Kaynak sitesinden izleyebilirsiniz.

Elma ve Selma

Elma ve Selma 2011

Allah kuluna kafi değil midir?

İran filmlerine birazcık ara vermiştim, dün akşam bu arayı sonlandırmak amaçlı ismi komedi filmlerini andıran Elma ve Selma filmini izledim.

Bir elmaydı Ademi Selmayla buluşturan
Rabbim istedikten sonra neden olmasın

İran filmlerinin güzelliği nerede biliyor musunuz? Film bittikten sonra düşündürmesi ama farklı ve derin düşündürüyor.

Kendimi çok sorguladığım uykularımı kaçıracak kadar derinlere daldığım bir gece geçirdim.

Arada bunu yapmamız lazım ki kendimize gelelim.

Tasavvufun güzelliği, Allah’a bağlılığın mükafatı, hayatı kolayken nasıl zora çevirdiğimizi, insanlar üzerindeki haklarımızı anlatan çok güzel bir film.

Ama ben sanki bu filmi layıkıyla anlayamadım gibi hissettim, bilmiyorum neden.

İmam-ı Azam hazretlerinin babasının başından geçen elma hikayesini çoğunuz bilirsiniz.

İşte bu filmde o hikayenin biraz günümüze uyarlanmış şekli.

Birgün genç bir din öğrencisi köyünü ziyaret edip annesinin ona seçtiği kızla evlenmek üzere köyüne doğru yol alır.

Yolda başına gelen birkaç başka olaydan sonra bir bahçe görür.

Ve oradaki suyla abdest alıp namaz kılacekken suya bir elma düşer.

Elmayı alıp düşünmeden bir ısırık alır.

Ve hikaye orada başlar.

Düşünmeden aldığı o ısırık büyük bir vicdan azabına dönüşür.

Bu elmanın sahibi kim, helallik almalıyım diyerek başlar bahçenin sahibini aramaya.

Malum günümüzdeki insanlar oğlancağızın bu derdini pek anlamaz, alt tarafı bir elma nolacak ki, abartıyorsun gibi şeyler söylerler.

Ama neymiş:

“Ha bir elma yemişsin, ha bir bahçe. Ya da tüm dünyayı: HARAM haramdır!!!

Haram hep az ile başlayıp çok ile bitermiş.”

İşte gencimiz de bunun farkında olduğundan helallik almanın ne kadar önemli olduğunu kavramıştır.

Tamamen teslimiyeti anlatan bu filmin benim için en etkili sahneleri yol kenarında satıcılık yapan amcanın halleri ve sözleri olmuştu. Çok duygulanıp ağladım.

Aynı ayetle başlayıp yine ayetle biten bu filmin yorumunu ben de sürekli pişmanlık duyacağı işleri bilinçsizce yapan insanoğluna en büyük müjdelerden biri olan bu ayetle bitireceğim!

Allah onların önce işledikleri en kötü suçları bile örtecek ve ettikleri iyiliklerin mükafatını daha güzel bir surette verecektir. Allah kuluna kafi değil midir?” Zümer 36

Kafisin Rabbim!

Arkadaşımın Evi Nerede?

Arkadaşımın Evi Nerede? 1987

Bugünlerde eğer vaktinizi film izlemekle geçirmek istiyosanız, tercihiniz şu film olsun.

Çünkü, sorumluluk hissetmenin, sevincin ve hüznün, güvenin en saf halini sadece çocuklarda görebiliyoruz.

Merak ediyorum, hepimiz bu masum çocukluk devresini geçirdiğimiz halde kimimiz nasıl oluyor da bütün güzellikleri hafızasından silip teröristleşebiliyor?

Filmin Konusu (alıntıdır)

“Sekiz yaşındaki Ahmet ödevini yapmaya oturduğunda yanlışlıkla sınıf arkadaşı Muhammed Rıza’nın da okul defterini aldığını fark eder. Muhammed’in ödevini art arda iki gün defteri yerine kağıda yapması yüzünden zaten öğretmeni tarafından azarlandığını ve bunun tekrarında okuldan atılmakla tehdit edildiğini bildiği için defteri geri vermesi gerektiğini düşünür. Ama arkadaşının nerede oturduğunu bilmemektedir. Buna rağmen öğleden sonrasını onun komşu köydeki evini aramakla geçirir.”

Hiç akla gelmeyecek muhteşem bir konu.. ve yine çok sessiz sakin ama büyük duyguları anlatan muhteşem bir İran filmi. Çocukların samimi tavırlarının yanı sıra filmde benim en çok ilgimi çeken ve gerçekten herkesin bir oturup düşünmesi gereken bir noktası da, çocuklarımızı ne kadar ciddiye alıyoruz? Ne kadar dinleyip onları ne kadar konuşturuyoruz?

Onları güzel yetiştirelim arkadaşlar, yoksa Allah muhafaza sadece kişisel olarak başımıza bela değil devletimize milletimize de vebal olurlar.

Filmi çok çok beğendiğimi belirtip, mutlaka izlemenizi tavsiye ediyor, Mecid Mecidi filmlerine nazaran sonu çok şükür açık bitmiyor diye de ekleyip bitiriyorum.

Kaplumbağalar Da Uçar

Kaplumbağalar Da Uçar [2004]

“Sana atlaslar, haritalar gösterecekler. Adına sınır dedikleri bazı çizgilerle çevrildiğini göreceksin yaşadığın yerlerin. Bütün bunlar kurmaca. Gerçekte tüm yeryüzü Allah’ındır ve gerçekte yürüyebildiğin kadar senindir tüm coğrafyalar.”

İnsanoglunun neyi paylaşamadığını bilmeden birbirine savaş açtığı günümüzde, eğer izlemediyseniz bu filmi oturun izleyin.

Hazmetmesi izlemesi kabullenmesi çok zor olsa da aklımızı başımıza almazsak başımıza gelecekler aynen bunlardır diye haykırıyor içinde bulunduğumuz vakit.

Film İran İslam Cumhuriyeti, Irak ve Fransa ortak yapımıymış ve birçok dalda ödül almış.

Hepimizin ölüp gideceği, alimlerin yaşlı bir koca karıya benzettiği şu dünya için küçücük yüreklere bu kadar büyük acılar çektirmeye değer mi ki?

Savaşın şimdiye kadar kime ne kadar faydası oldu bilemiyorum ama en büyük zararı kesinlikle çocuklar görüyor.

Kaplumbağalar Da Uçar Filminin Konusu:

Mülteci kampında çocukların başından geçen olayları konu almış film.

Hepsi bir yanda Agri’nin hikayesi beni mahvetmişti. Askerler tarafından tecavüze uğrayan bu 13 yaslarindaki kız hamile kalır ve çocuğu dünyaya getirir.

Mayın toplarken kollarını kaybeden kendinden birkaç yaş büyük abisi ve artık 2 yaşına girmiş olan görme engelli çocuğuyla yaşam mücadelesi veren bu kız, kamptaki 13 yaşındaki “Satellit” lakabını almış olan bir oğlanla tanışır ve yürek yakan birçok olay meydana gelir.

İnsanoğlu işte fıtratı nedeniyle bir yaşam direnişi içinde. Ne olursa olsun hadi öleyim ben madem diyemiyor kolay kolay.

Çabalıyor gereksizce çabalıyor hem de bu da bizim hem en zayıf hem de en güçlü tarafımız.

Masum çocukların hayatları sadece birkaç dolar değerindeymiş meğer diyosunuz filmi izlerken, ve onların yerine kendi evlatlarınızı koyunca daha da bir kötü oluyorsunuz.

Rabbim birlik ve beraberliğimizi bozmasın, aklımızı da başımızdan almasın ki şu durumlara düşmeyelim inşallah.

Zaten üstesinden nasıl geleceğiz nasıl hesap vereceğiz dediğimiz sorgu sual günlerimiz gelecek, üstüne daha fazlasını eklemeyelim.

Rabbim vicdansızlara dahi vicdan versin artık.

Filmi mutlaka izleyin.

Kızlar Bağırmaz

Şşş! Kızlar Bağırmaz!

O bağırtmadığınız kızlar elbet en büyük mahkeme karşısına vardıklarında sizleri iyi bağırtacaklar.

Ben mahvoldum. Dayanabileceksiniz izleyin diyeceğim filmlerden biri.

Aylar önce güzel Instgramdaşım tarafından tavsiye edilen bu filmi izlemeye cesaret edememistim, bugün okuduğum bir yazı sonrası filmi izlerken buldum kendimi ama sonrasında filmin içinde kayboldum.

Ufacık hayatların rengarenk dünyalarını birkaç dakikada kapkara bir hale -yaptıkları şeyin nesinden zevk aldıklarını anlamadığım it soyları tarafından- nasıl dönüştürüldüğünü gösteren bir film.

Ama asıl suçun o şerefsizlerden çok bu çocukların “aman duyulmasın, aman itibarimiz zedelenmesin” diyen bencil ailelerinde olduğunu çok güzel bir şekildede anlatmış.

Kızlar Bağırmaz Filminin Konusu:

Şirin Düğün günü fotoğraf çekimleri sırasında birkaç dakikalığına kaybolur ve geri döndüğünde heryeri kanlar içindededir. Bulundukları apartmanın kapıcısını öldüren Şirin cinayeti neden işlediğini anlatmamakta direnmektedir, ta ki Avukatı kendisinin kalbine dokunmayı başarana kadar.

Cinayet anlık birşey gibi görünse de aslında sebebi Şirin’in 8 yaşında başına gelen çok kötü olaylarla bağlantılıdır.

Yürek yakan bir hikaye ilk dakikada başlıyor diyebiliriz.

Konunun anlatım şekli, gelişmesi, karakterlerin doğallığı o kadar güzeldi ki ama bu gayet normal. Sonuçta İran sineması film çekmeyi çok çok iyi biliyor. Filmleri insanları sadece eğlendirmek olmayan, bir aktör veya aktrisin yüz güzelliğine bile önem vermiyen, sinemaya sinema gibi davranan en başarılı sektörlerden biri. Çok seviyorum İran filmlerini.

Eğer şimdiye kadar bulaşmadıysanız bence bir an önce ucundan kıyısından iran sinemasına uğrayın, çok iyi gelecektir.

Bu biraz depresyon yaptı ama böyle filmler gözlerimizin açılması için şart.

Kızlarımızı da susturmayalım, bağırsınlar, konuşsunlar, kimseden korkmasınlar, elalem ne der baskısı içinde büyümesinler ama en başta aileler onları dinleyebilsinler.

Gününüzü zehir etmek gibi olmasın ama bu film izlenmeyi kesinlikle hak ediyor.

Khabgah-e Dokhtaran

Yeni Kaynak‘ta altyazılı olarak bulabileceğiniz bu iran korku filmini dün izlemek nasip oldu.

Korku diyorlar ama bence sadece gerilim. Rahat rahat izleyebilirsiniz yani.

Ben şimdi iran filmlerindeki şiirsel ve de resim çizer gibi hikaye anlatmalarına o kadar alışmışım ki bu film bana acayip değişik geldi.

Hep böyle derin bir olay bekledim, manen ruhen ne bileyim tasavvufi birşey olacak diye gözümü acabildiğim kadar kocaman açtım ama film sadece gerilmelikmiş. Bunu bilerek izlemeye başlarsanız o zaman benim gibi filmin içinde bir arayışa düşmezsiniz, daha iyi olur.

Kız Yurdu Filminin Konusu:

Üniversite kazanan 2 arkadaş; Rüya ve Şirin, okulun bulunduğu biraz uzak olan şehre zar zor giderler, aileleri pek gönüllü değildir.

Neyse bunlar varır oraya. Kızlar yurduna yerleşir 2 kız. Pencereleri eski virane bir yapıya bakmaktadır. Yurt görevlisi Sakine Teyze (Safiye de olabilir) “sakın o binaya gitmeyin, orası cinli” der.

Rüya az korkusuz ve cesur bir kızdır. Bir gece binadan tuhaf çığlıklar gelince alır eline fenerini ve dalar binanın içine.

Sonra ne mi olur? İşte o söylenmez, izlenir.

Psikopatlıklar vardı filmde ama hazmi kolay olanlardan.

Oyuncular hem bilindik hem de sevdiklerimizden.

Onun için siz benim 3 leyen yıldızıma bakmayın ve filmi izleyin.

Arzu Akay

Rüsvai 2

1. bölümünü sabah izleyip hayran kaldıktan sonra hemen 2. bölümünü de izleyeyim dedim ve maalesef bunu çok sevemedim.

Alınacak çok dersler, herkesin kendine uyarı olarak nitelendirebileceği çok şey var filmde ama galiba ben sabahki izlediğim ilk bölüme çok takılı kaldığımdan bundan da o tür şeyler bekledim.

Tasavvuf daha az mıydı? Aslinda değildi.

Uçan kuşların yerleştirildiği sahneler çok çok anlamlıydı ama duygu yönünden eksik geldi bana biraz.

Rüsvai 2 Filminin Konusu:

Yine bizim tontiş Hacı Yusuf mollamız var filmde (Ekber Abdi).

Darağacına doğru yürüyen birkaç suçlu ibret-i alem olsun diye ulu orta yerde sallandırılmak istenir.

Mollamız bir şekilde onların kurtuluşuna vesile olur.

Ve orada konuşurken ağzından çıkan “Allah bizi sarsmadan biz biraz olsun kendimizi sarsalım” cümlesiyle yer yerinden oynar adeta.

İnsanlar bu cümleyi olacak bir depremle o kadar bağdaştırırlar ki şehri terkedip sokaklarda sabahlamaya başlarlar.

İşin içinden nasıl çıkılır peki?

Tabiki de Rabbime tevekkül ederek.

İlk bölümdeki o kartlaşmış zampik burdada vardi. Ne yüzle halen ortada geziyorsa bilemedim.

Bu bölümde de mollamızı rezil rüsva etme çabaları var ama birilerini rezil etmek de vezir etmek de sadece Rabbimin isteğiyle olur.

Çok anlamlı sözleri olan bu filmi izlemenizi tavsiye ederim ama ilk bölümden sonra beklentinizi hafif düşürüp izleyin.

Arzu Akay

Rüsvai 1

“El alem ne der” ya da “ne demiş” düşüncesini yaşam tarzı yapmış olan bir toplum olarak bu filmi izlemeliyiz.

Hiç “başkaları ne der” yerine “Rabbim ne düşünür, ne ister” dedik mi? Demişizdir inşallah ama el-aleminin diyeceği kadar ırgalamamıştır bizi.

Tasavvufu dibine kadar yaşayacağınız müthiş bir film Rüsvai / Utanç

Kim kimden neden utanmalı işte bu filmde görebilirsiniz.

Rüsvai Filminin Konusu:

Hafif meşrep denilen mahallenin çok güzel bi kızıdır, Efsane.

Babası öldükten sonra hem hasta annesi ve küçük kardeşine bakmak hem de babasının ardında bıraktığı borcu ödeyebilmek için ceşitli yollardan geçmiştir kendisi ki bu da adını lekelemiştir biraz.

Borçlandıkları müslüman görünümlü, özünde kart ve de tırt zampara olan adam kıza senetler karşılığı birlikte olmayı teklif eder.

Kız yüz verir gibi yapsa da adama katlanacak tahammülü yoktur, o sebeple senetleri dalavereyle çalıp kaçar ama nereye?

Kaçarken tesadüfen(!) çok müslüman bir mollanın evine sığınır.

İnancı da biraz kıt olan Efsane, o andan itibaren bu Mollanın nuruyla aydınlanmaya başlar ama insanlar o kadar adidir ki büzülmez torba tipli ağızları iğrenç bir dedikodu çıkartır.

Her duyduğumuza, hatta her değişik gördüğümüz şeye bile birden inanmamamız lazım.

Su-i zan kötü bir şey, yolu iftiraya çıkan.

Hacı dedemize bayıldım ben. Kalp gözününde biraz aralık oluşuyla ne güzel cümleler çıkıyordu ağzından.

Haşr suresi 21. ayet ile başlayan filmimiz Kasas suresi 83. ayet ile bitiyor.

Yani:

“İşte bu ahiret yurdu ki onu, yeryüzünde üstün olmak ve fesat çıkarmak istemeyenlere tahsis ederiz. Akıbet (güzel sonuç) muttekîlerindir (takva sahiplerinindir).”

Allah kelamının bol bol geçtiği bu film ruhunuza iyi gelecek.

Rabbim münafıklardan her daim korusun.

Arzu Akay

Nene Lala

Nene Lala 1996

Tavsiye üzerine bu çok çok şirin iran filmini az önce izledim ve hem tek hem de basit bir şeye takılıp kalmış gibi görünen ama aslında milyonlarca şey anlatan filmlerden hoşlanıyorsanız ben de sizlere bu filmi tavsiye edebilirim 👍🏽

Yılının eski olması sizi korkutmasın, tamamen zaman ile alakası olmayan bir özü var. Teknoloji aletleri dışında tabi 😃

Filmimiz hafif trajikomik.

Nene Lala çok yaşlı bir teyzemiz, tam 8 çocuk annesi olup, hiçbir evladı yanında yaşamamaktadır.

En son oğlu da bir sene önce Japonya’ya gittikten sonra kendisini bir kerecik bile aramamıştır.

Nenenin zaten evinde telefonu felan yokta bir komşuları var, onu arayacak diye hergün gidip soruyormuş aradı mı diye 😞

Mahallede cenaze olduğu bir gün, bütün yetişkinler mezarlığa gider ve aksilik ya bu hayırsız evlat aramaz aramaz, tam da o gün anasını arayacağı tutar.

Sorun şuradaki çocuk evde yanlızdır ve annesi ders calışsın dışarı çıkmasın diyerek kapıyı üzerinden kilitler 🙄

Japonya’daki evlat bir saat sonra bir daha arayacağım, anneme haber et gelsin der.

Çocuk neneye haberi bir şekilde ulaştırır ama eve nasıl sokacaklar kadını❓❓❓

İşte buradan itibaren tam bir saat boyunca mahallenin küçük çocuklarının Nene Lala‘ya nasıl çaresizce yardım etmeye çalıştıklarını izleyeceksiniz.

Çok tuhaf hayat değil mi? Kendi evladım hayırsız oldu diye üzülürken, meğerse ninem mahallede sayısız evlat sahibi olmuş  ❤️

Çok anlamlar çıkartılabilecek hem komik hem de dramatik bir film 🎀

Özellikle Rıza’nın filme katkısı çok büyük olmuş.

Tek rahatsız olduğum noktası, Türkçe dublajıydı 🙄 Keşke altyazılı izleme seçeneği de sunulsa, eminim film bir tık daha kalitelenir.

Arzu Akay

Melekler Hep Birlikte İner

Melekler Hep Birlikte İner 2014

Mutlu Pazarlar! 😍 Ben Pazar günlerini pek sevmem, siz de sevmeyenlerdenseniz gününüzü güzelleştirecek, hep birlikte oturup ibret alarak izleyebileceğiniz çok güzel bir aile filmi ile geldim size. 😇

Tavsiye edilen film listesinin içinden 1 tanesi daha böylelikle eksildi. Şimdi eğer izlemediyseniz bu İran filmini, ben de size tavsiye etmek istiyorum. 👍🏽

BA-YIL-DIM! 😍

Baştan sona hem de tuhaf bir gülümsemeyle izledim filmi, ara ara gözyaşları da devreye girdi tabi ama dram yok korkmayın.

Yine full tasavvuf dolu olan, her ufak harekette milyon tane şey anlatan iran sinemasının en güzel örneklerinden biri.

Konu: Aile

Melekler Hep Birlikte İner filmini izledikten sonra şu aileye imrenmeyecek insan olduğunu düşünemiyorum.

Yeni yuva kurmaya niyetli olanlar mutlaka izlesin.

Erkek adam karısı ve çocuklarına hizmetkar olmalıdır” sözüyle yola çıkılan senaryo dümdüz, çok fazla indisi-çıktısı heyecanı yok ama yeni evlenip bebek bekleyen, Allah yolunda gidip onun rızasını elde etmeye çalışan çok güzel bir çiftimiz var filmde.

Bunlar üçüz bebekler beklediklerini öğrenince hayatları birden değişiverir.

Hatta o kadar ki Molla olan koca, maddi sorunlardan dolayı kendisine ters düsen bir iş teklifini bile kabul eder. 😍

Ben hiç yadırgayıp değişik bulmadım bu arada, onu da diyim.

Filmde helal rızk konusuna çok önem verilmiş.
Zaten o konuya hayatımızda da önem vermiyorsak halt ediyoruz çünkü sağlam ailenin temelini helal lokma oluşturuyor.

Bu filmi ayrıca dindar müslüman erkekler eşlerini dövüyor, yok efendim köle gibi kullanıyor gibi saçma salak konuşan insanların da izlemesini acilen tavsiye ediyorum.

Olması gereken işte bu filmdeki gibi.

Yapmıyorsa insanlar, bu onların itaatsizliği, islam diniyle alakası yok yani.

Tabi bu kadar övdüm ama buradaki ailenin de hataları, atışmaları oldu.

Güzel olan da o zaten.

Hepimiz insanız ve hataya düşüyoruz, mühim olan niyetimiz Allah’ın rızası olsun.

Filmi lütfen izleyin, hepimize çok şey öğretecek.

Şu sözü de çok sevdim, tam benlik:

Kadınlar kolay affedip zor unuturlarmış” 😞

Offfflayarak birkez daha bir tık ötenizde olan bu filmi görmezden gelmeyin diyorum.

Arzu Akay